Bundan çok değil, 5 bilemediniz 10 yıl önce, gurbetçilerin Türkiye’ye gelişlerini dört gözle beklerdi herkes. Aslında gurbetçi vatandaşlarımız da Türkiye’ye ziyaretlerini beklerler, kendilerini ona göre hazırlarlardı. Avrupa’da olan eksiklerinin listesini çıkartır, Türkiye ziyaretinde bu eksiklikleri giderme üzerine planlar kurarlardı. Hatta getirilecek malzeme çok olacaksa, tüm meşakkatine rağmen araba ile gidilir, uçakla gidip gelmek uygun olacaksa da biletler çok öncesinden yeterli bagaj sağlayacak şekilde alınırdı.
O dönemde, Türkiye'den Avrupa'ya dönen her gurbetçinin valizi, ülkemizin bereketli topraklarında üretilen gıda ürünleriyle dolup taşardı. Çünkü Türkiye, gurbetçiler açısından ekonomik anlamda oldukça cazip bir alışveriş merkeziydi. Etten sucuğa, elbiseden züccaciye malzemelerine ve hatta (şahit olduğum için rahatça söylüyorum) evcil hayvanlarının ihtiyaçlarını dahi Türkiye’den temin ederlerdi.
Türkiye'deki fiyatların Avrupa’ya kıyasla daha uygun olması, gurbetçilerin dönüş yolculuklarında valizlerini yerel ürünlerle doldurmalarını sağlıyordu. Bu ürünlerin hem kalite hem de fiyat açısından cazip olması, gurbetçilerin Türkiye'yi tercih etmelerinin başlıca nedenlerindendi. Bu durumdan da hem gurbetçilerimiz memnun olurdu hem de Türkiye’deki esnaflarımız onların yolunu dört gözle beklerlerdi.
Türkiye ziyaretleri esnasında yanlarında sadece hediyelik çikolata ve birkaç kişisel eşya getiren gurbetçi vatandaşlarımız, getirdikleri hediyeyi takdim ederken de tatlı bir telaş olurdu. Ziyaret edilecek olan eş, dost, akrabanın dört gözle bekledikleri bu hediyelik çikolata ve diğer Avrupa menşeili malzemelere ilk başta şüpheyle yaklaşılır, akabinde misafirlerin “Korkmayın, içinde haram bir şey yok!” demeleriyle o ürünleri tüketmenin yarışına girilirdi.
İşimiz gereği çok sık yurtdışına çıkıyoruz. Dahil olduğumuz sohbetlerde, artık bu durumun kökten değiştiğini söyleyen insan sayısı oldukça fazla. Ekonomideki dalgalanmalar ve fiyat artışları nedeniyle, artık gurbetçilerimiz daha ihtiyatlı davrandıklarını ifade ediyorlar. Bir de tabii gelen vatandaşlarımıza $ gözlüğüyle bakan esnafımız da bunda etkili kanaatimce.
Malumunuz, Türkiye'deki ekonomik şartlar ve hayat pahalılığı özellikle son süreçte hızla değişti. Liranın değer kaybının artık ölçülemeyecek düzeye gelmesi, enflasyon canavarının çenesini olabildiğince açması ve temel tüketim ürünlerinin fiyatlarındaki ciddi artış, Türkiye’nin eskiden olduğu gibi ucuz bir alışveriş merkezi olma özelliğini yitirmesine yol açtı.
Bu değişim, gurbetçilerin alışveriş alışkanlıklarını da önemli ölçüde etkiledi. Artık Türkiye’ye gelirken sadece hediyelik eşyalarla değil, günlük ihtiyaçlarını karşılayacak ürünlerle dolu valizlerle gelmeye başladılar. Bir önceki yıl almış oldukları bayram harçlıklarıyla onlarca atıştırmalık alan çocukların bir sonraki yıl dumura uğramaları ile çocuklar dahi artık bu duruma alışmış vaziyette.
Misafirler artık Türkiye’ye gelirken, yanlarında Avrupa’dan getirdikleri ürünler arasında hediyelik çikolatalar ve diğer malzemeler dışında sucuk, et, peynir gibi temel gıda maddeleri de yer alıyor. Türkiye’de fiyatların yüksek olması ve bazı ürünlerin kalitesinin beklentileri karşılamaması, gurbetçilerin bu tür ürünleri Avrupa’dan getirmelerine neden oluyor.
Ayrıca, dönerken Türkiye’den aldıkları ürünler de değişti. Artık sadece Türkiye’de özel olarak hazırlanan kışlık konserveler ve ev yapımı gıdalar gibi ürünleri tercih ediyorlar. Veya Türkiye’de bahçeleri var ise, o bahçenin mamulü olan malzemeleri yanlarına dahil ediyorlar.
Hiçbir şeye aldırmadan, sadece bu duruma dahi bakarak Türkiye’deki ekonomik şartları ne duruma geldiğine vakıf olabiliriz. Pahalılığın gurbetçileri dahi vurarak, onların alışveriş alışkanlıklarını değiştirmesi, şapkayı öne koyup düşünme vaktinin geldiğinin de aşikar hali.
Ve yine bu duruma yalnızca son 5-6 yıl içerisinde gelişmiş vaziyette.
Eskiden Türkiye’ye eş, dost, akraba ziyaretinin yanı sıra ekonomik sebeplerle de gelinirken, şimdi bu durum yalnızca ziyaret için gelmeye dönmüş vaziyette.
Bu değişim, sadece bireysel alışveriş alışkanlıklarını değil, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik yapısındaki dönüşümü de yansıtıyor.
Bu durumu analiz ederken bir de şunu düşünelim: Euro ile lira arasındaki duruma hepimiz vakıfız. Euro kazanan ve lira karşısında otomatik olarak en az 35 kat daha kazançlı olan gurbetçi vatandaşlarımız şu anda Türkiye’de alışveriş yaparken defalarca düşünürken, ülkemizde asgari ücret ile geçinmeye çalışan milyonlarca insanımız ne yapsın?