Bahçeli: Milletimizin Hak Ve Çıkarları Bu Kafa Yapısıyla Asla Savunulamaz

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adaletle ilgili sözlerini eleştirerek, "Milletin alın terini saraylara gömmek adalet midir? Milletin yarısından fazlası oturacak bir göz ev bulamazken,...

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adaletle ilgili sözlerini eleştirerek, "Milletin alın terini saraylara gömmek adalet midir? Milletin yarısından fazlası oturacak bir göz ev bulamazken, kaçak ve karanlık sarayın yanına yüzlerce odalı yeni bir rezidans yapmak bırakınız israfı, tek kelimeyle haram değil midir?" diye sordu.

Erdoğan'ın, ülkeyi temsil etmek yerine gittiği, gezdiği her yerde aklının, fikrinin paralel yapılanmada kaldığını dile getiren Bahçeli, "Cumhurbaşkanının tek işi, tek meselesi, tek uğraşı hayali bir düşman yaratıp onunla kavga mı etmektir? Erdoğan’ın Afrika’da paralel safarisine, onu bunu davet etmekten başka işi gücü kalmamış mıdır? Devlet ciddiyeti böyle korunmaz, milletimizin hak ve çıkarları bu kafa yapısıyla asla savunulamaz." ifadelerini kullandı.

Partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda konuşan Bahçeli, geride kalan senelerin devamlı surette PKK’ya yaradığını, bölücülüğe güç verdiğini ifade etti. "AKP Hükümeti; 'Kürt açılımı, demokratik açılım, milli birlik ve kardeşlik projesi, çözüm ve barış süreci' gibi gerçek mana ve mesajından tamamen soyutlanmış tanımlamalarla PKK’ya teslimiyetin altyapısını kurmuştur." diyen Bahçeli, Türkiye'nin bizzat AK Parti’nin itmesiyle, bizzat AK Parti’nin kumpasıyla dehşet ve şiddet sarmalına sokulduğunu ve bu sayede, terör örgütü PKK'nın, hiç olmadığı kadar etkinlik ve yaygınlık kazandığına dikkat çekti.

Bahçeli, "İmralı Adası, canibaşının adı konulmamış karargâhı haline getirildi. Hükümet, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm bir teröristi hayalinde bile göremeyeceği tavizlerle diriltildi. Bir önceki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, PKK’ya ve bölücü mihraklara yıllarca ödünler vererek Türkiye’nin altını oydu, milli birlik ve kardeşliğimize mezar kazdı. Türk milleti AKP-PKK-HDP-Barzani ile küresel çıkar ve cinayet grupları tarafından ihanet markajına, tehdit çemberine alınmıştır. Daha düne kadar, Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP kadroları tarihi ve kültürel tüm değerlerimizle çatışan, çelişen ve çarpışan teklif, söylem, plan ve projelerle adeta zehir saçmışlardır. Şimdi de Ahmet Davutoğlu gündemdedir ve selefini aratmamak için varını yoğunu ihanet mesaisinde harcamaktadır. Zannederseniz ki AKP ve yönetici pozisyonundaki şahsiyetler, Türkiye’yi yıkmak için özel görevlendirilmişlerdir. Yine zannederseniz ki Çanakkale’de püskürtülenler AKP’de buluşmuş, İzmir’de denize dökülenler AKP’de doğmuş, Anadolu’dan söküp atılanlar AKP’yle doğrulmuştur. Türk tarihinde ne kadar ihanet eden, ne kadar arkadan hançerleyen emel ve mihrak varsa AKP’nin kundağında bir kez daha gözlerini açmışlardır. Hainler, Davutoğlu’nun gözüne melek gibi görünmektedir. Millet ve memleket düşmanları Erdoğan’a sevimli gelmekte ve hakkı yenmiş mazlumlar olarak görülmektedir." diye konuştu.

