Bin senelik, muhteşem İslam medeniyetine sâhip bir millet, nasıl da böylesi Batı kültürünün müptelâsı hâline geldi? Şerefli mâzimize bakınca, bu hâlimiz utanılası bir durumdur. Halbuki tamâmen maddeci, materyalist ve sömürgeci Batı zihniyeti, taklit edilemeyecek kadar bizim ölçülerimizin dışındadır. Senelerdir sözüm ona çağdaşlık adına (!) alladılar, pulladılar, bu vatanın aziz evlatlarının zihnini abesle iştigal ettirdiler. Nerdeyse yüz elli senedir, bir türlü iflah olmadık. Medeniyet yarışında, doğrusu yüz elli sene çok uzun bir süredir. Oysaki İslam târihine baktığımızda, bizim değerlerimiz, on sene gibi kısa bir sürede Atlas okyanusundan Çin seddine kadar götürülmüştür. Onca sene oralarda adâlet-hakkâniyet-merhamet-ilim ve ahlak birikimlerimiz hâkim olmuştur.
İnsanlığın Efendisi, Son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselâm’ın, Mekke’de başlattığı İslam Medeniyeti mücâdelesi, Medine’de kurduğu ‘İslam Devleti’ ile devam etmiştir. Sevgili Peygamberimiz aleyhisselam, dünyânın en büyük eğitimcisidir ki O, münevver şehir Medine’de sâdece on yılda icra ettiği eğitim çalışmalarıyla, nice bozuk davranışlı insanı topluma kazandırmış ve onları fazilet sâhibi insanlar hâline dönüştürmüştür. Bilindiği üzere İslam, ‘OKU’ âyeti ile yâni ilimle başlar. İlk gelen Kur’an âyeti; okumayı, anlamayı, düşünmeyi emreder. Dolayısıyla bizim dînimizde ilim öğrenmek, bunun için fedâkarlık yapmak ibâdettir.
İnsanlığın hayrına çalışmak, ihtiyaçlıyı görüp gözetmek, mazlumun yanında olmak, iyilik yapmak sevaptır. Ama kötülük etmek, zâlimlik yapmak, hak-hukuk çiğnemek, çalmak-çırpmak suçtur, günahtır. Asrısaadet öncesi malları gasb eden, yol kesen, eşkiyâlık yapan, adam öldüren câhiliye Arapları İslam eğitimi ile adam öldürmeyi bıraktı, kul haklarına riâyet etti. En güzel model eğitimci Hz. Peygamber aleyhisselam sâdece Müslümanlara değil bütün bir insanlığa sunduğu Kur’an ilmi ile öyle bir çağ başlattı ki, kısa bir sürede İslâm’ın kurduğu ilim-irfan-ahlak-adâlet ve sanat medeniyeti ile dünyânın pek çok yeri, bu kutsî ilmin ışığıyla aydınlandı. İslam medeniyetinin insan fıtratına uygun fazilet anlayışıyla, insanların hem zihni hem rûhu kucaklandı.
Bir devrin aynen bugünkü gibi her türlü çirkefliği yapan câhiliye toplumu, Örnek ve Önder Lider Hz. Muhammed aleyhissalâtu vesselam öncülüğünde, İslâmî eğitimin kâmil metotlarıyla, vahyin ışığında mükemmel davranışlar icra eden kadife gibi yumuşak ve zarif ahlaklı kişiler hâline geldi. Câhiliye devrinin bütün yanlış âdet ve çirkinlikleri bugün de mevcut. Meselâ; hırsızlık, kumar, zina, tecâvüz, fuhuş günümüzde kânunlarla yasak olmasına rağmen, insanlar bu yanlış işleri yapıyorlar. Demek ki, bugünün hem eğitim hem cezâlandırma sistemi, insanların kötü davranışlarını değiştirmeye, doğruya dönüştürmeye, bitirmeye yetmiyor.
Peki dünyâya gelmiş O En Mükemmel İnsan, Son Peygamber Muhammed aleyhisselam bunu nasıl başardı? El cevap: İnsanlığın örnek alması gereken en kâmil modeli Rasullullah aleyhissalâtu vesselam, bütün bir insanlığa sunduğu faziletli birikimler, ‘vahiy merkezli’ydi. İnsanların kendi akıllarından ürettiklerine, bugün ‘olur’ denir, yarın ‘olmaz’ denebilir. Veya bugün ‘geçerli’ olan, yarın ‘geçersiz’ olabilir. Yâni insanların kendi bilgi deneyimlerinin sonucu ortaya konan dünyevî hükümler değişken düsturlardır. Halbuki İslâm’ın mükemmel sistemindeki hüküm ve kânunların değişmeyen sabitisesi vardır. Onların en kâmil düsturlar olduğu şüphe götürmez, ilâhi hikmetli kânunlar olup, uygulayanlara ilim ve irfan kattığı kutsî bir hakikattir. Bu sebeple insanlık içinde bulunduğu ahlâki seviyesizlik girdâbından kurtulmak istiyorsa; âcilen hakikat temelli, kutsi kaynaklı, değişmez, muhteşem davranış birikimleri bünyesinde barındıran Kur’ân’ın muhtevâsına dönmek zorundadır. Aksi hüsrandır. İşte ortadayız bu hususta her türlü yol denenmiştir. İnsanlık çok yönlü buhran içindedir. Bu menfîlikten çıkmak isteyen Kur’an düsturlarına müracaat etmelidir. Bu iki kere, iki dört edercesine net bir gerçektir. İnşaALLAH vahiy merkezli eğitim temeli bizde de olsun.
Efendim ‘En Güzel’e emânet olunuz.