Avrupa'da Borç Krizi, Türkiye'nin Avrupa Birliği Macerası ve Gümrük Birliği -2
İşte o söyleşi:
EKONOMİST ŞEVKİ ÇOBANOĞLU İLE GÜMRÜK BİRLİĞİ VE AVRUPA BİRLİĞİ ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ (*)
Orhan ARSLANTAŞ: Efendim hayırlı akşamlar, ben Orhan ARSLANTAŞ. Yine her Cuma, mutat olduğu gibi bu hafta da bir konuğumuzla sizlerle sohbet etmek istiyoruz. Her zaman ki dediğimiz gibi “sesli düşünce”.
Bugünkü konuğumuz Ekonomist ve Yazar Şevki Çobanoğlu. 1953 yılında Kayseri’de doğdu. Adana İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme Fakültesi Maliye ve Muhasebe Bölümü’nden mezun. (Şevki Çobanoğlu, 28 Nisan 1994’ten 13 Şubat 1997 tarihine kadar Kayseri Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu).
Sohbet edeceğimiz Şevki Çobanoğlu, ekonomisttir ve bu konuda birçok eseri mevcuttur. Tabi ekonomist olunca ve ekonomi ile ilgilenince, bugünlerde tantana ile ve davul zurna ile Tansu Hanımı (Tansu Çiller) karşıladığı günlerde, konumuz ekonomi ve Gümrük Birliği. Tabi biz Şevki Bey’den Gümrük Birliği (GB) konusunda bilgi alacağız. Öncelikle göze çarpan ve bizi rahatsız eden ya da etmeyen, gördüğümüz bazı şeylerden halkımıza bilgi vermek istiyoruz. Şimdi herkes Gümrük Birliği’nden söz ediyor. Olumlu ve olumsuz yönlerini anlatıyorlar. Benim anladığım kadarıyla vatandaş zannediyor ki, Türkiye, Gümrük Birliği’ne girince otomobil, beyaz eşya ve tüketim malları fiyatları ucuzlayacak. Halkın, Gümrük Birliği konusunda ciddi bir bilgisinin olduğunu sanmıyorum. Biz öncelikle halkı bilgilendirmek görevini kendimizde görerek soruyoruz. Gümrük Birliği nedir? Bize bilgi verir misiniz?
Şevki ÇOBANOĞLU: Öncelikle böyle bir programa davet ettiğiniz için size ve Şafak Radyosu’na teşekkür ederim.
Türkiye, 6 Mart 1995 tarihinde Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşması imzalamıştır. (31.12.1995’te Gümrük Birliğine girilmiştir). Gümrük Birliği Anlaşması DYP-CHP Koalisyonunun oluşturduğu Tansu Çiller Hükümeti tarafından imzalanmıştır. Anlaşmaya Türkiye adına Dışişleri Bakanı Deniz Baykal imza koymuştur.
Efendim önce Gümrük Birliği’nin tarifini yapalım: Gümrük Birliği, ülkeler arasında mal alım satımı yaparken vergilerin sıfırlanması, gümrük duvarlarının kaldırılması ve o ülkelere girecek malların vergisiz bir şekilde giriş-çıkışı demektir.
Bu bakımdan bugün Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında yapılmak istenen Gümrük Birliği Anlaşması, Roma Anlaşması’na dayanmaktadır. 1958’de imzalanan Roma Anlaşması’nda Gümrük Birliği şöyle ifade edilmektedir: Anlaşmanın 12. maddesinde de “Üye ülkeleri kendi aralarında ki ithalat ve ihracatta yani gümrük vergileri ve eş etkili resimler koymaktan ve karşılıklı ticari ilişkilerine uyguladıkları vergileri artırmaktan kaçınırlar” denilmektedir.
Madde 16’da “Üye devletler arasındaki ihracata uygulanan gümrük vergilerini ve eş etkili resimlerini en geç birinci devrenin sonunun da kaldırır” diye ifade edilmiştir. Türkiye, 1963’de yapmış olduğu Ankara Anlaşması’na göre Gümrük Birliği yoluna gitmeyi taahhüt etmiştir.
İşte Ankara Anlaşması ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşması’nda gümrük birliği şu şekilde ifade edilmiştir.
Madde 5: “Son dönem Gümrük Birliği’ne dayanır ve akit tarafların ekonomik politikaları arasındaki koordinasyonun güçlendirilmesini gerektirir” denmektedir.
Madde 10: Birinci anlaşmanın 2. madde 2. fıkrasında öngörülen Gümrük Birliği mal alış-verişinin tümünü kavrar” denilmektedir. Maddenin 2. fıkrası Gümrük Birliği Topluluk üyesi devletlerle Türkiye arası ithalatta olduğu gibi ihracatta gümrük vergileri ve eşit etkili resimlerin ve miktar kısıtlamalarının millî üretime, anlaşmanın hedeflerine aykırı bir koruma sağlamayı gözeten eşit etkili, başka her türlü tedbirlerin yasaklanması, Türkiye’nin üçüncü devletlerle ilişkilerinde Topluluğun ortak gümrük tarifesinin kabulünü ve Toplulukça dış ticaret konusunda uygulanan mevzuata yaklaşmayı kapsar” denilmektedir.
