Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun (TİHEK) hazırladığı "Filistin'de İnsan Hakları İhlalleri ve Gazze Soykırımı Raporu"nun, TBMM Tören Salonu'ndaki tanıtım programında konuştu.
Raporun, İsrail'in Filistin'deki saldırganlığını, yaşanan hak ihlallerini uluslararası hukuk ve insancıl hukuk normları çerçevesinde objektif bir şekilde ortaya koyduğunu ifade eden Tunç, raporun, sadece askeri saldırılarla değil aynı zamanda ekonomik araçlarla da Filistin topraklarında soykırımın gerçekleştirildiğini detaylı şekilde gözler önüne serdiğini vurguladı.
Başta Filistin olmak üzere çok sayıda mazlum coğrafyada insan haklarının ayaklar altına alındığına işaret eden Tunç, yaşananlar karşısında insan hakları sözleşmelerinin sadece kağıt üzerinde kaldığını kaydetti.
Yılmaz Tunç, "Uluslararası kuruluşların ve mekanizmaların, insanlığın sorunlarını çözmekteki yetersizliğine ve etkisizliğine hepimiz üzülerek şahit oluyoruz. Bugün tüm insanlık, özellikle de Batı dünyası, insan haklarının evrensel olma vasfını teoriden pratiğe geçirememiş, Filistin'deki insanlık sınavını geçememiş, sınıfta kalmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Filistin'de zulmün ve gözyaşının hakim olduğuna dikkati çeken Tunç, 14 aydır tüm dünyanın gözleri önünde Gazze'de soykırım yapıldığını dile getirdi.
Tunç, saldırılarda çok sayıda kadının ve çocuğun hayatını kaybettiğini anımsatarak, çocuk haklarını, kadın haklarını savunduklarını söyleyenlerin, Filistinli çocuklar, Filistinli kadınlar söz konusu olduğunda çifte standartla davrandığını belirtti.
- "İsrail'in vahşi saldırıları en temel insan hakları sözleşmelerine aykırıdır"
İsrail'in, bugüne kadar BM tarafından verilen yaklaşık 100 kararın hiçbirine uymadığının altını çizen Tunç, "yerleşimci" adı altında İsrail'in işgal politikasının 100 yıldır sürdüğünü anımsattı.
Adalet Bakanı Tunç, konuşmasına şöyle devam etti:
"İsrail'in sivilleri hedef alan vahşi saldırıları en temel insan hakları sözleşmelerine, uluslararası insancıl hukuk normlarına ve Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne açıkça aykırıdır. Bu hukuksuz tabloya rağmen, insan hakları ve demokrasi savunuculuğunda sözüm ona öncülüğü kimseye bırakmayan devletler İsrail'in pervasızca insan haklarını ihlal etmesine ses çıkarmamış, bilakis açık şekilde destek vermeyi tercih etmişlerdir. Söz konusu mazlumların hakları olunca uluslararası insancıl hukuk, güç sahipleri tarafından işletilmemekte, rafa kaldırılmaktadır. Tüm bu haksızlıkları engelleme noktasında bugüne kadar etkili bir adım maalesef atılamamıştır. Buna güvenerek daha da vahşileşen bebek katilleri, işledikleri suçların hesabını bir gün mutlaka uluslararası hukuk önünde verecekler ve mahkum olacaklardır. Biz buna yürekten inanıyoruz."
Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM), İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama emirlerini, "Filistin'de akan kanın durması ve soykırımın son bulması için gecikmiş ancak olumlu" bir karar olarak nitelendiren Tunç, Roma Statüsü'ne taraf 124 devletin, Netanyahu ve Gallant'ı ülkelerine ayak bastığında tutuklayıp UCM'ye teslim etmelerinin, Filistin davası için samimiyet testi olacağını vurguladı.
Tunç, Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail aleyhine açtığı soykırım davasında verilen ihtiyati tedbir kararlarının bugüne kadar uygulanmadığını aktardı.
UAD'deki davaya Türkiye'nin müdahillik için başvuru yaptığını hatırlatan Tunç, "Attığımız bu somut adımın yanı sıra İsrail ile ticaretin kesilmesi ve Filistinli mazlumlara insani yardımda bulunmamız Gazze'deki katliamın karşısında, Filistinli kardeşlerimizin yanında durduğumuzu tüm dünyaya açıkça göstermektedir." dedi.