Duran Çetin’in farklı bir yerde duran romanlarından Aylaynırlı Kız. İroniyle bezenmiş, kıvrak duru bir dil, öğrenci Selin’in dilinden bir farkındalık, yürüyüş hikâyesi.
Ancak Selin’in iç çelişmelerini, nefsiyle çekişmeleri, tereddüt ve bocalamalarını bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Geldiği, durduğu nokta birden gerçekleşmiyor. Bu da romanın tesirini artırıyor.
Genç kızın hissiyatına, bazı ruhî tezahürlere, vicdan seslenişine hangimiz şahit kalmamışızdır:
“Cennet var, kesin biliyoruz ve inanıyoruz ama girmek için en küçük bir çabam olmuyor, olamıyor. Sanki cehenneme hazırlanıyor gibiyim. Cehennemden korkuyorum, ama günah işlemekten korkmuyorum. Bu nasıl tezat!
En önemlisi de şeytan. Şeytan denince ürkmem gerekir, ama hiç ürküntü yaşamıyorum. Sanki dost gibi geliyor bana. Biliyorum ki beni duyarsız kılan da şeytan. Uzak olamıyorum…
Hayatım gibi kafam da karmakarışık. Ne yapacağımı bilmiyorum.” (sf. 60)
Yazar bizi örtünme biçimlerimiz, dış göz vurgusundan iç gözümüzü nasıl açmalıyız, derinleşmeliyiz fikrine; kendimizi ve Müslümanlığı nasıl idrak ettiğimiz üzerinden yeni okumalara sevk ediyor. Makyaj olgusundan nazar meselesine götürüyor.
Dünya ki envai çeşit makyajı vardır. Bakış var ki bizi kirletir.
Bu âlem göz alıcı bir gözdür. (Göz) kuyruğuna âdemleri havvaları dizer; nazar kuyusuna nice kişileri düşürür. Bakış hazzı ve zafiyeti yüzünden ne düzenler kurulur yıkılır.
“Fiil çekmesini bilmeyen ama dört elif miktarı aylaynır çekebilen” Aylaynırlı Kız, bir anlamda gözündeki perdeyi, sürmeyi kaldırır; makyajdan ve ona uygun dünyevî bir hayat tarzından uzaklaşınca.
Müslüman’ca yaşamak da azalar; fiillerimizin şekli niteliği mühimdir. Çünkü inancımıza göre, zahir ve bâtının şahitliği vardır, buna paralel olarak yöneliş ve adımlarımız, dolayısıyla derûni temizlik önemlidir.
Kitap bütününde günahların lezzetine de değiniyor. İnsanoğlunun ezelî derdi. Zaaf, herkese mahsus çünkü. Hayat bu mücadele, dünya meyli ve savaş üzerine kuruluyor.
Yeni kesim zengin dindarlar, Müslümanlara musallat olan türlü manevî hastalıklar, örtülü hırslar, inançların kalitesi, imanın hakikîliği, yazarın sor(g)ularına dâhil ediliyor.
Dinî etkinin ve alanın azaldığı darlaştığı günümüzde; “günah işleme özgürlüğünden” dem vuran dindar y(etki) sahipleri türüyor mesela. Artık alenileştirilmiş, normalleştirilmiş bir başkaldırı uğruna kadın erkek yeni imajlarla boyanıyor. Mukaddes yasaları çiğnemek kolaylaşıyor.
Oysa bir Kâmil “..failin her istediğini hiçbir engel ve mani olmaksızın yapabilmesi, rubûbiyet sıfatlarındandır” buyuruyor.(Sadreddin Konevî, İlâhi Nefhalar, İz Yayıncılık, sf. 154)
İnsanlar neticede Tanrı’nın iradesine karşı; sınırlanmamış, tahdit edilmemiş, kulluğu çoktan aşmış iradelerini ve eylemlerini serbestçe, allayıp pullayıp koyuyorlar.
Allah beğenisine mukabil, kendi tercihlerini ve insan beğenilerini merkeze alıp dayatıyorlar.
Meselenin bir başka yönüne gelince; böyle bir din algısı ve makyajının yerleşmesi, dillendirilmesi bile “hoppa ve züppe aylaynırlı kızlardan” kuşkusuz daha tehlikelidir.
Çünkü diğerinde “resmen” özgürlükler kutsalın üzerine çıkarılıp yüceltilerek, bütünüyle günaha kucak açıp onaylama, inanç özünü tahfif etme, dini sanallaştırma durumu söz konusudur.
Mümin sorumluluğu ve bazı hassasiyet, ince dikkatler ise erkekler için de geçerlidir. Nitekim yazar bir âyetten bahsediyor:
“Nur Suresini bilirsiniz, bir de otuzuncu âyete bakın: ‘Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.”(sf. 247)
Duran Çetin kitabında ayrıca facebook gibi ileri teknoloji ürünlerinin kullanımına, sosyal medyaya dâir hastalığımıza, “internet denizinde yüzenlere” işaret ediyor:
Hâlbuki “gerçeklerin içinde kalabilmek meselesiydi belki de bütün mesele. Gerçek arkadaşlıklar, dostluk ve gerçek muhabbetler.” (sf. 195)
Yine nice perde(lenme)yi bize hissettiriyor. Şekiller, görüntüler, eşya bizim için perdedir söz gelimi. Bilhassa suret perdelerine yönelik düşünmemiz gerekmektedir.
Dış suret süslenmeye açsa da, manevî biçimlenmemiz tezyinata (İlâhî nakşa) daha ziyade muht(açtır). O halde boyalı cilalı dünyada, Allah boyasıyla boyanmalıdır.
Yazarı tebrik ediyor; Aylaynırlı Kız’ın serüvenlerinin devam edeceğini düşünüyorum.
Duran Çetin, Aylaynırlı Kız, Beka Yayınları, 2015