Değerli Eğitimci Yazar Ahmet Sezgin, yeni kitabı Ayağa Kalk Sakarya’da ve Aşk Medeniyetine Yolculuk kitaplarında; hakikate, aşka, medeniyete, dirilişe dair umutlu bir yolculuk yaptırıyor. Ahmet Sezgin, daha çok denemeleriyle öne çıkan bir yazarımız.
1966 yılı Samsun/ Terme doğumlu yazarın “Güllerimi Ver Anne(şiir), Kırk Yazardan Kırk Hikâye, Hüzün Yağmurları(şiir), Türkçe’nin Feryadı ve Dil Davamız, Gençler İçin Hikâye Antolojisi” gibi yayımlanmış kitapları var.
Ayağa Kalk Sakarya, Müslüman Türk milletinin şuurla, yeniden dirilme, söz sahibi ve muktedir olma ülküsünü yansıtıyor sayfalarında. Sıcak ve samimi yüreğin lisanıyla.
Yazar, modern insanın yaşantısına, sorunlarına dair ince tespitler (öz) eleştiriler, tanımlamalar yapıyor; maziden günümüzden güzel örnekleri, müstesna şahsiyetleri hatırlatıyor; inanç ilim, aşkla (iç ve dış) dünyayı güzelleştirme düsturuyla yol çiziyor.
“Aşk medeniyetine yolculuk; vahye dayalı gül ve gönül medeniyetinin mimarisini, edebiyatını, musikisini; ahlak, kültür, ilim, felsefe, hayat tarzı ve teknolojisini yeniden inşa ederek medineye, hakiki medeniyete varma bilincine ermektir.” ( Aşk Medeniyetine Yolculuk, Etüt Yayınları, S. 38)
Haklı bir yürek yarasının dile getirilişine kim itiraz edebilir:
“Kaç aydınımız; Doğu ve Batı Türkistan’a, Orta Asya’ya, Orta Doğu’ya, Afrika’ya, Balkanlara, Türk ve İslâm Dünyasına ilgi duydu? Okul ders kitaplarında ‘Türklerin ana vatanı, Orta Asya.’ diye yazdığı halde Çin’in yıllardır zulmettiği Doğu Türkistan’da- Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde- 35 milyon Müslüman Türk’ün yaşadığını, zulümlere maruz bırakıldığını kaç kişi biliyor? ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan’ olursak onların başına gelenler, bizim başımıza gelmez mi? Filistinli çocuklar, Yahudi Golyad’a sapanlarla taş atarken, Suriyeli, Iraklı çocukların cesetleri kıyılara vururken, Kerküklü, Türkistanlı bebekler yetim ve öksüz kalırken bizler; modern Ebrehe ve ordularına pişmiş taşlar atacak ‘ebabil kuşlarını’ mı bekliyoruz sıcak yuvalarımızda zillet içinde. Yoksa gâvurlardan mı medet umuyoruz? Kurtarıcı bir Mehdi’ mi çağıralım?(…)
“McDonald’s’ta yemek yiyip ‘Coca Cola’ ve ‘Neskafe’ eşliğinde ‘Malbora’ içerken, ‘Mercedes’ ile gittiğimiz 7 yıldızlı otellerde ‘iftar’ ziyafetleri verirken, dolar ve borsayla birlikte ‘zikir’ yaparken; mazlumlar da zulüm, kan ve gözyaşı içindeyken Cennet hayali mi kuruyoruz sahi? (Ayağa Kalk Sakarya, Etüt Yayınları, s. 77-78)
Her iki kitapta; mankurtlaşan aydınlardan, yabancılaşmadan, kavram kargaşasına, Türkçe’nin feryadına, Eğitim davasına, Çanakkale Zaferi ve Ruhuna, Güzel ve Erdemli Toplum olma İdealine, Hac-Hilal Savaşı’na kadar gibi pek çok önemli konuya değiniliyor.
Yazar; kültür, sanat, eğitimle ilgili problemlerimizi, bu konuda samimi çalışmalarını da ortaya döküyor…
Belki hayatımızın en önemli meselesine temas ediyor, “Adam olmak”:
“Öğrencilerimi tanımak ve onlara sağlam bir şahsiyetle ulvi bir gaye kazandırabilmek için ilk derslerimde ‘Hayattaki en büyük hedefiniz nedir? Ne olmak istiyorsunuz sevgili gençler?” diye soruyorum. 30 yıldır genellikle ‘Doktor olmak istiyorum.’, ‘Mühendis, Hukukçu, Polis veya subay olmak istiyorum.’ gibi cevaplar veriyor gençlerimiz. Bu vahim duruma bir eğitimci olarak çok üzülüyorum. Yalan konuşup insanları aldatan, sözünde durmayıp emanete ihanet eden, hak ve hakikatin yanında olmayan, zengin olup fakirleri ve yetimleri gözetmeyen, paylaşmayan, empati yapamayan, kendini ve hakikati bilmeyen, milletin ve insanlığın dertlerine duyarsız kalan, canlılara merhamet etmeyen insancıklar; en görkemli üniversiteleri bitirip en popüler mesleklere sahip olsalar, en büyük dünyevi makamları elde etseler neye yarar?” (Ayağa Kalk Sakarya, S. 11)
Hasreti çekilen bir öğretmen tarifini veriyor:
“Hasretini çektiğimiz eğitimci; ‘Aliya İzzetbegoviç’in ‘Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için Gökyüzünün öğrencisi olmak lazım’ sözünün şuuruna eren gönül fatihidir. Hakiki eğitimci; İsmet Özel’in bir şiirinde ‘Ben öyle bilirim ki yaşamak, berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır’ şeklinde ifade ettiği gibi çocuklar için mücadele etmeyi hayat biçimi gören adanmış gönül adamıdır. Öğrencisinin ve milletinin istikbalini hayal edip heyecan ve sorumluluk duyan gönül adamıdır hasretini çektiğimiz öğretmen.”
Sorunlarımızın çözümüne dair vurgular, öneriler yapıyor:
“(…) Bu ülke ve milletin istiklâl ve istikbalini kurtaracak çözüm de; ‘yarınki Türkiye’yi, ‘Türkiye Yüzyılı’nı inşa edecek en büyük meselesi de millî eğitim, kültür ve sanat davasının bütün eğitim ve kültür kurumlarına, sivil toplum örgütlerine, medya ve sanat dünyasıyla devlete hâkim kılınmasıdır. Başta devlet aklı olmak üzere aydınların, düşünürlerin, yazarların, sanatçıların, eğitimcilerin, bütün milletin hayata bakışında, özellikle de eğitim ve kültür anlayışıyla medya sisteminde çok köklü bir millî ve manevî zihin inkılâbını gerçekleştirmeleri gerekir” (Ayağa Kalk Sakarya, s. 84)
Yazarımızı tebrik ediyor, yeni eserlerini bekliyoruz. Yolu açık, aydın olsun.