Pazartesi sendromu… Aylardır ilk kez yaşadım… Maşallah ne stres ne yoğunluk… Sert bir gündem toplantısını ardından, sıkıştırılmış haber turu, ziyaretler ve ziyaretçilerimiz…
***
Çalan telefonlar, mesaj bekleyen dostlar, Konya’ya hareket etmiş otogardanalınmayı bekleyen misafirler… Bekleşip duran sayfalar, ellere yapışan haberler… Offff…
***
Tam burada muzır Ali Sait Öğe’nin bilgisayarımıza ettikleri… Lokman Koyuncuoğlu’nun resmini bilgisayaramasüstü yapmış… Kilitlemiş masaüstü fotoğrafını da, değiştirmek mümkün olmuyor…
***
Eline usb-flaş alan şu resme ya da şu dosyaya bir bakalım diyen eğiliyor bilgisayar ekranına…
***
Bizim ekrandaLokman… Herkes garip garip baktıktan sonra aynı soruyu soruyor; “Nesini seviyon?” “Niye masaüstünde arka planda Lokman Bey var” diye…
***
Hamamda üstünükapatır gibi ekranı kapatıp “Hay…” diyon kalıyon…
***
Akşama kadar Ali Sait Öğe’nin kulaklarını cınlattık… Bizde bu yoğunluktan ve bu muzır arkadaşlardan bir türlü kurtulup yazamadığımız bu yazıyı onlara ithaf ettik… Bir fıkrayla bu arkadaşların durmunu pekiştirelim…
***
Bir gün yolda yaya giden bir Bektaşi’nin önüne bir atlı çıktı: - "Baba" dedi, "Bir müşkülüm var, beni aydınlatır mısın?"
***
Bektaşi yanıt verdi: - Elimden gelen bir şeyse, hay hay oğlum…
***
- Şunu öğrenmek istiyorum: Şu anda Allah ne yapıyor?
***
Sualin münasebetsizliğine içerleyenDerviş, hiç belli etmemiş: - Yanıt veririm ama bir şartla, sen o attan in, ben bineyim.
***
- Neden? –
***
Böyle yüksek bir suale yüksekten yanıt vermek gerekir de ondan!
***
Adam attan inmiş, Bektaşi binmiş...
***
Adam: - "Hadi" demiş "söyle bakalım…
***
Allah şimdi ne yapıyor?"
***
Bektaşi: - "Ne yapacak" demiş, "Atı senin gibi bir budalanın elinden alıp, benim gibi bir akıllıya veriyor" Ve çalakamçı uzaklaşmış oradan…
***
Allah arkadaşında hayırlısını versin… Amin diyin müslümanlar…