Pazar günü insanlar arasında ‘iyiliğe en çok lâyık olan anneler’ anıldı. Böylesi tek günde icra edilen sevgi gösterimlerinin annelerin hakiki değerini idrakten âciz olduğunu köşemizde hep vurguladık. Annelerin dînimizdeki yerinin çok üst seviyede olduğunu belirttik. Yine yabancılardan geçme bir gün ile annelerin ehemmiyetinin anlaşılamayacağını hep yazdık, bundan böyle de bıkmadan yazacağız, anlatacağız. Ancak bu yazımız annelere mesaj niteliği taşısın istiyoruz.
Dünyâda insan sevgisinin kutsi boyutu annede odaklanıyor. Anneler dünyâda ve ailede en çok sevilen kişilerdir. İnsanlığın örnek alması gereken sevgi âbidesi şahsiyet sevgili peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam’da annesini çok severdi. Daha küçücükken kaybettiği annesi Hz.Âmine’yi kabri başında Medine’nin ‘Ebva Köyü’nde ziyâret ettiğinde, uzun uzun ağlayarak onun sevgi ve şefkatinden yoksun yetişmenin acısını yüreğinin derinliklerinde duyduğunu hissetmişti. Hayâtı boyunca sütannesi Halime Hâtun’u da annesi gibi sevdi ve saydı. Aynı şekilde hayâtında anne gibi sevdiği iki hanım daha vardı. Onlardan birisi dadısı Ümmü Eymen idi. Peygamberimiz aleyhisselam onu da tıpkı annesi gibi sever ve saygı da kusur etmezdi. O’na, ‘ikinci annem’ derdi. Yine kendisi daha küçükken amcası Ebû Tâlib’in yanında kalırken hanımı Fatıma binti Esed, O sallallâhu aleyhi vesellem’i çok sever, kendi çocuklarından önce O sallallâhu aleyhi vesellem’i yedirir, giydirir, saçlarını tarardı. Sevgili peygamberimiz aleyhisselam onu da aynı annesi gibi sever, sık sık ziyâretine gider, hatırını sorar saygıda kusur etmezdi. Vefat ettiğinde bizzat kendisi kabrine indirmiş hatta rıdasını üzerinden sererek kabir azâbına uğramaması için dualar etmiş ve ‘bugün benim annem vefat etti’ demiştir. İşte O en sevgili insanın annelerine olan hürmet, saygı ve alâkası böylesine sevgi hâlesiydi ve bizlere en güzel numûneler olarak kalbimizin en müstesna köşesinde bulunmakta…
Yüce ve yüksek dînimiz anneye iyiliği emrediyor. Cenneti annelerin ayakları altına seriyor. Tabi anne ama nasıl bir anne? Cennetin annelerin ayaklarının altına serildiği anne, nasıl bir anne acaba? Bugünün annesiyle şöyle bir mukâyese yapalmalı! Anne annedir, ne olursa olsun annedir, değil mi?
Evlatların annelerine sevgi, saygı, hürmet göstermesi, evlâdın vazifesidir. Bu aslî vazifenin içine hediyeler, armağanlar serpiştiriliyor. Hatta iyilik ile bugün(kü boyalı basın) anne=hediye olarak özdeşleştiriliyor, insanlar almaya özendiriliyor. Bir tatlı söz, sevgi belirten bir mektup, şefkatın odaklandığı o yüce insana fedâkarlığını belirten cümleler, değerinin bilindiğini anlatan konuşmalar da hediye olabilir insalar illâ da almaya yöneltilmemeli. Tabi hediyeleşmek güzel ama bâzılarının sermâyelerini çoğaltmak adına özel bir güne tahsis edilmemeli diye düşünüyoruz.
