Bir vatan gasp edilmiş, hürriyet elden gitmiş. Emirler İtilaf kuvvetlerince diktatörce verilmekte. Rumlar, Ermeniler bile önde gelen söz sahibi. Türkler mezalim ve yasta.
Kimi kurtuluş çaresi ararken kimi mevkiini, rütbesini, yaşam rahatlığı gitmesin de “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” atasözü içleminde. Bilhassa Amerikan Mandası’na girmek veya İngiliz emri altında olarak yaşamak!
Kimileri ise “yeter ki vatan kurtulup istiklâline kavuşsun ben şehit olsam da gam yemem. Mücadele etmeliyiz…” deyip kahramanlık destanları yazdırmakta…
İşte, İtilaf devletlerinin işgalinden kurtulmak için çare arayıp ne yapmaları gerektiği günlerde…
Padişahın onayı yanında pek çok paşanın da bilgisi ve ilgisi ile Mustafa Kemal Paşa nezdinde 55 paşa 75 subay ve yüze yakın Asker’in bindiği (binenlerin isimleri ile beraber Kurtuluş savaşı dizi yazım da yayınladım.) Kurtuluş mücadelesi kervanının yola çıktığı günler de bazı paşalar da film seyretmesi içinde gününü geçirmek temayülünde.
***
Tarihi olaylara bakılınca bu yönde olabilenlerden biri de o günlerde Osmanlı GKB ileri kademesinde olan, önceki yazım da bedbinlik içinde olup çok sevdiği arkadaşı olan Kazım Karabekir Paşa’ya teklifleri bulunan. İsmet paşa olabilmekte!
Samsun’a çıkışla mücadele ve azim başlamış. Halk tarafından tasvip görmüştür ama İstanbul’da ki bazı Paşa’lar arasında ki İsmet Paşa, Kazım Karabekir Paşa’nın Anadolu’ya davet etmesine rağmen, tereddütleri bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı zamanında, Fransızlara karşı istiklâl mücadelesi veren Cezayirlilere yıllarca “Asiler, isyankârlar…” lakabı ile görüş yapan ve resmi haberlerde yayınlattıran paşamız, aşağıda parçalar içinde sunacağım Kazım Karabekir paşaya gönderdiği mektubunda da izleyeceğiniz gibi İstanbul’da olanları ve kendi düşüncesini serdederken Amerikan mandacılığı fikrini benimsediğini de belirtmekte.
***
Hemen girelim mektuplardan parçalara.
Bu mektuplarda aynı zamanda tarihte bile göremediğimiz İstanbul’da olanlar anlatılmakta. Bu bakımdan da tarihsel fayda olmakta.
Yalnız burada önemli kısımlardan parça verebilmekteyim. Gazetede mektubun eski yazı parçaları olabilse de İnternette bulunamayacak. Merak eden okuyucularımız. Google grubu olanlarda yazımla beraber tamamen verilmiş olacağından oradan izleyebilirler.
***
Kazım Karabekir Paşa’nın “İstiklal harbimiz” Kitabından Sh. 59
“17 Haziranda iki mektup aldım. İkisi de vaziyeti ve efkârı iyi tasvir ettiğinden aynen yazıyorum. Biri İstanbul’dan 1 Haziran’da Miralay İsmet Bey tarafından yazılıyor. Diğeri Havza’dan 7 Haziran’da Erkânıharp binbaşısı Hüsrev Bey tarafından yazılıyor. Her iki mektubun her cümlesi mühim, fakat beni en ziyade düşündüren (Manda) nın efkârı umumiye haline gelmesidir. İsmet mektubunda şöyle diyor: (Ekseriyet diye ifade olunabilecek bir kitlede - yahut benim tanıdıklarımın ekseriyeti - Amerika mandasını, parçalanmamış bir Türkiye’yi toptan deruhde etmek üzere tercih ediyorlar).
