Nükleer silahları olduğu iddiasıyla tüm dünyânın gözü önünde Irak’a giren Amerika, ülkeyi hayâlet şehit hâline getirmişti. Sekiz yıl süren müdâhalenin ardından pılısını pırtısını toplayıp gitti. İyi ama, ABD hem Irak’ta hem dünyâda nasıl bir imaj bıraktı?
ABD ve Batılı güçler önce yutmak istedikleri ülkeleri belirliyorlar. Sonra ufak tefek bahânelerle o ülkelerin üstüne giderek o ülkeleri yıpratıyor ve dünya arenasında yalnızlaştırıyorlar. Dışarıdan ve içeriden organize edilen gizli güçlerle harcamak istedikleri ülkelerde karışıklıklar çıkarıyorlar. Tabi yutmak istedikleri ülkelerde, mutlak kendilerinde bulunmayan petrol gibi getirilerinin bulunması lâzım! Bugün dünyâda acımasızca işleyen sistem tamâmen menfaat esâsına dayalı. Her ülke birbirine çıkar amaçlı gülümsüyor. Yahut dirsek gösteriyor. İlişkiler göründüğü gibi hiçte dostâne değil.
Dünya târihi geçmişinde birçok devletler geldi, geçti. Eskiden ilişkiler bu kadar yozlaşmamıştı. Düşmanlıkların yanında daha hakperest ilişkiler ön plana çıkardı. Yakın târihte unutulmaz, târihe mâl olmuş ilişkiler serdeden Osmanlı Devleti bu görüşe en bâriz misaldir. Dînî, ırkı, toprağı farklı nice mazlum ve mağdur insanlara ve ülkeler yardım eden Osmanlı Devletinin âdil, kucaklayıcı ve himâyeci kimliği târihin altın sayfalarına kaydedilmiş olarak duruyor.
Irak’tan çekilen Amerika acaba arkasında târihe ne bıraktı?
Sözde barış ve demokrasi getirme adına yakılan, yıkılan, yağmalanan, bombalanan harap edilen şehirler… Hiçbir insanlık kâidesinin takılmadığı, orantısız güç ve kuvvetin kullanıldığı bir savaştı bu savaş. Müslümanların kutsal saydıkları birçok mâbed hiç bir kural tanımadan bombalandı. Mâsum sivillerin üstüne, günlerce, barış adına, kilosu otuz bini aşkın bomba yağdırıldı. Misket bombalarıyla nice çocuklar ömürlerini yitirdiler. Yine nice mâsum insanlar kamyonlara doldurularak bilinmeyen meçhul yerlere (Ebu Gureyblere) götürülerek bütün insanlığın yüzkarası olacak işkencelere, tecâvüzlere sahne oldular. Bunlar pek tabi barış adına yapıldı!
Öldürülen 120 bin Iraklı Müslüman’a karşın sâdece 4.500 Amerikalı. Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir’ sözünü gerçekleştirmek adına savaştan sonra da kaldıkları sekiz yılda içerisinde kalan sağları da kendi kafalarınca eğittiler. Gelirleri giderlerini geçti. En nihâyetinde Irak’ı kendi güdümlerinde bir kukla devlet hâline getirdiler.
Ölümler ve barış ne kadar da yan yana yakışıyorlar!
Peki, Irakt’tan çekildi ama ABD’nin dünyâdaki imajı ne oldu?
Amerika Irak’ta geride temiz bir târih bırakmadı. Kirli, kanlı, baskıcı, sömürgeci bir târih duruyor gerisinde. Târih bunu kaydetti ve unutmayacak.
Bu kanlı barış harekâtı Müslümanları olduğu kadar ABD’yi ve dünyâyı uyandırdı. Dünya Amerika’nın kanla yazdığı barış senaryosunun gerçek yüzünü gördü. Hatta dünyâda bu konudan dolayı bir ABD düşmanlığı oluştu ve gelişti. Yerleşen bu imajı silmek için daha uyanık ve daha akıllı fikirler geliştirdiler. Yok etmek istedikleri Müslümanları herhangi bir bahâne ortaya dökerek birbirlerine kırdırarak bu işi daha farklı konuma koydular ve kendileri için en az zararla çıkacak kılıfa büründürdüler.
Zaman en onulmaz acıları dâhi hafifletiyor ve siliyor gibi görünüyor. ABD’nin 38 yıl önce Vietnam savaşında yıktığı, yerle bir ettiği nice bölgeler şimdilerde turistlere hizmet veriyor. Savaşın cereyân ettiği yerleri, civardaki mağaraları gezen turistler için son derece lüks konaklama tesisleri de inşa edilmiş. Onca acıların yaşandığı Vietnam şimdi savaş alanı kalıntıların sergilendiği bir turizm bölgesi durumunda. Belki de Bağdat, Felluce, Necef ve Samarra’da yaşanan onca acıya ve zulme rağmen ilerde turistik savaş bölgeleri olacak.
