Orta Doğu coğrafyası hallaç pamuğu gibi atılmakta, çıkarlar, hesaplar, tuzaklar, ölümler, zulümler. Müslüman’ın Müslüman’ı biçmesi, bombalaması, cana kıyımlar hat safhada. Her yerde kan, gözyaşı, her yerde ağlayanlar, eziyet çekenler, vatanlarından-yurtlarından-yuvalarından ayrılanlar hep mümin kardeşlerimiz. Tabi yüreğimiz yanıyor. Geçenlerde bir yazar arkadaşımızın o kadar hesaplı-kitaplı tespitleri vardı ki sizlere onları mutlaka aktarmak istiyorum, kendi kaleminden: Diyor ki;
“Hâlen Afganistan’da katliamlarına devam eden ABD Irak’ta, çoğu Sünni-Arap kökenli olmak üzere 1 milyon 200 bin Iraklıyı öldürmüştü. Kayıp sâdece ölü sayısından ibâret değil tabî. BM verilerine göre hava, toprak, su kaynakları kirliliği ile tehlikeli atıklar gibi çevre sorunlarının % 34’üne savaşlar neden oluyor ve ABD mârifetiyle Irak’ta bundan payını almış bulunuyor. Nitekim ABD sâdece 1. Körfez Savaşı’nda başta içme suyu sistemleri, kanalizasyon yapıları ve barajlar olmak üzere Irak’ın tüm alt yapısını bombaladı. Temiz sutaşıma kanallarının % 40’dan fazlasını (II. Körfez savaşında ise tamâmı) tahrip etti. Irak’ın temiz su ve kanalizasyon sistemlerinin yenilenme mâliyeti 11 milyar dolar! İlk savaşta Kuveyt’teki petrol kuyularında 600 milyon ton petrolün yanmasıyla oluşan is, gazlar ve tehlikeli kimyasalların havada oluşturduğu örtü güneş ışınlarını engellediğinden, bölgede ısı 10 derece düşmüştü. Sera etkisi oluşturan petrol dumanındaki karbondioksit, asit yağmurlarına neden olmuştu. Bağdat halkı, arıtma tesisleri tahrip olduğu için, kanalizasyon atıklarının ve Amerikan ordusunun son derece tehlikeli ağır metallerden oluşan atıklarının kontrolsüz bir şekilde aktığı Dicle’nin kirli sularını içiyor. İçme suyunu Dicle’den karşılayan bölgelerde sinir sistemi hastalıklarında, doğum anormalliklerinde ve kanserde artış olduğu belirtiliyor.
….Bizden de ABD’nin, bölge halkının yaşama hakkını düşündüğüne, gerçekten teröre karşı mücâdele ettiğine inanmamızı bekliyor. Bölgeyi işgâlinden itibâren ne kadar katliam ve tahribat yaptığını gördüğümüz, özellikle de Müslümanlar söz konusu olduğunda insan hayâtına, çevreye, alt-üst yapıya vs. asla değer vermediğini bildiğimiz ABD’nin niyetinin iyi olduğuna nasıl inanalım? İnanmıyoruz tabî ve ABD’nin her yaptığını bu perspektiften değerlendiriyoruz. Biliyoruz ki ABD kesinlikle tek ata oynamaz. Bölgede kontrolü elinde tutabilmek için, olası bütün senaryoları hesap edip, çatışan tarafların her biriyle farklı bir ilişki içine girer. Tâ ki, birinin diğerine üstünlük sağlaması hâlinde, yine kontrol elinde olsun.
Bu kapsamda, eğer bölgede istediği düzenlemeyi yapamazsa, istikrarsızlığın ve çatışmanın devam etmesi için ABD, çatışan taraflar arasında dengeyi tutturmaya çalışmaktadır. Böylece Müslümanlar birbirlerini doğrarken, kendisi bölge çıkarlarını sürdürebilecek, ayni zamanda İsrâil’in güvenliğini tehdit edecek istikrarlı bir bölge devleti kurulamayacak. İşte bu yüzden ABD çatışan güçlerin çatışmayı sürdürebilmelerini temin edecek imkânı vermek, savaşan güçlerin arasında birbirlerine üstünlük sağlayamayacakları bir güç dengesi oluşturmak için elinden geleni yapıyor.
ABD’nin tek hesâbı, kendi çıkarlarını sürdürmektir. Bunu temin edecek şekilde bölgeyi dizayn edene kadar ne IŞİD’i gözden çıkarır, ne de PKK/PYD’yi. Hatta sahneye yeni oyuncular da çıkarabilir. Domuzdan post, ABD’den dost olmaz!” demiş makâlesinde. (Faruk Köse-Yeni Akit) Bu düşüncelere aynen katıldığımız belirtirken artık Müslümanların yaşananlardan ibretler çıkarmasını canı yürekten temenni ediyoruz.