Sultan Fatih'in vasiyetinden, Türkiye'deki siyasi geçmişten, kararlardan, imzalardan tutun da getirin süreci bugüne. Hüzünlerimizin adı, kendi vatanımızda hasretin tanımı olmuştu Ayasofya.
Bazı nesiller şanslıdır, önemli kararlara süreçlere tanık olurlar. Bizler de böyle bir nesil olduk çok şükür.
Ayasofya'yı bir dava şuuru ile bilmek, "Fatih'in emaneti bizdedir" diyerek sahiplenebilmek, şiirlerimizde, ezgilerimizde dualarımızda dillendirdiğimiz sevda oldu Ayasofya. Karşısına geçip ona bakarak ve “inşallah bir gün” cümlesi ile iç çekip; çok bekledik, zamana ve fikriyata inat!
Kimisi "siyasi kavgaların malzemesidir, imkanı yoktur açılamaz" dedi, kimileri "cami olmasına ihtiyaç mı var, müze haliyle de nasıl olsa bizim topraklarımızda" dedi. Neler neler söylendi, neler yazıldı çizildi hepiniz bilirsiniz.
******
Kim ne derse desin, bakış açılarımıza Erbakan bakışı gerekliymiş. Erbakan'ın anlattığı cümle ile bakmak gerekliymiş Ayasofya'ya. İşte o zaman mana ve inanç olarak; neyi neden istediğimizi öğrendik.
Şöyle demişti Prof. Dr. Necmettin Erbakan, 2004 yılında Konya Atatürk Stadyumu'nda yapılan İstanbul'un Fethi'nin 551. Yıl Dönümü Kutlamalarında:
"Ayasofya, Hakk'ın Batıl'a galebesinin sembolüdür!"
*******
Bazı cümleler eskiyince kıymetlenir. Tıpkı Erbakan'ın bu cümlesi gibi. Elbette ki, söylendiği zaman anlaşılmamış değildir lakin bugünün Türkiyesinde şu cümlenin açtığı ufuk çok daha başkadır.
Neden mi?
* Ekonomik anlamda zorda olan bir ülkenin, AB veya Abd gibi dışarıya karşı sinmediğini
* Ülkede Lgbt denen sapık ve hastalıklı zihniyet mantar gibi bitecek mekan ve ekran ararken, Ayasofya ile "Bu ülke bir İslam ülkesidir" cevabının verildiğini
* Korona sebebi ile ülke turizminde beklentilerin istenildiği gibi olmaması ve bazı ülkelerce Türkiye'ye çifte standart uygulanmasına karşın, "Aman aman, şimdi hiç sırası değil" diyerek Ayasofya'dan vazgeçilmediğini
* Erken seçim gündemimizde yok diyen iktidarın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim gündemi olmadığı dönemde Ayasofya için bu önemli adımı atmasının "Ayasofya siyasi malzeme yapılıyor" fikrine karşı net bir adım olduğunu
* Ayasofya kararında, adımların, imzaların mana içeren saatlerde olmasının şov değil, güzel bir cevap olduğunu (örnekleri çoğaltabiliriz)
düşünüyorum.
Ve böyle düşününce de, Ayasofya her anlamda bir direniştir demek geliyor içimden.
Elbette ki, direne direne kazanacağız, sinerek, kem-küm ederek değil!
Yukarda yazdığım cümlelerde hep hüsn-ü zan besledim, öyle ümit ettim..
"Yok böyle değilmiş" demeyi hiç istemiyorum, Allah da dedirtmesin!
Yukardaki maddeler ile "Direniş" dediğim, Ayasofya'nın açılması kararı, Sultan Fatih'in emanetindeki niyeti ile hep bizim olsun, camimiz olsun, birlikte Batıl’a karşı yumruk sıktığımız meydan olsun, birilerinin yüreklerine korku bizlere cesaret versin.
Ayasofya, Hakk'ın Batıl'a galebesinin sembolü olarak kalsın kıyamete dek..
Anlamı, manası, niyeti, akıbeti değişmesin bundan sonra.
İnşallah..