Acaba bir NATO üyesi olan Türkiye için ABD ne düşünüyor? Bunu anlayabilmek için 1987 yılında ABD Kongresi tarafından hazırlanan Türkiye konulu bir rapora göz atalım: “Türkler, zengin ve önemli bir tarihe, derin bir gurur duygusuna sahiptirler. Osmanlı İmparatorluğu’nun köklü tarihi ve İmparatorluğun çöküş dönemi, Türklerin belleklerinde yabancılara verilen kapitülasyonları ve özel kolaylıkları çağrıştırmaktadır. Türklerin ezici çoğunluğu, yabancıların ülkelerinde bir daha özel haklara ya da özel kolaylıklara sahip olmalarını istemeyecektir. Türklerin tarihi, ABD’nin bu ülkede gerçekleştirmek istediklerini sınırlandırıcı bir işlev görmektedir.”
ABD, süreli olarak Ermeni meselesini kongreye getirerek her fırsatta Türkiye üzerinde siyasi baskı yapmıyor mu? Kıbrıs üzerinde ABD ve Batı’nın tutumu belli değil mi? ABD ve İngiltere, Ege’deki 12 Adaları, Yunanistan’a vermek için gerekeni yapmadılar mı? Kıbrıs konusunda ABD’nin tutumu Yunanistan’dan yana değil mi? ABD’nin Türkiye’ye verilecek silahların Kıbrıs’ta kullanılmaması hususunda karar alması karanlık niyetlerini ortaya koymuyor mu?
Özet olarak ABD, Avrupa ve Rusya dünya genelinde, Müslümanların aleyhine her türlü açık ve gizli ittifaklarla eritme plânları uygulamaktadırlar. Bu plânlar, öyle sinsi bir şekilde yürütülmektedir ki, hem de barış adı altında zayıf devletler ve insanlar üzerinde entrikalar çevrilmekte, kanlar akıtılmaktadır. İşte misaller:
Yahudi İsrail Devleti, Müslümanların öldürülmesi, yurtsuz bırakılması pahasına kurulmadı mı? Afganistan’da Müslümanlar zulüm ve baskılara maruz kalıp yurtlarından kovulmadı mı? Bulgaristan’da isim ve din değiştirmeye kadar varan baskılar olmadı mı? Genellikle sıcak harplar Müslümanların çoğunluğunun yaşadığı Ortadoğu’da cereyan etmiyor mu? Sözde medeni ve medeniyetperver ilân edilen Batlı güçler ile komünist güçler, Müslümanları inançlarından dolayı gerici ve irticacı olarak görmüyorlar mı? Bu konuda CIA, KGB ve MOSAD ortak çalışmıyorlar mı?
Dünyada bu olup bitenlere rağmen, yine de Batı ile bütünleşme düşünceleri, Türkiye’de millet çoğunluğunun muhalefetine karşı ısrarla gündeme getirilmektedir.
İşte en çok düşünülmesi gereken de budur.
Hatta Körfez Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’da kurulması plânlanan sözde güvenlik düzenlemelerinde (Aslında bu güvenlik düzenlemeleri Batı’nın, İslâm Dünyası’na daha fazla hakim olmasıdır), ABD’nin varlığının şart olduğu, bölge ülkeleri yöneticilerine ifade edilmiştir.
Bu konuda 10 Mart 1991 tarihinde bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ABD’nin Ortadoğu’da varlığının şart olduğunu kaydetmiştir. Turgut Özal, “Yoksa ileri de bir problem çıkarsa, bu güçlerle güvenlik zaten temin edilemez. Görünen husus, bu işi yapabilecek gücün sadece ABD olduğudur” demiştir. Zamanın Milli Savunma Bakanı Mehmet Yazar’da, 26 Mayıs 1991 tarihli açıklamasında, Ortadoğu’da güvenliğin ABD tarafından sağlanması gerektiğini söylemiştir. Mehmet Yazar, “ABD başta olmak üzere, müttefik kuvvetlerin belli ölçüde bu güvenlik içinde olması ve destek sağlaması gerekir. Türkiye bu güvenlik sisteminin genel olarak şu anda doğrudan muhatabı değildir. Ama bu güvenliğin sağlanması için gerekli dolaylı her türlü yardım ve desteği sağlamaya da hazırdır ve sağlamaya da devam ediyor” demiştir.