DERSİM TARTIŞMALARI

Dersim tartışmalarına değinen Bahçeli, "Arifleri, erenleri, Allah dostlarını, hikmet ve keramet sahibi manevi büyüklerimizi istismar ederek millete başkaldıran, devlete isyan eden bölücülere yine toz kondurmamıştır. Davutoğlu, kabuk bağlamış yaraları kanatarak siyasi menfaat elde etmenin derdindedir. Dersim isyanının elebaşı terörist Rıza’yı sözde seyit unvanıyla anarak Efendimizi'n (SAS) torunu olduğunu söyleyen Başbakan, bir defa İslam’a, kutsal emanetlere, Evlad-ı Resul’ün aziz hatıralarına kara çalmıştır. Alemlere rahmet olarak inmiş Efendimiz Hz. Muhammed’i (SAS); bir teröristle anmak, İngiliz’in, Fransız’ın, Rus’un oyuncağı olmuş bir hainle yan yana getirmek utanmazlık olduğu kadar büyük bir günahtır. Davutoğlu, Horasan erenleriyle Dersim isyanına karışan bölücüleri de aynı çerçevede ele alma densizliğini göstermiştir. Davutoğlu’nun maksadı nedir, bu şahıs kimlere hizmet etmektedir? Terörist Rıza’yı aklama ve savunma ihalesi Davutoğlu’na mı kalmıştır? Hz. Ali’yi, iftiharla, duayla, hüzünle andığımız Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan’ı teröristin seviyesine indirmek nasıl bir zeka ve vicdan noksanlığıdır? Davutoğlu’nun terörist Rıza sevdası, isyancılara duyduğu özlem ve şükran; ağzına aldığı Horasan erenlerinin, Ehl-i Beyt büyüklerinin hiçbir söz, tavsiye ve temennisiyle bağdaşmamaktadır. Ali’siz Alevilik inşa etmeye çalışanlara terörist Rıza’nın hakkını helal etmeyeceğini söyleyen Davutoğlu, acaba kendisine, selefine ve zihniyetine Türk milletinin hakkını helal edeceğini mi sanmaktadır? Millet evlatlarını öldürenleri Allah’ın affedeceğini mi düşünmektedir? Davutoğlu, terörist Rıza’nın resmi ideolojiden farklı düşünmesi nedeniyle idama gittiğini iddia etmiştir. Eğer rejime muhalifler, millete hasım unsurlar bu şekilde cezalandırılmış olsaydı; Davutoğlu nasıl Başbakan olacak, AKP 12 yıldır nasıl iktidarda kalacak, Erdoğan hangi güçle cumhurbaşkanlığına yükselecekti? Davutoğlu boş konuşmakta, boşa kürek çekmektedir. Fakat istismarları da tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Bize göre Dersim isyanıyla ilgili ihanet kampanyası sonlandırılmalıdır. Olan olmuş, yaşananlar geride kalmıştır. Türk milleti asilerin hakkından gelmiş, bu sayfa ilelebet açılmamak üzere kapanmıştır." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin, siyasi bölücülük ve silahlı terörün meşruiyet kazanma yolunda mesafe aldığı çok tehlikeli bir döneme girdiğini dile getiren Bahçeli, "Terör destekli etnik bölücülük siyaset sahnesine konuşlanmış, PKK’nın siyasallaşma stratejisinde yeni bir aşamaya geçilmiştir.

Son gelişmeler Türkiye’nin milli birliğine, toprak bütünlüğüne ve üniter devlet yapısına kastetmeyi amaçlayan cephenin iki yönden nifak ürettiğini göstermektedir." ifadelerini kullandı.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

