Aşkın gözüyle

Hüzeyme Yeşim Koçak

Dünyayı değerlendirmemizin; inançlarımıza, hayat telakkisi, tecrübe ve değişen şartlara göre değiştiği bir gerçek. Yol haritamız, bakış açısı farklılaştıkça çeşitli sapmalar, kaymalar da oluyor belki.

 Biz insanî bütün durumları yaşayarak (kahrederek, severek, hüzünle, acıyla ve herhâlde mecburî bir sabırla) hayat maceramızı bitiriyoruz.

Koreli düşünür Byung-Chul Han; Alman Yazar Hukukçu Carl Schmitt’in, bir kitabında dünyayı övgüsünden, “yerküre düzeni” konusundaki tespitlerinden söz ediyor:

“Yerküreyi evvela dayanıklılığından dolayı övmüştür Schmitt. Yerküre Açık sınırlamalara, ayrımlara, etrafı çevirmeye izin verir. Dayanaklılığı üzerinde sınır taşlarını, duvarları ve kaleleri yükseltmeye imkân verir. Burada insanların bir arada yaşamaları için gerekli düzen ve konum açıktır. Aile, soy, kabile, mülkler, mülkiyet türleri, komşuluk ile aynı biçimde iktidar biçimleri ve egemenlik de burada açıkça görülür.” (Byung-Chul Han, Güzeli Kurtarmak)

Dünya dindar insanlar için ise; şerle seçimlerle, türlü getirileriyle sınandığımız, hakkında genellikle olumsuz düşünülen, fazla kapılmamamızın gerektiği, iki âlem arası bir denge kurulması icap eden bir vakıa. Ama kabul edilmeli ki bazı bakımlardan fevkalade güzel ve pek çok yönden harika. 

En azından “Gönderen’i”; geldiğimiz âlemi, yaratılışımızı hatırlattığı, ötelere dair bir fikir verdiği için; Rab’ın geçici de olsa bizlere varlık lütfettiği, öğrettiği, Kendini tanıttığı ve bütün yeryüzü nimetlerini bağışladığı için Cenabı-ı Hakk’a ve O’nun hediyesi dünyaya meylediyoruz. Önemli olansa bunun dozu, dünya sevdasının insanlığımızı kaybettirmemesi.

Ancak hareket merkezi aşk olunca, mevzuyla ilgili yorumlar da değişiyor. Neticede her şey BİR’e dönüyor.

Eşyanın ardını gören, aşkla hareket eden, perdeleri yırtan kimi bilgeler, değişik açıklamalar, tefsirler yapıyor.

Bunlardan biri de Büyük Gönül Adamı İbnü’l-Arabî. Bize dünya ile insan münasebetini ana-evlat ilişkisi gibi yorumluyor:

( Prof. Ekrem Demirli’nin İslâm Metafiziğinde Tanrı ve İnsan” eserinden):

“Hz. Peygamber şöyle der: ‘Dünyanın çocukları vardır.’ Dünyanın çocukları var ise dünya onların annesidir(…)

Dünya ilk yerdir, bize yakındır (dunya: yakın), onda var olduk, ondan başkasını görmedik. O halde dünya bize görünendir.  Bu yönüyle dünya bizi koruyan ve merhamet edendir. Allah’a yaklaştıran amellerimizi dünyada yaptık. Allah’ın şeriatları orada ortaya çıktı. Bütün ilahi isimleri kendinde toplayan yerdir dünya.  Cennet nimetleri ve cehennem azapları orda ortaya çıktı. Sağlık ve hastalık, mutluluk ve üzüntü, gizli ve aleni oradadır. Ahirette bulunan her şeyde dünyanın bir benzeri vardır. Orası Allah’a itaat eden güvenilir yerdir. Allah kullarına vermek üzere bir takım emanetleri dünyaya bırakmıştır. Dünyanın çocuklarının hallerini gözetmesini sağlayan şey bu özelliğidir. Dünya kendine ulaştırdığı nimetlerle onların ne yapacağını gözetler. Acaba, emanete her birinin konuluş gayesine göre riayete edecekler mi? Emanetlerin bir kısmı, çocukların nefislerinin gayelerine uygundur ve dünya onları da gözetler. Acaba bu konuda kendilerine verilen şeylere kendi eliyle Allah’a şükredecekler mi? Bir kısmı gayelerine uygun değildir. Bu durumda da dünya onların hallerini gözetler: Acaba emanetleri rıza ve teslimiyetle kabul edecekler mi? Çünkü onlar Allah’tan gelen hediyedir. Birinci tür hakkında ‘İhsan sahibi, nimet veren Allah’a hamdolsun’ derlerken amaçlarına uymayan durumlar hakkında, ‘Her durumda Allah’a hamdolsun’ diyerek sevinç ve üzüntüde Allah’a hamd edenlerden olurlar.(…)

Dünyanın bazı çocuklarının mizaçları, su için bir arazi ve kendilerine konan şeyler için bir kaba benzer. Bu yerin mizacı suya etki eder. Çünkü su, bütünüyle temiz, asıl bakımından tatlıdır. Söz konusu su, yağmur suyudur.(…) Bir yer suyu acılaştırırken başka bir toprak daha da acılaştırır. Böylelikle söz konusu yerler suyun temiz haline etki eder. Şeriat anneyle değil çocukların davranışlarıyla ilgilidir.”

Bizi besleyen, eğiten, geliştiren mahal, “kendi hükmünü yürüten” annemiz dünya…

Bu sıra dışı, müstesna Kâmilin ne dediğini tam anlamaya, kavramaya vüsatım, kapasitem müsait değilse de, ‘Anne’ fikri hoşuma gitti. 

En azından son zamanlarda, böyle bir algılamaya ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.



 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.