Anneye özel hediyelerin tanıtıldığı gazete ve diğer afişlerin gösteriminde sunulan, anne modelleri bir defa bizim anne modellerimizin dışında anneler. O modeller bizi anlatmıyor, bizi simgelemiyor. Anne değil anne diye ‘mankenler’ anne diye takdim ediliyor. Özellikle eşarp reklamlarındaki o boyalı anne yüzleri bizim yüreğimizi dağlıyor. Sanki ‘böyle ol’ deniyor. Basının amacı da o zâten. Kadınlarımız da önce yadırgıyor sonra nefsine hoş geliyor ve neden olmasın diyerek alıp kabulleniyor. Biz o boyalı manken anneleri anne olarak kabul etmiyoruz. Bu annelere birinci mesajımız.
Annelerimize ikinci mesajımıza gelince, nasıl haklı olarak annelere saygı gösterilmesi isteniyor ve bu işin evlâdın vazifesi olduğu vurgulanıyorsa, annelerin de evlatlarını iyi yetiştirmesi, güzel terbiye etmesi bekleniyor, isteniyor. Hatta annenin aslî görevi bu dense abartı olmaz. Günümüzde büyüklere saygısı küçüklere sevgisi olmayan, ahlâkî ölçülerde şaşmış, çağdaş olma adına tüm sınırlardan soyunmuş, ölçüleri çiğnemiş, değerlerini sıfırlamış gençlik hiç kusura bakmasınlar maalesef annelerin eseri! Bugünkü gençler annelerin nasıl anneler olduğunu ortaya koyuyor. Gençlerin esef verici çılgınlıklarına baktıkça ben bir anne olarak fevkalâde üzülüyor ve onları yetiştiren annelere ‘ah’ diyorum, ‘eyvah’ diyorum, ‘vah’ diyorum. Ah anneler ah… Ah anneler…
Nerde benim ümmi, eli tesbihli, başı beyaz yazmalı, yaşmaklı annelerim! Onlardı benim eli öpülesi annelerim! Ya şimdiki anneler!
Bugün görüyoruz, anne pür tesettür yanındaki kız evlâdına bakıyorsunuz hayretler içerisinde kalıyorsunuz. Ondan sonra bir de anneler kendilerini savunmaya geçerek; ‘Ne yapalım zamâne nesli!’ diyorlar. Şimdi bu cevap mı? Ya da; ‘Ben câhil bir insanım, anlatıyorum ama beni dinlemiyor’ diyorlar. Olmaz böyle şey! Şu modern çağda her şey elimizin altındayken, ucuz ve uyduruk sebeplerin arkasına sığınmayalım lütfen. Bugün artık annelerin fedâkarlık göstereceği hususlar farklılaştı. Anne büyük fedâkarlık ve gayretlerle kendini yetiştirecek, çağı da öğrenecek hem de ne çağ gerektiriyorsa. Neden peki? Çocuğunu iyi yetiştirmek için. Çocuğun ilk öğretmeni annedir. Eski ümmi anneler, topluma ne kahraman askerler armağan ettiler Çanakkale savaşının kınalı kuzularını hatırlayalım, onlar h^la isimlerini andığımız o güzel insanların ümmi anneleriydiler işte o anneler çalmayan, çırpmayan, geçim ehli, sabırlı, ahlaklı, namus ve iffet sâhibi evlatlar yetiştirdiler. O zamanlar bu kadar bozukluk yoktu. Doğru, o zaman bozukluklara karşı sen anne olarak gayret ve emeklerle kendini yetiştirmelisin ki çocuğun iyi bir evlat olsun. Anne güzel ahlaklı olursa çocuk da ahlaklı olur, anne iffetli olursa çocuk da iffetli olur, anne dindar olursa çocuk da dindar olur.
Akıllı anneler çağa, yanlış işleyen düzene, fütursuzluk tanımaz ahlaksızlığa çocuğunu kaptırmaz. Akıllı anne nesil çatışmasına müsâde etmez. İnsan rûhu boşluk kabul etmez, yürek boş bırakılamaz. Toplumda tv, internet, müzik, eğlence, ahlaksızlık kol geziyor hele gençlerde. Her annenin uyanık, bilinçli, çağın yanlışlıklarına duyarlı, farkındalık şuuruyla hareket ederek çocuklarını çağa kaptırmamak için yılmaz bir savaşçı olmaları gerekiyor.