"Gelin, sahibi olduğunuz ayrımcı ve ayrıştırıcı sözde demokrasi paketlerinin içerisine katmadan, sorunun acilen halli yönünde ilk adımları atalım ve TBMM zemininde bu konuyu tamamıyla çözelim." çağrısında bulunan Bahçeli, "Bu kapsamda öncekilerin topluca tekrarı olan önerilerimiz şunlardan ibaret olacaktır; Aleviliğin öncelikle nitelikli eğitim ve nitelikli kadro ihtiyacını karşılayacak “Türkiye Alevilik Araştırmaları Merkezi” devlet desteğinde kurulmalıdır. Bu merkez genel bütçeden ayrılacak ödenekle desteklenmeli ve idari bakımdan özerk olmalıdır. Alevi inanç önderlerinin akademik seviyede eğitilmesi için ilahiyat fakültelerinde “Tasavvuf İlimleri Bölümü” kurulmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı'nca din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin müfredatına, doğrudan Alevi toplumunun katılımıyla şekillenmiş doğru, objektif ve bilimsel bilgiler dahil edilmelidir. Bu kapsamda olmak üzere Alevi İslam inancı önderlerinden, konusunda uzman ilahiyatçılardan ve akademisyenlerden oluşan Özel İhtisas Komisyonu kurulmalıdır. Kültür Bakanlığı ve ilgili kuruluşların işbirliği ile Alevi İslam inancının ve tarihi-kültürel şahsiyetlerinin envanteri ve külliyatı çıkarılmalı varsa yabancı dilde olanlar Türkçeye çevrilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı ortaya çıkacak külliyatın orijinallerine sadık kalarak yayınlanmasında istişare ve işbirliği içinde olmalıdır. Alevi İslam inancını da bünyesinde temsil edecek şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı’nda yapısal ve radikal düzenlemeye gidilmelidir. Cemevi gerçeği, siyasi dürtülerden uzak, önyargılara takılmadan ve Cami-Cemevi karşıtlığına dönüştürülmeden tam olarak kabul edilmelidir. İnanç, ibadet ve kültür hayatımızın bir unsuru olan Cemevlerine devlet yardım etmeli, genel bütçeden ödenek tahsis edilmelidir. Biz, Alevi kardeşlerimizin ihtiyaç ve taleplerine günübirlik siyasetin dışında ve üstünde bir anlayışla yaklaşıyoruz.

Meclis’te grupları bulunan bütün partilere bu sorunu kucaklaştırıcı ve kaynaştırıcı bir yaklaşımla çözmeleri noktasında teklifte bulunuyor ve işbirliği öneriyoruz. Çünkü bu konu kaşınacak bir tahrik ve istismar alanı değil, bütün samimiyetimizle çözümlenmesini dilediğimiz ve canı gönülden istediğimiz gerçek milli bir kardeşlik projesidir. Konunun beklemeye, tavsamaya, zamana bırakılmaya tahammülü kalmamıştır. Geçmişin acılarını ve hatta varsa hatalarını kışkırtarak ulaşacağımız sonuç da yoktur. İki Türk hükümdarı olan Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail’in 500 yıllık dargınlığını onların torunları olarak bizler bitirmeliyiz. Devamlı surette geçmişin tozlu raflarında ihtilaf izi sürerek varabileceğimiz bir seviye yoktur ve olamayacaktır. Bu sorumluluk herkesindir. Milliyetçi Hareket Partisi, Alevi kardeşlerimizin yararına olacak her düzenlemeye destek vermeye ve varsa başka teklifleri değerlendirmeye açıktır."