Gümrük Birliği, Avrupa Birliği’ni oluşturan ülkelerden mal alım-satımını kapsamaktadır. Buda Türkiye’de son anda yapılan özelleştirme olaylarında, hatta fabrika kapatma hadiselerinde Türkiye’nin sanayinin üretimini durdurması neticesinde Türkiye’nin bir pazar olmasını kapsamaktadır ki, bu ülkemiz açısından adeta geleceğin tehdit altında bulunması demektir.
Orhan ARSLANTAŞ: Bu dedikleriniz aklıma şunu getirdi. 5 Nisan 1994 Kararları ile birlikte Türkiye’de sanayiye olan yatırım durdu. Sanayici sadece repoya yatırım yaptı, vergisi yok, gümrük yok, işçi problemi yok. Sanayici gidip yatırım yapacağına, parasını faize yatırıyor ve faiz alıyor. Gümrük Birliği adeta 5 Nisan’dan sonra oynanan bir senaryo gibi. Belki yıllara dayanan bir olay. Burada sanayicinin yatırım yapmaması bilerek mi engelleniyor Gümrük Birliği’ne girelim diye.
Şevki ÇOBANOĞLU: Ben şunu söylüyorum ve konunun uzmanı olarak iddia ediyorum ki, Türkiye’de para değeri bilerek düşürülüyor. Önce buna bakmak lâzım. Neden bir ülkenin parası % 150 enflasyona uğratılıyor? Devalüasyon bundan daha yüksek rakamlardadır. Bu kadar enflasyon ve devalüasyonun olduğu bir ülkede insanların ekonomik imkânlarını koruması mümkün değildir ve işletmelerini idame ettirmesi mümkün değildir. Önce yerli işletmeler güçsüz hale getirilmekte, sonra yabancıların daha çok kendi ülkemizde yatırım yapmalarına imkân sağlanmaktadır.
Bu bakımdan gerek para değerinin düşürülmesi ve gerekse yabancı sermayenin ülkeye girişinin hızlandırılması, üretim yapan firmaların repo yapması, yabancı para birimlerinin yükseltilmesi sanayiyi öldürüyor ve insanları iş yapmaz hale getiriyor.
Bir yandan özelleştirme adı altında fabrikaların, KİT’lerin yabancılara satılması, çimento sanayiinde olduğu gibi yabancıların ön plânda tutulması. Burada özelleştirmeden öte yabancılara bizim sanayimizin teslim edilmesidir. Özelleştirme güzel bir olaydır, kimse buna karşı çıkmaz. Burada önemli olan herkesin alabileceği hisse senetleri çıkarılıp, halka arz edilmesidir. Avrupa’da üç milyon ortaklı işletmeler meydana gelmiş. Hatta bizim çimento fabrikalarımızı alan SET (SCF) Firması bir Fransız KİT’tir. Fransız KİT’i gelip bizim çimento fabrikalarımızı alırken, bizde KİT’ler kambur olarak gösterilerek, sanayimizin gerek parasal açıdan, gerekse işletmelerin yürütülmesi açısından bahaneler ileri sürülmektedir. Yapılan bu tarz özelleştirmelerle sanayi çökertilmektedir.
Orhan ARSLANTAŞ: Önceki günlerde bir TV kanalında konu ile ilgili pek çok insan konuştular. Yurt dışında yaşayan iktisat profesörü olan bir Türk vatandaşını konuşturdular. İşin garip yönü o vatandaşa karşı çıkan Fransız Büyükelçisi değil, bizim yerli insanlarımızdı. Gümrük Birliği’ni adam tenkit etti diye adamın üzerine yürüdüler. Adam dedi ki, “Gümrük Birliği’nden sonra Başbakan (Tansu Çiller) çıktı 2001 yılında Avrupa Birliği’ne giriyoruz. Ben buradan Fransız Büyükelçiye soruyorum: Bizi 2025 yılında Avrupa Birliği’ne alacak mısınız? Şahsiyetli, onurlu, eşit şartlarda Avrupa Birliği’ne alacak mısınız?” diye sorunca Fransız Büyükelçi soruyu cevaplamadı ve değişik yolla atlatarak konuyu değiştirdi.”
Gümrük Birliği’ne girilince sanayimiz ayakta kalabilecek mi? İflas olayları yaşanabilecek mi?
Şevki ÇOBANOĞLU: Gümrük Birliği’ne girilince pek çok sanayi kolunda sıkıntılar çekilecek ve iflaslar olayları yaşanacaktır. Türkiye, Gümrük Birliği mevzuatına uyması halinde Kıbrıs dahil ambargo gündeme gelecektir. Kıbrıs’la olan ilişkiler kesintiye uğratılacak ve müeyyideler dahi konulabilecektir.
Devam Edecek