Bahçeli: Darbe Teşebbüsüne Kalkışanların Üzerine Kararlılıkla Gidilmelidir

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ergenekon Davası'na siyaset gölgesinin düştüğünü savunarak, İstanbul 13.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ergenekon Davası'na siyaset gölgesinin düştüğünü savunarak, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği Ergenekon Davası kararlarını eleştirdi. Mahkemenin dava kapsamında yargılanan birçok kişiye ceza yağdırdığını belirten Bahçeli, mahkeme heyetinin, özellikle ağırlaştırılmış müebbet ceza verme konusunda çok bonkör davrandığını söyledi.

DARBE TEŞEBBÜSÜNE KALKIŞTIĞI BELİRLENENLERİN ÜZERİNE GİDİLMELİ

Davaya tepki göstermenin, darbelere karşı durmanın, darbelere karşı çıkmanın, darbecileri hukuken etkisiz bırakmanın demokrasinin ve insanca yönetim tercihinin zorunlu bir yönü olduğuna da değinen Bahçeli, “Silah zoruyla millet iradesinin gaspı, demokratik müesseselerin saygınlığına leke sürülmesi tasvip etmediğimiz ve asla benimsemediğimiz bir sapma halidir. Bu yüzden darbe teşebbüsüne kalkıştığı tam ve kesin emarelerle, şahitlerle, bilgi ve bulgularla belirlenenlerin, darbeye çanak tuttuğu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde teyit edilenlerin üzerine kararlılıkla gidilmelidir. Ve de en ufak bir taviz ve gecikme hali gösterilmemelidir." dedi.

Parti genel merkezinde bir basın toplantısı düzenleyen Devlet Bahçeli, gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi. Konuşmasına Ergenekon Davası kararları ile başlayan Bahçeli, iddiaların ciddiye alınması gerekli olduğuna işaret ederek, adaletin üzerine düşen siyaset gölgesinin, geçmişle hesaplaşma ve rövanş alma hedeflerinin söz konusu davanın sulanmasına ve yıpranmasına hizmet ettiğini öne sürdü. Darbe iddialarıyla ilgili kuşkuların kuvvetli delillerle desteklenmediğini, sağlam ve güvenilir tanıklarla güçlendirilemediğini savunan Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: “Bilindiği üzere, gizli tanık eziyeti Ergenekon Davası’ndaki kararların, tekemmül ettirilen hükümlerin oluşmasında hatırı sayılır bir fonksiyon icra etmiştir. Nitekim ‘Parmaksız Zeki’ kod isimli teröristin görüşleri bile önemli ve kayda değer bulunmuş, Türk Silahlı Kuvvetleri bu şekilde zan ve töhmet altında bırakılmıştır. AKP iktidarının taraf olarak müdahil olduğu söz konusu dava, başından itibaren siyasal mülahaza, tesir ve telkinlere açık olmuştur.”

"SİLİVRİ ADETA TÜRK ORDUSUNUN YARGILANDIĞI ZULÜMHANE"

“Silivri adeta Türk ordusunun yargılandığı ve silindir gibi üzerinden geçildiği zulümhaneye dönmüştür.” diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hepsinden daha da hazin verici olanı ise, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev almış, makam ve mevkii olarak bu kurumun zirvesine tırmanmış değerli şahsiyetlerin terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanması olmuştur. TSK’nın terör örgütüyle eşdeğer görülmesi, şerefli isminin terörizmle bir anılması ve bu Peygamber Ocağı’na terörist yetiştiren çete muamelesi yapılması en nazik ifadeyle müfterilik olarak damgalanacaktır. Şüphesiz AKP hükümeti ve tüm hücrelerine kadar zehirlediği adalet müessesesi tescilli ve kanlı asıl teröristbaşını aklama derdine düşerken, Genelkurmay Başkanlığı yapan saygın isimlere terör örgütü çamuru sıçratması ve örgüt yöneticiliği iftirasını reva görmesi ahlaksızlıktır. Türk milleti bu rezil tezgahı inanıyorum ki bağışlamayacak ve kimsenin de yanına bırakmayacaktır. En alt rütbeden en üste kadar her seviyedeki Türk askeri, darbeci ve darbe teşebbüsüyle itham edilmiştir. Gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, sanatçılar, siyasetçiler, işadamları, emekliler darbeci yaftasına maruz kalmışlardır.”

"HUKUKUN KARARLARINA SAYGI DUYMAK HEPİMİZİN UYMASI GEREKEN KURALDIR"

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Ergenekon Davası kapsamında yargılanan birçok kişiye ceza yağdırdığını belirten Bahçeli, mahkeme heyetinin, özellikle ağırlaştırılmış müebbet ceza verme konusunda çok bonkör davrandığını söyledi. Mahkemenin verdiği kararlara tepki gösteren Bahçeli, “Israrla söylediğimiz gibi, hukukun kararlarına saygı duymak hepimizin uyması gereken başlıca kuraldır. Ancak hukuk her şeyden önce saygıyı ve riayeti de hak etmelidir. Tarafsızlığı kalmamış, objektifliği tarumar olmuş bir hukuk anlayışına saygı duymak ve kararlarını vicdanlarda onaylamak hiç şüphesiz akla ve mantığa aykırıdır. Ergenekon Davası’nda, dayanaksız şüphelerden ve mesnetsiz delilerden hareket edilerek varılan sonuçlardan, aşırı ve ölçüsüz cezalardan malum bir azınlık dışında kimse memnun kalmamış ve olağan görmemiştir.” sözlerini dile getirdi.