ERDOĞAN'IN SÖZLERİNE CEVAP

Erdoğan'ın, adaletin devreye girmediği hiçbir meselenin hakkaniyetli şekilde çözüme kavuşturulamayacağını söylediğini aktaran Bahçeli, şöyle devam etti: "Peki adalet, bölücübaşıyla ilgili devreye girmemiş midir? Adalet, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü yıkmak ve yok etmek için nifak kusan çevrelere karşı devrede değil midir? Erdoğan ve Davutoğlu niçin adaletin önünde köstek olmaktadır? Erdoğan, çifte standartları, ikircikli yaklaşımları adalet duygusundaki eksikliğe bağlamıştır. Her şey iyi güzel de 17-25 Aralık 2013 tarihlerinden bu tarafa yaşananları Erdoğan nasıl izah edecek, nasıl açıklayacaktır? Önümüzdeki 17 Aralık’tan 25 Aralık tarihine kadar geçen dokuz günlük süreyi Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Haftası ilan edip, Türkiye’nin dokuz ayrı bölgesinde hırsızlığı, soygunu ve rüşveti cesaretle anlatacağız. Bu ve buna benzer faaliyetlerle AKP’nin 12 yılının foyasını bütünüyle ortaya çıkaracağız. Erdoğan, adalet mülkün temelidir diyor. Irkçılığın çözümü adalettir diyor. Beyaz adam ile siyah adam arasındaki ayrımcılığı kaldırmanın yegâne yolu adalettir diyor ve tanımlamalarına devam ediyor. Tamam da Erdoğan’a sormak lazımdır ki rüşvet ve yolsuzluğun üzerine gitmek adalet değil midir? Demokrasi ve insan hakları ihlallerinin gerçek çözümü adalettir de vatana ihanet edenin, Anayasa’yı çiğneyenin, yasaların suç saydığı fiilleri pervasızca işleyenin yakasından tutmak adalet değil midir? Sayın Erdoğan söyle bize, yoksulluğun ve işsizliğin azaltılmasında adalete ihtiyaç var ise Ermenekli Recep Gökçe’ye yırtık lastik ayakkabıyı reva gören, sana da haram sarayları layık bulan bu düzenin neresinde adalet, neresinde hukuk vardır? Milletin alın terini saraylara gömmek adalet midir? Milletin yarısından fazlası oturacak bir göz ev bulamazken, kaçak ve karanlık sarayın yanına yüzlerce odalı yeni bir rezidans yapmak bırakınız israfı, tek kelimeyle haram değil midir? Erdoğan, daha önemli bir şey söylemiş ve Hz. Ömer’e atfedilen bir söze değinerek şunları ifade etmiştir; yasalar ne kadar kötü olursa olsun, eğer adil bir sultanın elindeyse oradan güzel neticeler doğar. Yasalar ne kadar güzel olursa olsun, zalim bir sultanın elindeyse oradan zulüm doğar. Erdoğan, bu sözü söylerken kendisini nerede gördüğünü elbette bilemeyiz. Fakat bildiğimiz bir şey varsa, zalimlikle, zorbalıkla yasaları tanınmaz hale getirdiği, hukuk cinayetleriyle Türkiye’yi ilkel ve küme düşmüş bir ülke kategorisine soktuğudur."

"AKLI FİKRİ PARALEL YAPILANMADA"

Erdoğan'ın, ülkeyi temsil etmek yerine gittiği, gezdiği her yerde aklının, fikrinin paralel yapılanmada kaldığını dile getiren Bahçeli, "Ekvator Ginesi’nde, 2. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi'ne katılarak, bazı Afrika ülkeleri ile Türkiye arasında sivil toplum örgütü ya da eğitim gönüllüsü maskesiyle çeşitli tehlikeli yapılanmaların nüfuz etmeye çalıştıklarını iddia etmiştir. Ajanlık faaliyeti içinde olan bu örgütlere karşı zirveye katılan devlet ve hükümet başkanlarını uyarmıştır. Erdoğan’ın kimleri kast ettiği bellidir. Cumhurbaşkanı’nın Afrika’da zirveye katılıp da paralel yapılanma var diyerek ihbar ve şikayette bulunması Türkiye’nin saygınlığıyla bağdaşmayacaktır.

Erdoğan’ı korkutan, ürküten, bu kadar asabi yapan nedir? Cumhurbaşkanının tek işi, tek meselesi, tek uğraşı hayali bir düşman yaratıp onunla kavga mı etmektir? Paralel diye suçlananlarla, 12 yıllık iktidar döneminin 11 yılında içiçe olurken, aynı kader gemisine binerken Erdoğan’ın aklı neredeydi? Erdoğan’ın Afrika’da paralel safarisine onu bunu davet etmekten başka işi gücü kalmamış mıdır? Devlet ciddiyeti böyle korunmaz, milletimizin hak ve çıkarları bu kafa yapısıyla asla savunulamaz. Kadın erkek eşitliğinin fıtrata ters olduğunu söyleyerek tüm kadınların hakkını gasp eden ve saygısızlık yapan Erdoğan’ın, bize göre fıtratında doğru iş yapmak, adaletli davranmak, milli ve ahlaki duruş sergilemek yoktur, bundan sonra da olmayacaktır." dedi.