Meseleye her ne kadar yumuşak bir geçişle bu şekilde baksak bile geçmiş târihte yapılan hatâların hiç birinin unutulmadığını yine târih söylüyor. İşte sözde soykırım iddiâlarıyla meşru müdafaa çerçevesinde cereyân eden Ermeni meselesi nasıl çarptırılarak yıllar sonra dünya tarafından ‘Ermeni Diasporası’ olarak önümüze konuyor. İşte yakın târihte vuku bulan ‘Dersim’ hâdisesinde onca vatandaşın katledilmesi devletin önünde temizlenmesi gereken bir ayıp olarak önümüzde duruyor. Yine Sivas’ta Madımak Otelinde yananlar, sayıları oldukça kalabalık fâili meçhul cinâyetler bunların hepsi devletin aklaması gereken saklanamayan, gizlenemeyen, üstü örtbas edilemeyen nice hâdiselerdir.
Yâni geçmişte kanlı ve kirli hareketlerin izleri silinmiyor. Bir zaman geliyor en çetrefilli mesele olarak önünüze geliyor.
Fransa’nın Ruanda’da 800 bin sivili katletmesi, yakın târihte Cezâyir’de işlediği cinâyetler gün geliyor kirli bir mâzi olarak önüne konuyor. Konmalı da. İnsanlarda ve ülklerde hesap verme bilinci olmalı. Rastgele herkes birbirine sudan sebeplerle saldırmamalı. Had bilinmeli yoksa bildirilmeli.
Irak’ta yaşanan bir insanlık dramı daha târihin sayfalarına gönderildi. Ama nasıl? Kirli, kanlı, kendi, çıkarı için acımasızca 120 milyon insanı katledecek kadar barışcıl! Zaman içinde târihciler Irak olayının sebeplerini, anlamını, sonuçlarını bir şekilde yazacaklar. Amerika’nın geçmiş târihi kirlidir. Kendi ülkelerinde zencilere yaptıkları insanlık onurunu rencide edici tavırlarını bilmeyen yoktur. Sâdece bu ayıbı bile ona yeter. Vietnam savaşından çıkdıkları acı tablodan onlar yalnızca askeri taktiklerdeki hatâlar üzerinde yoğunlaşıyorlar. Bu sefer de Irak’ta isyancılara (!) karşı kullandıkları yöntemleri iyice inceleseler, düzenledikleri özel operasyonlardaki taktiklerini mercek altına alarak doğru neticeler çıkarsalar insanlık adına cidden iyi bir şey yapmış olacaklar. Şu bir gerçek ki; Amerika Ortadoğu’daki her İslam ülkesini, askeri gücünü, halkın etnik yapısını, hasâsiyetlerini eskiye oranla bugün daha iyi biliyor. Amerikalılar ve dünya Irak’la ilgili târihi doğru okumaları şarttır.
ABD ve Batılı güçler önce yutmak istedikleri ülkeleri belirliyorlar. Sonra ufak tefek bahânelerle o ülkelerin üstüne giderek o ülkeleri yıpratıyor ve dünya arenasında yalnızlaştırıyorlar. Dışarıdan ve içeriden organize edilen gizli güçlerle harcamak istedikleri ülkelerde karışıklıklar çıkarıyorlar. Tabi yutmak istedikleri ülkelerde, mutlak kendilerinde bulunmayan petrol gibi getirilerinin bulunması lâzım! Bugün dünyâda acımasızca işleyen sistem tamâmen menfaat esâsına dayalı. Her ülke birbirine çıkar amaçlı gülümsüyor. Yahut dirsek gösteriyor. İlişkiler göründüğü gibi hiçte dostâne değil.
Dünya târihi geçmişinde birçok devletler geldi, geçti. Eskiden ilişkiler bu kadar yozlaşmamıştı. Düşmanlıkların yanında daha hakperest ilişkiler ön plana çıkardı. Yakın târihte unutulmaz, târihe mâl olmuş ilişkiler serdeden Osmanlı Devleti bu görüşe en bâriz misaldir. Dînî, ırkı, toprağı farklı nice mazlum ve mağdur insanlara ve ülkeler yardım eden Osmanlı Devletinin âdil, kucaklayıcı ve himâyeci kimliği târihin altın sayfalarına kaydedilmiş olarak duruyor.
Irak’tan çekilen Amerika acaba arkasında târihe ne bıraktı?
Sözde barış ve demokrasi getirme adına yakılan, yıkılan, yağmalanan, bombalanan harap edilen şehirler… Hiçbir insanlık kâidesinin takılmadığı, orantısız güç ve kuvvetin kullanıldığı bir savaştı bu savaş. Müslümanların kutsal saydıkları birçok mâbed hiç bir kural tanımadan bombalandı. Mâsum sivillerin üstüne, günlerce, barış adına, kilosu otuz bini aşkın bomba yağdırıldı. Misket bombalarıyla nice çocuklar ömürlerini yitirdiler. Yine nice mâsum insanlar kamyonlara doldurularak bilinmeyen meçhul yerlere (Ebu Gureyblere) götürülerek bütün insanlığın yüzkarası olacak işkencelere, tecâvüzlere sahne oldular. Bunlar pek tabi barış adına yapıldı!
Öldürülen 120 bin Iraklı Müslüman’a karşın sâdece 4.500 Amerikalı. Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir’ sözünü gerçekleştirmek adına savaştan sonra da kaldıkları sekiz yılda içerisinde kalan sağları da kendi kafalarınca eğittiler. Gelirleri giderlerini geçti. En nihâyetinde Irak’ı kendi güdümlerinde bir kukla devlet hâline getirdiler.
Ölümler ve barış ne kadar da yan yana yakışıyorlar!
Peki, Irakt’tan çekildi ama ABD’nin dünyâdaki imajı ne oldu?
Amerika Irak’ta geride temiz bir târih bırakmadı. Kirli, kanlı, baskıcı, sömürgeci bir târih duruyor gerisinde. Târih bunu kaydetti ve unutmayacak.
Bu kanlı barış harekâtı Müslümanları olduğu kadar ABD’yi ve dünyâyı uyandırdı. Dünya Amerika’nın kanla yazdığı barış senaryosunun gerçek yüzünü gördü. Hatta dünyâda bu konudan dolayı bir ABD düşmanlığı oluştu ve gelişti. Yerleşen bu imajı silmek için daha uyanık ve daha akıllı fikirler geliştirdiler. Yok etmek istedikleri Müslümanları herhangi bir bahâne ortaya dökerek birbirlerine kırdırarak bu işi daha farklı konuma koydular ve kendileri için en az zararla çıkacak kılıfa büründürdüler.
Zaman en onulmaz acıları dâhi hafifletiyor ve siliyor gibi görünüyor. ABD’nin 38 yıl önce Vietnam savaşında yıktığı, yerle bir ettiği nice bölgeler şimdilerde turistlere hizmet veriyor. Savaşın cereyân ettiği yerleri, civardaki mağaraları gezen turistler için son derece lüks konaklama tesisleri de inşa edilmiş. Onca acıların yaşandığı Vietnam şimdi savaş alanı kalıntıların sergilendiği bir turizm bölgesi durumunda. Belki de Bağdat, Felluce, Necef ve Samarra’da yaşanan onca acıya ve zulme rağmen ilerde turistik savaş bölgeleri olacak.
Meseleye her ne kadar yumuşak bir geçişle bu şekilde baksak bile geçmiş târihte yapılan hatâların hiç birinin unutulmadığını yine târih söylüyor. İşte sözde soykırım iddiâlarıyla meşru müdafaa çerçevesinde cereyân eden Ermeni meselesi nasıl çarptırılarak yıllar sonra dünya tarafından ‘Ermeni Diasporası’ olarak önümüze konuyor. İşte yakın târihte vuku bulan ‘Dersim’ hâdisesinde onca vatandaşın katledilmesi devletin önünde temizlenmesi gereken bir ayıp olarak önümüzde duruyor. Yine Sivas’ta Madımak Otelinde yananlar, sayıları oldukça kalabalık fâili meçhul cinâyetler bunların hepsi devletin aklaması gereken saklanamayan, gizlenemeyen, üstü örtbas edilemeyen nice hâdiselerdir.
Yâni geçmişte kanlı ve kirli hareketlerin izleri silinmiyor. Bir zaman geliyor en çetrefilli mesele olarak önünüze geliyor.
Fransa’nın Ruanda’da 800 bin sivili katletmesi, yakın târihte Cezâyir’de işlediği cinâyetler gün geliyor kirli bir mâzi olarak önüne konuyor. Konmalı da. İnsanlarda ve ülklerde hesap verme bilinci olmalı. Rastgele herkes birbirine sudan sebeplerle saldırmamalı. Had bilinmeli yoksa bildirilmeli.
Irak’ta yaşanan bir insanlık dramı daha târihin sayfalarına gönderildi. Ama nasıl? Kirli, kanlı, kendi, çıkarı için acımasızca 120 milyon insanı katledecek kadar barışcıl! Zaman içinde târihciler Irak olayının sebeplerini, anlamını, sonuçlarını bir şekilde yazacaklar. Amerika’nın geçmiş târihi kirlidir. Kendi ülkelerinde zencilere yaptıkları insanlık onurunu rencide edici tavırlarını bilmeyen yoktur. Sâdece bu ayıbı bile ona yeter. Vietnam savaşından çıkdıkları acı tablodan onlar yalnızca askeri taktiklerdeki hatâlar üzerinde yoğunlaşıyorlar. Bu sefer de Irak’ta isyancılara (!) karşı kullandıkları yöntemleri iyice inceleseler, düzenledikleri özel operasyonlardaki taktiklerini mercek altına alarak doğru neticeler çıkarsalar insanlık adına cidden iyi bir şey yapmış olacaklar. Şu bir gerçek ki; Amerika Ortadoğu’daki her İslam ülkesini, askeri gücünü, halkın etnik yapısını, hasâsiyetlerini eskiye oranla bugün daha iyi biliyor. Amerikalılar ve dünya Irak’la ilgili târihi doğru okumaları şarttır.