"ERGENEKON DAVASI, CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK HUKUKİ HESAPLAŞMASIDIR"

Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın, bu davanın Türk demokrasisinin geleceği açısından önemli bir dönüm noktası olduğunu ve davanın bir hesaplaşma olduğunu ifade ettiğini kaydeden Bahçeli, şöyle konuştu: “Evet, doğrudur, Ergenekon Davası Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuki hesaplaşmasının adıdır. Çünkü, hesabı görülen Türkiye’dir. Hesabı görülen Türk milletidir. Hesabı kesilen Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. Hesaplaşılan, hesaba çekilen ve hesap sorulan vesayet, statüko, darbe kılıfıyla Türkiye’nin temel ve milli kurumlarıdır. Şimdi Başbakan veya görevlendireceği birileri çıkıp şu soruların cevaplarını bize vermelidir. Hükümetin atadığı, Başbakan ve Cumhurbaşkanıyla iki yıl boyunca aynı mesaiyi paylaşan Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un müebbet hapis cezasıyla cezalandırılması doğru ve yerinde midir? Bu müebbet ceza verilmesi demek, Sayın Başbuğ ve onun gibilerini demir parmaklıklar ardında ölüme mahkûm etmek değil midir? Başbakan’ın bile şikayet ettiği örgüt yöneticiliği suçlamasından dolayı, bu değerli komutanın yargılanması bırakınız adaleti, insanlığa sığacak mıdır? Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, iki yıl boyunca kendilerine sözde cebir ve şiddet uygulayan birisine nasıl katlanmışlar, buna nasıl dayanmışlardır? Devletin tepesinde bulunan bu iki kadim arkadaşın akılları o zamanlar acaba nerededir? Değil mi ki Türkiye Cumhuriyeti hükümetini malum isimlerin cebir ve şiddetle devirme teşebbüsü sabit görülmüştür, değil mi ki bir örgütün varlığına hükmedilmiştir; o halde Başbakan ve hükümeti hangi maksat ve gerekçeyle İlker Başbuğ’u Genelkurmay Başkanlığı görevinde tutmuştur?”

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmaya ve yok etmeye çalışanlara ne hakla, ne cüretle ve ne bahaneyle kucak açıldığını soran Bahçeli, karar merciindeki hukuk insanlarının aleniyet kazanan ihanetlere neden sessiz, neden tepkisiz kaldığını sordu.

"DARBEYE TEŞEBBÜS EDİLENLERİN ÜZERİNE KARARLILIKLA GİDİLMELİDİR"

Ülkenin askeri darbe dönemlerinden sonra, sivil nitelikli bir darbeyle karşı karşıya kaldığını savunan Bahçeli, iktidarı kastederek, şayet böyle giderse, gün gelip de mahkum olduklarında kimsenin yüzüne bakamayacaklarını, kimseden de anlayış ve hoşgörü bulamayacakları dile getirdi. Darbelere karşı durmanın, darbelere karşı çıkmanın, darbecileri hukuken etkisiz bırakmanın demokrasinin ve insanca yönetim tercihinin zorunlu bir yönü olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Silah zoruyla millet iradesinin gaspı, demokratik müesseselerin saygınlığına leke sürülmesi tasvip etmediğimiz ve asla benimsemediğimiz bir sapma halidir. Ülke olarak yarım yüz yıl önceki hadiseleri durmadan konuşarak, olaylardan husumet çıkararak ve üstelik istismar ederek bir yere varmamız beklenmemelidir. Bugünkü ülke yönetimini elinde tutanlar üç darbeye şu ya da bu şekilde şahitlik etmişler ve ceremesini çekmişlerdir. Şurası da iyi anlaşılmalıdır ki, demokrasiyi savunmak konusunda hiç kimse yalpalamamalı, gayri meşru yönetim ve oluşumlara hiç kimse hareketsiz durmamalıdır. Öncelikle Türkiye’nin ara rejim dönemlerinden ders alınmalı, siyasetteki tıkanıklıkların, aşınmaların, egemenliğin kullanımındaki çarpıklıkların nelere mal olduğu ve olacağı unutulmamalıdır.

Bu yüzden darbe teşebbüsüne kalkıştığı tam ve kesin emarelerle, şahitlerle, bilgi ve bulgularla belirlenenlerin, darbeye çanak tuttuğu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde teyit edilenlerin üzerine kararlılıkla gidilmelidir. Ve de en ufak bir taviz ve gecikme hali gösterilmemelidir. Parti olarak, darbelerin ülkemiz ve milletimiz açısından ağır maliyetlere neden olduğu ve demokrasinin önemli oranda zedelendiği dönemleri yaşayarak biliyoruz. Farklı zamanlarda ifade ettiğim gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde eğer varsa darbecilerin ayıklanması da yapılmalıdır. Fakat her fırsatta Türk askerini darbeci diyerek sindirmeye ve şüphe altında bırakmaya da kimsenin hakkı yoktur. Bu gerçekleri göz önüne alarak Ergenekon Davası’nın temyiz aşamasında, Yargıtay’daki değerli hâkimlerin suçsuz ve günahsızların aklanması ve temize çıkması konusunda üzerlerine düşen tarihi sorumluluğu yerine getireceklerini, hukukun saygınlığını tekrar kazanması için ellerinden geleni yapacaklarını düşünüyor ve bunu ümit ediyorum.Şu nazik ortamda, Silivri’deki hesabın Yargıtay’dan dönmesi milletimizin en acil beklentisi haline gelmiştir.” İfadelerini kullandı.
CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri