Nisan ayını bitirdik. Havalar hâlâ ısınmadı. Mayıs geldi artık biraz biraz ilkbahar mevsimi emârelerini görmek istiyoruz. Yaşlar kaç olursa olsun mevsim değişikliği insanın içini kıpır kıpır yapıyor. Tabiat yenileniyor. Kışın da pek tabi ayrı bir güzelliği ve özelliği var fakat ilkbaharla sanki ölü toprağı serili olan her yer ayrı bir canlılığa, parlaklığa kavuşuyor. Etraf âdeta yeşilleniyor, çiçekler, böcekler, sebzeler, meyveler rengârenk oluyor. Bir renk cümbüşü yaşanıyor doğada. Ağaçlar çiçeklenerek yeni elbiseler giyiyorlar. Ya çiçekler! Her biri farklı ahenk ve kokuyla; ‘bana bak bendeki bu eşsiz güzellik sana neyi hatırlatıyor?’ diye sorgular düzüyor bize. Irmaklar ilkbaharda farklı akıyor, dereler ayrı bir şırıltıyla yollarına devam ediyor. Ah ilkbahar, sende neler gizli!
İlkbaharda doğada yaşanan diriliş kalplere de yansıyor ya da yansımalı diye düşünüyoruz. Her mevsimle gelen güzellik insanların fiziki hallerini etkiler. Her fiziksel etkileşim ister istemez ruhlara yansıma yapar. Böyle bir etkileşim söz konusu olmazsa insanların ruhları ölüdür. Ölü ruhlar bedende bir yüktür. Böylesi ruhlar yaşamaktan zevk almaz. Karşılaştığı her sıkıntılı durum onun dünyâsını karartır. Yahut bazı ruhlar her olayı kendisi adına yorumlamak ve kendine pay çıkarmak ister. Bu da makbul bir hal değildir. İnsanların ruhlarını yönlendiren kalbi hayat pek ehemmiyetlidir. İnsanlar maddi yönlerini hiç ihmal etmeden beslerler. Ama rûhi yönlerin geliştirmeyi ise hep geri plana iterler. Hayat bilinen bu minval üzere devam edip giderken bir zaman gelir hastalıklar artmaya, beller bükülmeye, saçlar ağarmaya başlar. Ömrün yaşlılık dönemi başlayınca ruhlara kar yağmaya, gönüller üşümeye, ruhlar çırpınmaya başlar. Hayatın da sonbahar dönemi vardır. O zaman iş işten geçmiştir. Ömür kandilinin yağı tükenmiştir. Yapılanlar yeterli olmaz, gayretler kifâyetsiz kalır, istekler çoğu zaman yerine gelmez. Ah sonbahar, ömrün hitâmı!
Sonbahar mevsimi hüznü temsil ederken ilkbahar coşkuyu simgeler. Şimdi ilkbahardayız. Keşke bu bahar ömrün ilkbaharını yaşasak! Bu nasıl olacak derken hemen aklıma bir türlü mânevi doyum ve haz yaşatamadığımız kalbi hayâtımız geliyor. İçinde bulunduğumuz fiziki ortamlar kalbi hayâtımızı etkiliyor. İstiyoruz ki ilkbahardaki tabiat coşkusu bizde de kalp coşkusuna sebep olsa! Kalbimiz tıpkı kuş cıvıltıları gibi zikir tesbihatlarıyla cûşû hurûşa gelse! Ardından tövbe çağlayanında arınsa! Derken bir tefekkür ufku açılsa, kâinâtı, doğayı, dengeyi, âlemleri Yaratanı hamdü ile senâya eller açılsa! Gönlün üzerindeki tozlar silkelense, derûnî lezzetlerde ibâdetler yapılsa, ruhlar doyuma ulaşsa… Hayat kemâlâta kanat açardı o zaman… Ah ilkbahar, sen bize neler düşündürdün. İyi ki geldin ilkbahar iyi ki sen geldin.
Toprak canlanır, fidanlar dikilir, ağaçlar, çiçekler renkli entâriler giyerler. Bu görüntü hayâta neşe katar, tabiatı seyredenler hayranlıklarını gizleyemezler. Güzeli seyretmek bizi asıl güzele götürürse kıymetlidir. Ne güzel yaratıyor güzeli güzel yaratan! Güzel Yaratıcının her şeyi güzel! O(c.c)’nun çirkini yok, O’nun her yarattığı güzel. Bakışlar güzel olunca çirkinler de güzel olur. Her bakışı anlamlı kılan güzel bakmaktır. Güzel bakan güzel görür. En güzellerin toplandığı ilkbahar ayrı bir güzel! Kalbe ilkbaharı yaşatmak ne güzel! Kalbe tesbihat ve zikirle ayrı bir diriliş getirmek kalbi canlandırmak ilkbahara yaraşır bir coşku. Zaman zaman kalbî hayâtımızın buna ihtiyâcı oluyor. İmânların yenilenmesi, kalplerdeki imânın kavileşmesi için bu şart. Hele bu asırda! En çok ihmâle uğrayan kalp hayâtımıza bir ilkbahar diriliği ve dinginliğinin gelmesi adına ilkbaharı önemsiyoruz efendim.
