Nasipse yarın 10 Muharrem. Bilindiği üzere, Muharrem ayı içerisinde Müslümanlar için değerli bir gün olan ‘Aşûra günü’ bulunmaktadır. Cenâbı Hak pek çok duâyı, bu mübârek gün hürmetine kabul eder. Müslümanların Hicrî takvimine göre ayların ilki olan Muharrem ayının onuncu günü, ‘Aşûra’ günü olarak ihya edilmektedir. Âdem (A.S)’ın Allah Teâlâ tarafından bu günde bağışlandığı, Hz. Nuh (A.S)’ın tûfandan, Hz. Musa (A.S) ve kavmi Firavun’un zulmünden, Hz. Eyyüb (A.S)’ın hastalığından, Hz. İbrâhim (A.S)’ın Nemrud’un ateşinden kurtulduğu günlerin, Muharremin onuncu günü yâni âşura günü olduğundan bahsedilir. Bu vesileyle Muharrem ayı yüce Mevlâ’mızın izzet ve ikrâmının bol olduğu bir aydır.
Muharrem’in 10.günü yukarda bahsettiğimiz pek çok özel hâdiselerin vuku bulduğu ‘Aşure Günü’nü Müslümanlar ayrı bir titizlikle ihya ederler. O günlerde oruçlar tutulur. Kültürel birikimimizde, bereket ve bolluğun simgesi “aşure” tatlısı pişirilip dağıtma geleneği, müminler arasında dayanışma ve kardeşliğin sembolü olmuştur. İnşaALLAH her zamankinden daha çok birlik ve berâberliğe ihtiyâcımız olduğu şu günlerde, ihlasla aşurelerimiz pişsin, dağılsın, kardeşlik rûhumuz kavileşsin.
Nebi sallallâhu aleyhi vesellem buyurdu ki: “Bugünün faziletini talep ediniz. Bugün, Allâh’ın diğer günlere tercih ettiği mübârek bir gündür. Bugünü kim oruçlu geçirirse Cenâb-ı Hak o kimseye, melekler, enbiyâ, resûller, şehidler ve sâlihlerin ibâdetlerinden pay ayırır. Bu pay oruçtadır.”
Muhtelif hâdisi şeriflerde belirtildiği üzere Aşûre günü; oruç tutmak, iftar yemeği vermek, eve o gün fazla erzak almak, Kur’an okumak, tasadduk etmek, istiğfar getirmek, duâlar etmek, namaz kılmak, hasta ziyâretleri yapmak ayrı ayrı sevaplara vesiledir. Meselâ buyruluyor ki, İbni Abbas (r.a)’dan gelen bir hadisi şerifte; ‘Bir kimse Aşûre günü oruç tutarsa, Allah Teâlâ ona geceleri ihya edilmiş, gündüzleri oruçla geçirilmiş altmış senelik ibâdet sevâbı yazar. Kezâ ona bin şehid sevâbı verir. Aşûre günü oruçlu olan için yedi gök ehlinin sevâbı yazılır. Aşûre günü iftar yemeği verirse, ümmet-i Muhammed’in hepsine iftar ettirmiş, karınları doyurulmuş olur. Aşûre günü bir yetimin başını okşayanın yetimin başındaki saçların sayısı kadar cennette derecesi artar.” Ebû Katâde’den gelen bir başka hadis-i şerifte; ‘Aşûre günü oruç yüzünden, Allâh’ın geçen seneki günahları afv edeceğini ümit ederim.’ Buyruluyor. Ancak Yahudilere benzememek için ya Muharrem ayının 9. ve 10. günleri ya da 10. ve 11. günleri arka arkaya tutmak tavsiye ediliyor. Rasûllullah aleyhissalâtu vesselam: ‘Muharrem’in onuncu günü, yâni Aşûre günü oruç tutun, fakat Yahudilere muhalefet edin. O orucu, ya bir gün evvelinden başlayarak yâhut bir gün sonrasını ekleyerek tutun.’ Buyurdular.
Bu muhteşem bilgilerden sonra hepimizin gereğini yapmasını o güzeller güzeli Mevlâ’mızdan niyaz ederiz. Aşure toplumumuzda bereketi temsil eder bu yönüyle birleşmeyi, bütünleşmeyi de anlatır. Birleşme ise huzur ve mutluluğu berâberinde getirir. Böylesi güzel günlerimiz var elhamdülillah. Bu özel günler vasıtasıyla Alevisi-Sünnîsi, Lazı-Çerkezi, Arabı-Acemi, Kürdü-Türkü bir araya geliyor, aşureler yiyerek kaynaşıyoruz, halleşiyoruz, dertleşiyoruz. Hep berâber aşure kazanı etrâfında toplaşıyoruz, gülüşüyor, söyleşiyoruz. Ne hoş bir tablo!
Hep beraber nice sevaplı güzel günlere…