İsmet Beyin mektubu:
Sevgili kardeşim Kazımcığım
“…. Ne karanlık günlerdeyiz, Kazım. İzmir gitti ve teferruatı da hâlâ gidiyor. Daha ne kadar yerler işgal olunacak, bunu bilen ve tebliğ eden de yoktur. İtilaf devletleri Yunanistan’ın emri vakilerini teshil ediyorlar. Ayvalığı işgal ederken bizim askerle müsademe oldu. (Yunanlılarla). Sonra hükümet çekilmeleri için emir vermiş, çekildiler. Zaten buralarda itilafçıların bıraktıkları asker ve eslâha madum gibidir. İzmir de Yunanlılar hey’eti zabitana ve askere hakaret ettiler. Birkaçta şehit ve mecruh var. Kolordu Kumandanı Nadir Paşayı elinde beyaz bayrak ve yanında hey’eti zabitan olarak Kordon boyunda dolaştırmışlar, döğmüşler. Yaşasın Venizelos diye bağırtmışlar. Yarın buraya bir Amerika hey’eti geliyormuş. Hem Yunanlıların bu ahvali hakkında tetkikat yapacak, hem Türk efkârını anlayacakmış. Zamanın yaldızlı hapı manda kelimesi ya; İstanbul’da bir müddetten beri hangi mandayı arzu etmeliyiz diye faalâne cereyanlar vardır. Alemdar ve Türkçe İstanbul gazeteleri.
İngiliz mürevvici, İstanbul İngiliz muhipleri Cemiyeti namında bir cemiyet teşkil etti.
İmza topluyorlarmış, galiba İngilizleri isteriz diye …”
Mektubun devamında Anadolu’nun iç Anadolu kısmının Türklere bırakılıp geri tarafının çeşitli devletlere bırakmak istemini anlatmakta.
***
İkinci mektubunda Manda olma isteminin daha yakın olacağını ve bunun üzerindeki çalışmaları anlatırken Anadolu hakkındaki düşüncelerini serdetmekte.
Bu mektubun başında Karabekir Paşa şöyle diyerek kanısını veriyor.
“İsmet beyin mektubu 1 Haziran mektubu gibi İstanbul’u olduğu gibi tasvir etmiş ise de Anadolu hakkında hiçbir isabeti nazarı yok…” derken izleyeceğiniz fikirlerini derç etmekte.
“ Kardeşim Kazımcığım. (27/Ağustos/1335 (19 Mayıstan üç ay sonra) sh. 175)
… Vaziyet şimdi Anadolu ahvali demektir ki buralar da biz onu mübalağalı işitiyoruz…” derken Osmanlı hükümetinde Anadolu hükümeti kurulmasını destekleyen Ali Kemal bey ve Süleyman Şefik Paşa kuvvet vermesine karşın, Anadolu hareketlerine tamamen zıt fikirli ve İngiliz düşünceli Adil beyin getirildiğini belirttiği iki sayfalık mektubunun tamamını yazmak isterdim ama imkansızlık neticesi son kısımdan parça ilave ederek noktalamaktayım.
“… Evimden dışarı çıkmadım ve hiçbir şeye karışmadım. Fakat muhitim karıştı. Ben karışmadım da ne oldu? Hiç. Sekiz ay evimde oturduktan sonra bir gün çağırdılar. Şurayı askerî teşkil ettiklerini ve beni de oraya tayin ettiklerini bildirdiler. Bir hafta sonra da affettiklerini söylediler… Anadolu’ya silah ve cephane giderse ben gönderirmişim. Hep ben idare edermişim. (bendenizin notu keşke gönderse idi). Adil beyin kanaati bu. Merkumun her bildiği işte böyle ise vay milletin başına (!)…” derken Anadolu bilgisi olarak şu cümleyi kullanarak devam etmekte.
“Anadolu’da Anarşi günden güne artıyor …” diyerek karışıklıktan dem vuruyor. Bu cümlede ki asıl mana nereye gider bendeniz pek anlayamadım. Sizlere bırakarak burada noktalıyorum.
Son söz olarak gerek yorumcu okuyucumuz gerekse bu minvalde olanlara derim ki; “Yıkanmış beyinli olmaktansa araştırıp hakikatleri öğrenmekte büyük fayda bulunmaktadır”. Kim kime haç taktırıyormuş o zaman karar verirsiniz.
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…