Hayırla kalınız. Bâkî muhabbetle…
İlkbaharda doğada yaşanan diriliş kalplere de yansıyor ya da yansımalı diye düşünüyoruz. Her mevsimle gelen güzellik insanların fiziki hallerini etkiler. Her fiziksel etkileşim ister istemez ruhlara yansıma yapar. Böyle bir etkileşim söz konusu olmazsa insanların ruhları ölüdür. Ölü ruhlar bedende bir yüktür. Böylesi ruhlar yaşamaktan zevk almaz. Karşılaştığı her sıkıntılı durum onun dünyâsını karartır. Yahut bazı ruhlar her olayı kendisi adına yorumlamak ve kendine pay çıkarmak ister. Bu da makbul bir hal değildir. İnsanların ruhlarını yönlendiren kalbi hayat pek ehemmiyetlidir. İnsanlar maddi yönlerini hiç ihmal etmeden beslerler. Ama rûhi yönlerin geliştirmeyi ise hep geri plana iterler. Hayat bilinen bu minval üzere devam edip giderken bir zaman gelir hastalıklar artmaya, beller bükülmeye, saçlar ağarmaya başlar. Ömrün yaşlılık dönemi başlayınca ruhlara kar yağmaya, gönüller üşümeye, ruhlar çırpınmaya başlar. Hayatın da sonbahar dönemi vardır. O zaman iş işten geçmiştir. Ömür kandilinin yağı tükenmiştir. Yapılanlar yeterli olmaz, gayretler kifâyetsiz kalır, istekler çoğu zaman yerine gelmez. Ah sonbahar, ömrün hitâmı!
Sonbahar mevsimi hüznü temsil ederken ilkbahar coşkuyu simgeler. Şimdi ilkbahardayız. Keşke bu bahar ömrün ilkbaharını yaşasak! Bu nasıl olacak derken hemen aklıma bir türlü mânevi doyum ve haz yaşatamadığımız kalbi hayâtımız geliyor. İçinde bulunduğumuz fiziki ortamlar kalbi hayâtımızı etkiliyor. İstiyoruz ki ilkbahardaki tabiat coşkusu bizde de kalp coşkusuna sebep olsa! Kalbimiz tıpkı kuş cıvıltıları gibi zikir tesbihatlarıyla cûşû hurûşa gelse! Ardından tövbe çağlayanında arınsa! Derken bir tefekkür ufku açılsa, kâinâtı, doğayı, dengeyi, âlemleri Yaratanı hamdü ile senâya eller açılsa! Gönlün üzerindeki tozlar silkelense, derûnî lezzetlerde ibâdetler yapılsa, ruhlar doyuma ulaşsa… Hayat kemâlâta kanat açardı o zaman… Ah ilkbahar, sen bize neler düşündürdün. İyi ki geldin ilkbahar iyi ki sen geldin.
Toprak canlanır, fidanlar dikilir, ağaçlar, çiçekler renkli entâriler giyerler. Bu görüntü hayâta neşe katar, tabiatı seyredenler hayranlıklarını gizleyemezler. Güzeli seyretmek bizi asıl güzele götürürse kıymetlidir. Ne güzel yaratıyor güzeli güzel yaratan! Güzel Yaratıcının her şeyi güzel! O(c.c)’nun çirkini yok, O’nun her yarattığı güzel. Bakışlar güzel olunca çirkinler de güzel olur. Her bakışı anlamlı kılan güzel bakmaktır. Güzel bakan güzel görür. En güzellerin toplandığı ilkbahar ayrı bir güzel! Kalbe ilkbaharı yaşatmak ne güzel! Kalbe tesbihat ve zikirle ayrı bir diriliş getirmek kalbi canlandırmak ilkbahara yaraşır bir coşku. Zaman zaman kalbî hayâtımızın buna ihtiyâcı oluyor. İmânların yenilenmesi, kalplerdeki imânın kavileşmesi için bu şart. Hele bu asırda! En çok ihmâle uğrayan kalp hayâtımıza bir ilkbahar diriliği ve dinginliğinin gelmesi adına ilkbaharı önemsiyoruz efendim.
Hayırla kalınız. Bâkî muhabbetle…