Ayasofya yazılarım büyük ilgi görmüş oldu. Sadece onlar değil Kısa zamanda kendini büyüten ve tanıtan Konya TV den de davet aldım.
***
Muhterem okurların bazıları anlayamadıkları kısımları, bazıları ibadete açmaya neyin engel olduğunu diğerleri de Ayasofya’nın tarihçesini istemektedirler.
***
Önce Tarihi durumuna bakalım. Buradan bazı soruların cevabı da verilmiş Olmakta. İzleyelim..
***
I. Konstantinus tarafından 4.yy da yani 1700 yıl evvel yapılmış. Ama bu yapı ile günümüze kadar herhangi bir kalıntı bulunamamıştır.
büyük kilise adını alan yapı iç isyanda yakılmış. 2. Kutsal Bilgelik adını alan yapı Theodisius tarafından yapılmış 415 yılında da dini hizmete açılmış. Ancak bu yapı da 532 yılındaki ayaklanmada yıkılmıştır.
Günümüze kadar gelen yapı 532 de yani 6. yy a aittir. İmparator Justiniaus tarafından yapılmıştır.
O zamanlar dünyada 55 m. Yüksekliğinde 30 m. Çapında kubbesi olan bir dev yapı bulunmamaktadır.
IV. Haçlı Seferi ( 1204-1261) sırasında çok büyük zarar görmüş bu arada bina yatma tehlikesi gösterince Osmanlı’dan mimar istenmiş bu mimar payandaları yaparken ileride Türkler zapt edince cami olur düşüncesi ile üstlerine minare de olacak şekilde payandaları tamamlamıştır.
1453’te Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethettiği 27 Mayıs günü değil de kaideye uyarak 30 Mayıs’ta şehre girerek Cuma namazını burada eda etmiştir.
Binanın onarım istediği anlaşılmakla onarılırken yeni payandalar yapılarak ilk anda yapılan ahşap minareler daha sonra yıkılarak, 15.yy. da doğu cephesi, 16.yy. da da batı cephesi minarelerini yaptırmıştır.
Ancak her minare ayrı bir stil ve şekilde oluşmuştur. Sebebi ustalarca çırakları imtihan etmek için her birine yapıyı vermeleridir.
Bu arada kilise içindeki insan figürlerini kazınmayıp, ya ince sıva ile örtülmüş, yada İslami levhalarla gölgelenmiş, asıllara dokunulmamıştır.
1935 yılı hükümeti onarım kararı ile cami kapatılmış, 1 Şubat 1935’te M. Kemal Paşa emri ile cami adı kaldırılarak Müze adı verilmiş, ibadete kapatılmıştır.
***
Tarihçesi özetle böyle olan Ayasofya Camii, Osmanlı ve Fatih devrinde bizzat Sultan Mehmet han adına tapulanmış. Yani padişahın vakfiyesi olmuştur. Belge Vakıflar müdürlüğünde vasiyeti ile beraber mevcuttur.
Gelelim Fatih Sultan Mehmed’in Vakfiyesini izlemeye;
***
“İşte bu benim Ayasofya vakfiyem dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse, onu iptal veya tecile koşarsa, fasit veya fasık teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarır ve sahte evrak düzenleyerek mütevelli hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterine kaydeder veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar! Bu sebeple bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ OLUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene kalacaktır. Allah azabı onlaradır Allah işitendir, bilendir”.
***
Okurların anlaşılamayan ve tarihi istekleri yerine gelmiştir sanırım.
Diğer soru olan “Ayasofya yeniden ibadete açılabilir mi” ise TV oturumumda konuşulduğu için burada tekrar etmeyeyim.
Açılışı ile Kısa devrede ön plana çıkmayı başaran “Konya TV” den davet aldığımı belirtmiştim.
Haberlerin bir kısmını Ayasofya üzerine konuşlandıran TV haber spikeri Sayın M. Ali Kayacı bendenizle de söyleşi yaptı.
“Ayasofya kimin kullanımında olmalıdır” sorusuna “kanaatimce Diyanet işleri başkanlığında olmalıdır ama malumunuz Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlıdır” derken Ayasofya’nın tarihçesinden dem vurdum.
Sayın Kayacı “Fatih Sultan Mehmed Han’ın vakfiyesi ne kadar doğrudur” sorusuna da Vakfiye ve tapunun Vakıflar Genel Müdürlüğünde bulunduğunu” belirttim.
Sayın Kayacı “1935 bu gün cami ibadete kapatılmıştır ne gibi düşünce içinde yapıldığı” sorusuna ise “o zaman muhalefet vb. olmadığından hükümet istediğini yapmakta idi. Tabi bunda Batı medeniyeti de düşünülmüş olabilir” cevabımı müteakip
“Hükümet alınan müze kararı iptal ile “Ayasofya yeniden ibadete açılabilir mi” sorusuna ise…
“Batı daha doğrusu Hristiyanlar ibadethanelerine sıkı bağlıdırlar. Bizim camilere gösterdiğimiz ilgisizliği onların kilise ilgisinde bulamazsınız. Ayağa kalkarlar ama inşallah bir gün olur cami olarak kullanmaya karar çıkabilir. Temennisinden başka diyeceğim yok.”
Söyleşi burada noktalanmıştı.
İşte sayın okuyucular. Ayasofya tarihçesi ve “ibadete açılabilir mi” soruları üzerindeki sorulara cevap ve söyleşi.
Kapatmak hükümet kararı ile olduğu gibi, açmakta hükümet kararı ile olur ama
O düşüncenin tatbiki olursa…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…