1,5 yıllık korku pandemisinde yaşanan olaylara dönüp bakıldığında ortaya çıkan resim büyük oranda covid aşısı ile sigaranın benzerliğini ortaya koymaktadır.
Bu benzerliğin birinci özelliği hem korona ile yaşadığımız sürecin hem de yüzyıllardır sigara ile olan birlikteliğimizin planlayıcıları ve uygulayıcılarının küresel şirketler oluşu, takdimci veya orta oyuncularının ise büyük unvanları arkasına sığınan yerli ve yabancı bilim adamları oluşudur.
Sigara ile corona benzerliğinin ikinci özelliği ise hem tütün hem de aşı açısından endüstriyel palavralarla insanlara istemedikleri şeylerin kabul ettirilmiş olmasıdır.
Daha eski tarihli olması sebebiyle tütün ve sigaradan başlayalım.
Sigara endüstrisi henüz küresel hale gelmeden bile insanlara daha fazla satış yapıp gelir elde edebilmek için palavralar üretmekten vazgeçmemişti.
Mesela sigaradaki nikotinin bağımlılık yapmayacağı gibi.
Veya sigara içmek kansere neden olmaz gibi.
Ya da tüm sigara ürünlerinin güvenli olduğu gibi.
Hatta sigaraya karşı çıkan ve saldıran insanların bilim karşıtı olduğu gibi palavralar üretildi.
Bu palavraların insanları etkileyebilmeleri için de sigaranın güvenli olduğunu ispatlayan araştırmalar bilimsel denilen dergilerde yayınlandı.
Daha sonraki yıllarda hastalıkların ortaya çıkması ve itirazların yükselmesi üzerine ise palavralar yön değiştirdi ve;
Sigara içtikten sonra erişkinlerin kansere yakalanmasının sadece bir tesadüf olduğu iddia edilmeye başladı.
Çeşitli ülkelerdeki yerel tütünleri yok edebilmek için insanlarda bağımlılığı artıran amerikan usulü türün ve sigaralara ilave ettikleri kimyasal katkı maddelerinin da zararsız olduğunu iddia ettiler.
Sigara içmenin insanlara zarar verdiğine dair hiçbir ispat olmadığını ve bunun için sağlıkçıların çoğunun falan markanın diğer sigaralardan daha fazla teklif edildiği yalanını yaydılar.
Daha da ileri giderek hükümet yetkililerinin sigara içilmesinin halk sağlığına zararsız olduğunu söylediklerini ve bundan dolayı da amerikan tıp dergisinin sigara ürünlerinin reklamlarını yayımladığını gösterdiler.
Küresel tütün endüstrisine dâhil firmalar tarafından finanse edilen tıbbi dergiler ve gazetelerin reklamları ile yetinmeyenler 1920 ila 1994 yılları arasında ellerini sinema ve televizyon endüstrisine uzatarak başta hollywood filmleri ve tv şovları olmak üzere her film ve programda artistlere sigara içirdiler sigara içmeye teşvik mesajları yayınladılar.
Sonunda sigara içmeye ikna edemedikleri kişileri incitmek için kullanılan toplumsal baskı ve sözlü hakaretler “Sigara içmiyorsan aptalsın.” İfadesine kadar getirildi.
Son ifade size aşı konusunda yapılan hakaretleri hatırlatmış olmalı.
Yani dün sigara konusunda bilim adamlarının ürettikleri palavralar maalesef bu gün korku pandemisi döneminde aşı için üretilmeye devam edilmektedir.
Mesela artık aşılar cıva içermez diyemiyorlar.
Veya aşı otizme ve organ hasarına neden olmaz da diyemiyorlar.
Ya da aşıların zarar verdiğine dair hiçbir somut sonuç yoktur derken sorumluluk alamıyorlar.
Tüm aşı ürünleri aynı oranda güvenlidir de diyemiyorlar çünkü ruhsat süreci tamamlanmadı.
Aşılara ilave edilen cıva veya alüminyum kökenli kimyasal katkı maddeleri zararsızdır derken sorumluluğu sadece denek olarak kullandıkları insanlara yıkmakta bir beis görmüyorlar.
İnaktif aşı kullanmak virüsün bulaşmasını ve yayılmasını önlerden, doktorlar ne olursa olsun MRNA aşısını tavsiye ediyorlara evirilirken aşının içeriğini bir türlü açıklayamıyorlar.
Virüsü önlemek için kullanılan aşı ve ilaç dâhil tüm ürün güvenliği ile ilgili araştırmaların birçok bilim dergisinde yayınlandığı iddiasının üzerinden 6 ay geçmeden Hidroksiklorokin esaslı ilacın kullanımının neden yasaklandığını açıklamıyorlar.
Yakın zamanda ise Hidroksiklorokin ile birlikte kullanılan favipiravir isimli ilacın da virüse kaşı çok da tesirli olmadığı hatta insanlarda beklenmedik kalp, kan pıhtılaşması ve felç gibi zararlara yol açabileceği ortaya çıkmış olmasına rağmen insanlara bu tehlikeler anlatılmadan yüksek dozlarda uygulanmaya devam edilmektedir.
Tıpkı sigara da olduğu gibi aşı konusunda da sinema ve tv şovlarına katılan kişiler aracılığı ile aşıya teşvik mesajları yayınlanırken aşıdan sonra ölenler hiç gündeme bile gelmemektedir.
Yine sigara olayında olduğu gibi hükümet yetkilileri aşıların halk sağlığını koruduğunu iddia ederlerken aşı yaptırmayanları incitmek için kullanılan toplumsal baskı ve edep dışı suçlamalara sessiz kalmaktalar.
Kendine bilim adamı diyen bir takım palyaço kılıklı insanların aşı yaptırmayanları aptal yerine koymaları hatta evcil hayvanlar gibi aşılamaktan bahsetmelerinin insanlıkla ve medenilikle bir ilgisinin olmadığı ortaya çıkmış olmasına rağmen çoğunluğu olmasa bile azınlık bir grubun aşı üreticileri tarafından finanse edildikleri de elbette bir gün ortaya çıkacaktır.
Yaşanan olaylardaki sigara ve aşı benzerliğine bakınca küresel siyonist örgütlerin daha uzunca bir süre insanlığın üzerinden ellerini çekmeye niyetli olmadıklarını görüyoruz.
Ama elbette “GERÇEKLERİ ÖĞRENMENİN ZAMANI GELDİ” diyenlerin sayısındaki artışı da.