BİDEN TÜRKİYE ZİYARETİ

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın ziyaretini de değerlendiren Bahçeli, şunları söyledi: "Biden-Erdoğan görüşmesinin iç yüzünü bilmemiz doğal olarak mümkün değildir. Kamuoyuna yansıdığı şekliyle, görüşmede; Suriye ve Irak’taki gelişmelerin ele alındığı, iki ülkenin stratejik ilişkilerinin öneminin bir kez daha teyit edildiği anlaşılmaktadır. Kanaatimiz odur ki Başbakan Davutoğlu’nun kısa süreli Irak ziyaretinin Biden’ın temaslarıyla yakından bağlantısı vardır. Erbil’de Barzani tarafından karşılanmayarak, sözde mevkidaşı yeğen Barzani’yle muhatap olmak zorunda kalan Davutoğlu, dünün aşiret reisine karşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni küçük düşürmüştür.

Peşmergeyi eğitmenin kararını alan bu zihniyet, bir bakıma PKK’ya silahlı eğitim vereceğinin farkında mıdır? Başbakan’ın, Türkiye’nin, Kürt bölgesinin güvenliği için gereken her türlü desteği vereceğini söylemesi ne anlama gelmektedir? AKP, bunun Kürdistan’a çanak tutmak olduğunu bilmeyecek kadar cahil, görmeyecek kadar kör müdür? Davutoğlu ve Erdoğan heyecanla, Biden’a bu vahim gelişmeleri mi yetiştirmiştir? Erdoğan’ın Türkiye-ABD ilişkilerini ve Biden ile görüşmeleri öve öve bitiremediği bariz bir şekilde görülmüştür. Hâlbuki ortada halledilmesi ve izah edilmesi gereken bir özür diledim, dilemedim anlaşmazlığı vardır. Deliğe süpürmeyin yalvarmasından tarih olmuştur fos ve ucuz diklenmesine kadar çiğnenmedik yemin, inkar edilmedik gerçek, çark edilmedik söz kalmamıştır. Erdoğan ne dediyse tersini yapmış, neyi vaat ettiyse bilahare unutmuştur. Çünkü 17-25’cilerin en temel özelliği yalan ve riyaya batmalarıdır. Biden yolculuğuna devam etmek için havalanırken, Erdoğan mahcubiyet duymayan yüz hatlarıyla saraylardaki köşe kapmacalarına arzu ve şevkle devam etmektedir."

GÜVENLİK PAKETİ

İçişleri Bakanlığı'nca hazırlanan, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun tasarısının TBMM’ye intikal ettiğini dile getiren Bahçeli, "Görüldüğü kadarıyla rütbesi olan, ancak aktif görevde bulunmayan tüm birinci sınıf emniyet müdürleri ile görevi ne olursa olsun tüm ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf emniyet müdürleri İçişleri Bakanı tarafından res’en emekliye sevk edilebilecektir. 17-25 Aralıktan sonra polislerimizin acımasızca, insafsızca baskı ve eziyete maruz kalması yetmezmiş gibi, şimdi de toplu emeklilik düzenlemesiyle tehdit edilmeleri insaflı, adil değildir. İçişleri Bakanlığı’nın tasarısı baştan savma olup, herhangi bir ihtiyacın ürünü olarak değerlendirilemeyecektir. Bu tasarı ile suç işlenmesinin önlenmesi, vatandaşlarımızın kendilerini güvende hissetmelerinin sağlanması, can ve mal emniyetinin temin edilmesi, suçun aydınlatılması ve suçluların yakalanması gibi asli görevleri olan kolluk güçlerinin arama ve gözaltına alma yetkileri yeniden düzenlenmektedir. Bugüne kadar asayişi sağlayamayan Hükümet’in bundan sonra asayişi hayata geçirmesi akıl ve mantık dışıdır. Jandarma teşkilatında, müşterek kararnamelerle atanan generaller hariç olmak üzere, daire başkanlarının, il ve ilçe jandarma komutanlarını atama yetkisinin İçişlerine Bakanı’na verilmesi çok sakıncalı ve mahsurlu bir yaklaşımdır. Bu çerçevede TSK’nın eli zayıflatılmaktadır. Ülke savunması riske atılmaktadır. AKP, polisi güçlendirirken, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ikinci plana itmektedir. Parti olarak, söz konusu tasarının üzerinde ayrıntısıyla durmakla birlikte gerekli demokratik müdahale ve eleştirimizi sonuna kadar yapacağımızdan hiç kimse şüphe duymamalıdır." diye konuştu.

CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri