Yaklaşık 8 aydan daha fazla bir zamandır her akşam açıklanan yani hasta ve ölüm sayıları ile herkesin meşgul eden corona virüs musibeti sebebiyle insanlara dayatılan gündemin oluşturduğu korku pandemisinin covid 19 dan daha fazla tesirli olduğu görülüyor.
Bu korku pandemisi sonucunda oluşan ve insanlar arasında coronadan daha tehlikeli bir şekilde yayılan salgınlar hakkından bahsetmek istiyoruz bu yazıda.
Dünyada corona virüs nedeniyle meydana gelen ölüm oranının yüzde 0.1 ölüm oranı olan mevsimsel gripten daha az sayıda yani yüzde 0.7 lerde olmasına rağmen çağımızın en tehlikeli ve ölümcül salgını olarak gösterilmeye çalışılan ve aslında hiçte öyle olmadığı artık hekimlerce de kabul edilmesine karşın corona nedeniyle oluşturulan korku pandemisi sonucunda oluşan korku pandemisinin hayata yansıyan birinci tezahürü farklı yollarla üretilen aşıların uygulanmasında insanların kobay olarak kullanılacağı endişesidir.
Sağlık personelinden başlayarak toplumun diğer kesimlerine yayılan bu endişe tıp çevrelerinde “Astroten Deneyi veya Hofling Hastane Deneyi” olarak adlandırılır.
Geçen yüzyılda Hitler, Mussolini ve Stalin gibi diktatörlerin emirleri altındaki kitleleri etkileyerek insanları gruplar halinde bir nasıl öldürttüklerini inceleyen psikologlar ve psikiyatrlar tarafından ortaya çıkarılan deneylerde insanlar işbaşındaki rejim tarafından güya koruma ve yüceltme adına kitleler deneylerle imha edilmiş, toplumun bir bölümü bu çalışmalara destek vermiş, kimileri ise sadece oturup izlemişlerdir.
Bu deney çalışması sonucunda "Acaba insanlar üst kademelerindeki insanların emirlerini sorgusuz sualsiz yerine mi getiriyor?" sorusunun cevabı ortaya çıkmıştır.
Deney şöyle gerçekleşmiştir:
Devlet adına veya insan sağlığını korumak adına bu soruyu test etmek için psikiyatrist Charles K. Hofling, içerisinde fizikçilerin ve hemşirelerin olduğu bir çalışma grubu kurmuştur. 1966 yılında gerçek bir hastanede görev yapan hemşirelere isimsiz bir doktordan talimat gelmiştir. Verilen talimatta kurgusal bir ilaç olan Astroten'den tüm hastalara 20 mg verilmesi söylenmiştir.
Bu çalışmada önemli olan bilgi ise hemşirelere bu ilacın maksimum uygulama dozunun 10 mg olduğu daha fazlasının ise bir insanı öldürebileceği de önceden öğretilmiş olmasıdır.
Uygulanması istenen 20 mg lık dozun bir insan için ölümcül olacağını bilmelerine hem de isimsiz bir doktordan emir almanın hastane kurallarına aykırı olmasına rağmen 22 hemşireden 21'i bu görevi icra etmekte bir sorun görmeyip emirleri yerine getirmek için ilacı alıp odalara doğru gitmişlerdir.
Hemşireler hastaların odalarının kapısına geldiklerinde görevlilerce durdurulmuşlar ve bunun bir deney olduğu kendilerine anlatılmıştır. Bu engelleme sonunda deneyde kimse zarar görmemesine rağmen bu talimatın bir deney gereği değil de gerçek bir uygulama olacak olsaydı o gün ilacın uygulanacağı o hastaların tamamının ölmüş olacağı gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
Bu deney, insanların emri altında oldukları kişilerin talimatlarını sorgusuz sualsiz yerine getirdiğini ispatlamış ve yetkinin yanlış ellerde olduğu zaman ne tür tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini göstermiştir.
Bu deneyin sonuçlarının sonraki zamanlarda toplumlarda olduğu gibi bizim memleketimize de yansıması şöyle olmuştur:
Corona korkusunun oluşturduğu korku nedeniyle algıların değişmesi ile kutsal bir varlık haline dönüştürülen maskenin koruyucu olduğuna inananların oluşturduğu maske tarikatının maske takmayanlar veya burunlarını kapatmayanlara karşı oluşturduğu hazır destek kıtalar oluşturmalarıdır.
Belki bunu bir diğer nedeni ise salgında başta doktorlar olmak üzere sağlık personelinin yetersiz kalması sonucunda sağlık sisteminin çökme ihtimali nedeniyle oluşacağı ifade edilen kaos ve ölüm korkusudur.
İnsanların korku veya kaosa itilmelerinin belki en baş nedenlerinden bir diğeri ise diplomasını ve vicdanını satan bir kısım doktorların doktor değil de modern kiralık katil oldukları iddiasıdır.
Sağlık personeli tarafından sıkça dillendirilen bu iddiaya göre bu doktorların diplomalarını sattıkları endüstriyel tıp firmalarının istekleri doğrultusunda yaptıkları aşı ve ilaç uygulamaları sonunda binlerce çocuk sakat doğmuş veya uygulama sonrası sakat olmuşlardır.
Bun iddianın incelenmesi sonunda ise bu tehlikeli uygulama ile insanlar hastalıklardan ölmüyor, doktorların uyguladığı aşı ve ilaç terapilerinden dolayı ölüyorlar.
Daha açıkçası insanları corona öldürmüyor, korona tedavisi öldürüyor, ya da kanser öldürmüyor, kanser terapisi öldürüyor ya da kod adı ile numarası ne olursa olsun grip veya başka bir hastalığın öldürmediği bunların tedavisi için doktorların yazıp reçete ettikleri ve kullanılmasında sakınca yok diyerek verdikleri ilaçların öldürüyor olmasıdır.
Corona pandemisinde doktorların modern kiralık katil olarak kullanılıp kullanılmadığı sorusunun cevabına gelince “Astroten Deneyi” olarak adlandırılan Dr. Hofling’in hastane deneylerinin tüm dünyada yasaklandığına dair açık bir beyan olmadığı sürece bu soruyu “vicdanını ve diplomasını menfaat karşılığı satan DOKTORLAR ENDÜSTRİYEL TIP KURUMLARININ KİRALIK KATİLLERİDİR” şeklinde cevaplayanlar her zaman bulunacaktır.
Ya da bu doktorlardan bu ülkede yoktur demek mümkün olmayacaktır.