Biz de var gücümüzle bu annelerin yetişmesine gayret ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz. Haksız mıyız?
Dünyâda insan sevgisinin kutsi boyutu annede odaklanıyor. Anneler dünyâda ve ailede en çok sevilen kişilerdir. İnsanlığın örnek alması gereken sevgi âbidesi şahsiyet sevgili peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam’da annesini çok severdi. Daha küçücükken kaybettiği annesi Hz.Âmine’yi kabri başında Medine’nin ‘Ebva Köyü’nde ziyâret ettiğinde, uzun uzun ağlayarak onun sevgi ve şefkatinden yoksun yetişmenin acısını yüreğinin derinliklerinde duyduğunu hissetmişti. Hayâtı boyunca sütannesi Halime Hâtun’u da annesi gibi sevdi ve saydı. Aynı şekilde hayâtında anne gibi sevdiği iki hanım daha vardı. Onlardan birisi dadısı Ümmü Eymen idi. Peygamberimiz aleyhisselam onu da tıpkı annesi gibi sever ve saygı da kusur etmezdi. O’na, ‘ikinci annem’ derdi. Yine kendisi daha küçükken amcası Ebû Tâlib’in yanında kalırken hanımı Fatıma binti Esed, O sallallâhu aleyhi vesellem’i çok sever, kendi çocuklarından önce O sallallâhu aleyhi vesellem’i yedirir, giydirir, saçlarını tarardı. Sevgili peygamberimiz aleyhisselam onu da aynı annesi gibi sever, sık sık ziyâretine gider, hatırını sorar saygıda kusur etmezdi. Vefat ettiğinde bizzat kendisi kabrine indirmiş hatta rıdasını üzerinden sererek kabir azâbına uğramaması için dualar etmiş ve ‘bugün benim annem vefat etti’ demiştir. İşte O en sevgili insanın annelerine olan hürmet, saygı ve alâkası böylesine sevgi hâlesiydi ve bizlere en güzel numûneler olarak kalbimizin en müstesna köşesinde bulunmakta…
Yüce ve yüksek dînimiz anneye iyiliği emrediyor. Cenneti annelerin ayakları altına seriyor. Tabi anne ama nasıl bir anne? Cennetin annelerin ayaklarının altına serildiği anne, nasıl bir anne acaba? Bugünün annesiyle şöyle bir mukâyese yapalmalı! Anne annedir, ne olursa olsun annedir, değil mi?
Evlatların annelerine sevgi, saygı, hürmet göstermesi, evlâdın vazifesidir. Bu aslî vazifenin içine hediyeler, armağanlar serpiştiriliyor. Hatta iyilik ile bugün(kü boyalı basın) anne=hediye olarak özdeşleştiriliyor, insanlar almaya özendiriliyor. Bir tatlı söz, sevgi belirten bir mektup, şefkatın odaklandığı o yüce insana fedâkarlığını belirten cümleler, değerinin bilindiğini anlatan konuşmalar da hediye olabilir insalar illâ da almaya yöneltilmemeli. Tabi hediyeleşmek güzel ama bâzılarının sermâyelerini çoğaltmak adına özel bir güne tahsis edilmemeli diye düşünüyoruz.
Anneye özel hediyelerin tanıtıldığı gazete ve diğer afişlerin gösteriminde sunulan, anne modelleri bir defa bizim anne modellerimizin dışında anneler. O modeller bizi anlatmıyor, bizi simgelemiyor. Anne değil anne diye ‘mankenler’ anne diye takdim ediliyor. Özellikle eşarp reklamlarındaki o boyalı anne yüzleri bizim yüreğimizi dağlıyor. Sanki ‘böyle ol’ deniyor. Basının amacı da o zâten. Kadınlarımız da önce yadırgıyor sonra nefsine hoş geliyor ve neden olmasın diyerek alıp kabulleniyor. Biz o boyalı manken anneleri anne olarak kabul etmiyoruz. Bu annelere birinci mesajımız.