Acaba Ortadoğu’da ABD’nin önderliğinde kimlere karşı güvelik sistemi kurulmaktadır? Bu bölgede Müslümanlar yaşamıyor mu? Elbette ki, Ortadoğu’da ve Körfez bölgesinde yaşayanlar Müslümanlardır. ABD ve Batı’nın “güvenlik” diye yutturdukları plânın içinde, Müslümanlar üzerinde daha fazla baskı, asimilasyon ve yok etme ile birlikte, İslâm Coğrafyası’nın hakimiyeti vardır.
Devam Edecek
ABD, süreli olarak Ermeni meselesini kongreye getirerek her fırsatta Türkiye üzerinde siyasi baskı yapmıyor mu? Kıbrıs üzerinde ABD ve Batı’nın tutumu belli değil mi? ABD ve İngiltere, Ege’deki 12 Adaları, Yunanistan’a vermek için gerekeni yapmadılar mı? Kıbrıs konusunda ABD’nin tutumu Yunanistan’dan yana değil mi? ABD’nin Türkiye’ye verilecek silahların Kıbrıs’ta kullanılmaması hususunda karar alması karanlık niyetlerini ortaya koymuyor mu?
Özet olarak ABD, Avrupa ve Rusya dünya genelinde, Müslümanların aleyhine her türlü açık ve gizli ittifaklarla eritme plânları uygulamaktadırlar. Bu plânlar, öyle sinsi bir şekilde yürütülmektedir ki, hem de barış adı altında zayıf devletler ve insanlar üzerinde entrikalar çevrilmekte, kanlar akıtılmaktadır. İşte misaller:
Yahudi İsrail Devleti, Müslümanların öldürülmesi, yurtsuz bırakılması pahasına kurulmadı mı? Afganistan’da Müslümanlar zulüm ve baskılara maruz kalıp yurtlarından kovulmadı mı? Bulgaristan’da isim ve din değiştirmeye kadar varan baskılar olmadı mı? Genellikle sıcak harplar Müslümanların çoğunluğunun yaşadığı Ortadoğu’da cereyan etmiyor mu? Sözde medeni ve medeniyetperver ilân edilen Batlı güçler ile komünist güçler, Müslümanları inançlarından dolayı gerici ve irticacı olarak görmüyorlar mı? Bu konuda CIA, KGB ve MOSAD ortak çalışmıyorlar mı?
Dünyada bu olup bitenlere rağmen, yine de Batı ile bütünleşme düşünceleri, Türkiye’de millet çoğunluğunun muhalefetine karşı ısrarla gündeme getirilmektedir.
İşte en çok düşünülmesi gereken de budur.
Hatta Körfez Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’da kurulması plânlanan sözde güvenlik düzenlemelerinde (Aslında bu güvenlik düzenlemeleri Batı’nın, İslâm Dünyası’na daha fazla hakim olmasıdır), ABD’nin varlığının şart olduğu, bölge ülkeleri yöneticilerine ifade edilmiştir.
Bu konuda 10 Mart 1991 tarihinde bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ABD’nin Ortadoğu’da varlığının şart olduğunu kaydetmiştir. Turgut Özal, “Yoksa ileri de bir problem çıkarsa, bu güçlerle güvenlik zaten temin edilemez. Görünen husus, bu işi yapabilecek gücün sadece ABD olduğudur” demiştir. Zamanın Milli Savunma Bakanı Mehmet Yazar’da, 26 Mayıs 1991 tarihli açıklamasında, Ortadoğu’da güvenliğin ABD tarafından sağlanması gerektiğini söylemiştir. Mehmet Yazar, “ABD başta olmak üzere, müttefik kuvvetlerin belli ölçüde bu güvenlik içinde olması ve destek sağlaması gerekir. Türkiye bu güvenlik sisteminin genel olarak şu anda doğrudan muhatabı değildir. Ama bu güvenliğin sağlanması için gerekli dolaylı her türlü yardım ve desteği sağlamaya da hazırdır ve sağlamaya da devam ediyor” demiştir.
Acaba Ortadoğu’da ABD’nin önderliğinde kimlere karşı güvelik sistemi kurulmaktadır? Bu bölgede Müslümanlar yaşamıyor mu? Elbette ki, Ortadoğu’da ve Körfez bölgesinde yaşayanlar Müslümanlardır. ABD ve Batı’nın “güvenlik” diye yutturdukları plânın içinde, Müslümanlar üzerinde daha fazla baskı, asimilasyon ve yok etme ile birlikte, İslâm Coğrafyası’nın hakimiyeti vardır.
Devam Edecek