Arazi talimi biterken benim mobilya yapımım da tamamlanmıştı.
Atış talimine başlanacak denildi ve eratın hazırlığı yapıldı.
Atış talimi yeri olarak Kütahya’nın batısında uzaktaki bir vadi içine götürdüler.
Vadinin tabanında, atış yapılacak yerden 100 metre uzaklığa beyaz bir pano konuldu.
Panonun üzerinde ortasında 8, 9, 10, 11 yazılı aralıklı daire ve bunların tam ortasında büyükçe bir siyah nokta bulunmakta.
***
Yüzbaşı sen de bulun diye beni de götürdü erat ile beraber.
Benim sol elim, parmak yaralama dolayısıyla sarılı olmasıyla “atış yapamazsın ama hava alır seyredersin atışları” demişti Yüzbaşımız Rıza Ertürer.
Bir Cemse ile gittik. Ne yazık o vadinin geçmişteki ormanlığını, halk odun için evvel zaman içinde kestiğinden çırıl çıplaktı.
Eratın hepsinin mavzer yani tüfeği varken, malum sebeplerden benim yoktu. Yani talim görmediğim için.
***
Atışlar başladı her erin üç atış hakkı vardı.
9’un dışına çıkana karavana atışı yaptı deniliyordu.
Haylice erat da karavana atışı yapıyor çok az kısmı 10 numaraya kadar kısımda kalıyordu.
Biz sanat okulunda iken askerlik dersinde albaydan tüfeğin nasıl tutulacağını nasıl nişan alınacağını öğrenmiştik. Dolayısıyla yabancı değildim.
Atış yapanlara önemle dikkat ediyordum.
***
Atış yapanlardan bir er önce 11 sonra 12 tekrar 11 vurunca alkışlandı.
O erin yanına gittiğimde arkadaşına anlatıyordu.
“Nişanı 12’nin 4 cm. yukarısına yapacaksın tüfeğin tepkisiyle 12’yi vurabiliyorsun” demişti.
Yüzbaşının “sen atış yapma tek elinle tüfeği tam bastıramayacağın için tepkisi köpürcük kemiğine zarar verir” demesine rağmen deneyeceğimi söyleyip 12’yi vuran arkadaşın yanına gittim ve tüfeğini istedim.
***
“Bir sakatlık çıkarma” diyen Konyalı arkadaşlarıma da Yüzbaşıya da aldırmadan…
Tek elimle tüfeği iyice omuzuma dayayıp nişan almaya başladım.
12 noktasının üzerini gördüğümde 4 santim yukarı kaldırdım. Ve ateş ettim.
Vuruş bakıcıları 11 levhasını gösterdiler. Millet hayretle alkışladı.
Anladım ki 4 değil üç santim yukarı almalıydım.
İkinci atışımı öyle yapınca…
Göstergeyi 12 olarak gösterdiler. Tekrar doldurdum ve atışı aynen yaptım. Yine 12 gösterilince yüzbaşı gelerek alnımdan öptü.
“Sen talim görmeden tüfek atışlarını öğrenmeden nasıl başardın bunu?” sorusuna “okulda öğrenmiştim” cevabını verdim.
Beni avcı diye kaydettiler kafa koçana (Nüfus Kâğıdı) bile yazdılar.
***
Yeni bir gelişme olarak okul mezunu askerlerin kabiliyetini öğrenmek için yazılı teste tabi tutulduk.
Testteki envaî çeşitteki soruları cevapladım.
Neticede, benim görüş kuvveti bilgileri çok iyi olduğu notu verilerek İzmir Hava Kuvvetleri’ne gitmem salık verilmişti.
***
Talimler bitmişti. Hava Kuvvetleri Generali ve erkânının gelişi ile yemin ve ant töreni yapılacaktı.
Bir elimiz masa üstünde sağ elimiz yukarı kalmış olarak ant içtik
***
Talim devresi bitmiş askerler esas birlikleri olan hava kuvvetlerine iştirak etmek üzere gönderileceklerdi ama üç ay kalmıştı teskereye.
Yüzbaşı beni çağırarak Ahmet, Alay komutanına da söyledim münasip gördü.
Gideceğin yerde birçok çeşitli işlemlere verebilirler. En iyisi şurada üç ayın var burada kal rahat et” teklifini bende kabul ettim.
Diğer arkadaşlarım çeşitli yerlere gitti ben kaldım.
Günlerim, sıkıldıkça Kütahya’ya gidip geziyor, çokça çini fabrikasına gidiyor resimleme yapıyordum.
Bu arada Alay komutanı olsun diğerleri olsun resim çektiriyorlardı.
***
Böylece günler kısa zamanda geçti ve teskereyi alarak ve komutanlara veda ederek Konya’nın yolunu tutmakla askerlik devri de tamamlanmış oldu.
Gelecek yazıda inşallah buluşmak üzere…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…