Annelerimize ikinci mesajımıza gelince, nasıl haklı olarak annelere saygı gösterilmesi isteniyor ve bu işin evlâdın vazifesi olduğu vurgulanıyorsa, annelerin de evlatlarını iyi yetiştirmesi, güzel terbiye etmesi bekleniyor, isteniyor. Hatta annenin aslî görevi bu dense abartı olmaz. Günümüzde büyüklere saygısı küçüklere sevgisi olmayan, ahlâkî ölçülerde şaşmış, çağdaş olma adına tüm sınırlardan soyunmuş, ölçüleri çiğnemiş, değerlerini sıfırlamış gençlik hiç kusura bakmasınlar maalesef annelerin eseri! Bugünkü gençler annelerin nasıl anneler olduğunu ortaya koyuyor. Gençlerin esef verici çılgınlıklarına baktıkça ben bir anne olarak fevkalâde üzülüyor ve onları yetiştiren annelere ‘ah’ diyorum, ‘eyvah’ diyorum, ‘vah’ diyorum. Ah anneler ah… Ah anneler…
Nerde benim ümmi, eli tesbihli, başı beyaz yazmalı, yaşmaklı annelerim! Onlardı benim eli öpülesi annelerim! Ya şimdiki anneler!
Bugün görüyoruz, anne pür tesettür yanındaki kız evlâdına bakıyorsunuz hayretler içerisinde kalıyorsunuz. Ondan sonra bir de anneler kendilerini savunmaya geçerek; ‘Ne yapalım zamâne nesli!’ diyorlar. Şimdi bu cevap mı? Ya da; ‘Ben câhil bir insanım, anlatıyorum ama beni dinlemiyor’ diyorlar. Olmaz böyle şey! Şu modern çağda her şey elimizin altındayken, ucuz ve uyduruk sebeplerin arkasına sığınmayalım lütfen. Bugün artık annelerin fedâkarlık göstereceği hususlar farklılaştı. Anne büyük fedâkarlık ve gayretlerle kendini yetiştirecek, çağı da öğrenecek hem de ne çağ gerektiriyorsa. Neden peki? Çocuğunu iyi yetiştirmek için. Çocuğun ilk öğretmeni annedir. Eski ümmi anneler, topluma ne kahraman askerler armağan ettiler Çanakkale savaşının kınalı kuzularını hatırlayalım, onlar h^la isimlerini andığımız o güzel insanların ümmi anneleriydiler işte o anneler çalmayan, çırpmayan, geçim ehli, sabırlı, ahlaklı, namus ve iffet sâhibi evlatlar yetiştirdiler. O zamanlar bu kadar bozukluk yoktu. Doğru, o zaman bozukluklara karşı sen anne olarak gayret ve emeklerle kendini yetiştirmelisin ki çocuğun iyi bir evlat olsun. Anne güzel ahlaklı olursa çocuk da ahlaklı olur, anne iffetli olursa çocuk da iffetli olur, anne dindar olursa çocuk da dindar olur.
Akıllı anneler çağa, yanlış işleyen düzene, fütursuzluk tanımaz ahlaksızlığa çocuğunu kaptırmaz. Akıllı anne nesil çatışmasına müsâde etmez. İnsan rûhu boşluk kabul etmez, yürek boş bırakılamaz. Toplumda tv, internet, müzik, eğlence, ahlaksızlık kol geziyor hele gençlerde. Her annenin uyanık, bilinçli, çağın yanlışlıklarına duyarlı, farkındalık şuuruyla hareket ederek çocuklarını çağa kaptırmamak için yılmaz bir savaşçı olmaları gerekiyor.
Biz de var gücümüzle bu annelerin yetişmesine gayret ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz. Haksız mıyız?