Kimyacıların temel kabullerine göre dünyanın en kıymetli madeni olarak bilinen altın ile en zehirli madenlerinden biri olarak bilinen kurşun arasında yapı olarak sadece 3 proton fark varmış.
Altın ve kurşun arasında sadece 3 proton fark var denilince insan bir garip oluyor.
Hangisinden 3 proton atılınca veya hangisine 3 proton ilave edilince değer kazandığı veya kaybettiği şu aralar çok önemli değil.
Çünkü insanlara dayatılan korku sebebiyle gelecek malın eldeki maldan bile değerli olduğu günleri yaşıyoruz.
Şimdi bu aralar kim düşünür kurşundaki üç proton fazlalığı attığınızda altın olup olmayacağını diyenler de vardır mutlaka.
Kurşundaki ağırlığı atınca veya biraz daha fazla bir yük yüklenince nasıl değer kazanıyor veya kaybediyorsa tıpkı insanlık da öyle olmakta bu günlerde.
İnsan olarak hepimizin geçmişten gelen yüklendiğimiz bir takım ilave yüklerimiz olduğu gibi yaşadığımız süre içerisinde var olanlara ilave olarak yükleneceğimiz yeni yükler vardır ve olacaktır.
21. yy insanı bu yükler konusunda kendinden öncekilerden daha iyi değil.
Hangi milletten ve hangi inançtan olursa olsun kendi geçmişinden veya yaşadığı süre içerisinde yüklendiklerinden başka belki de hiç bu ağırlıkta bir yüklenmemişti diyebiliriz
İnsanlık son zamanlarda kendinden öncekilerden çok daha fazla ve üst üste üzerine yüklenen siyasi ve ekonomik yüklerden bunalmış durumdadır.
Bu yüklerden kurtulabilir mi derseniz çok kolay olmayacağını söylemek mümkün.
Çünkü altından başka 3 proton fazlası olan Kurşun ile Bakır, hatta gümüş bile havadaki nemle karşılaşınca nasıl oksitleniyor ve rengi değişiyorsa insanlık da karşılaştığı her ilave yük ile birlikte renk ve şekil değiştiriyor.
Bunların içinde her şeye rağmen rengi değişmeden uzun senelerce hatta belki de asırlarca sabit renk kalabilen altın insanları cezbeden o parıltılı rengini değiştirmediği için diğerlerinden daha değerli kabul ediliyor ve para olarak kullanılıyor.
Yüzyıllar öncesinde bu özellik gümüşte vardı ama rengini değiştirdiği için gözden düştü ve tahtını altına devretti.
İnsanlar da yaratılışlarındaki özü zaman içinde he ne sebeple olursa olsun kaybederek korkularının veya ümitlerinin oluşturduğu önyargılarından kurtulurlar ise yani renk değiştirmekten vazgeçerlerse değerlenecekler ve altın kadar hatta ondan bile daha değerli olacaktır.
Yani baştaki ifadelerle tarif edecek olursak yaratılıştan kendisinde var olan ilahi rengi değiştirmez ise veya çevresinin baskısı ile ilave yükler yüklenerek renk değiştirmekten vazgeçerek asli halini devam ettirebilirse işte o zaman daha değerli olacaktır.
Her şey tamam da geçmiş yıllarda nasıl oldu da altın, para birimi olmaktan çıkarıldı diyenler olabilir.
Çünkü artık altın para birimi olarak kullanılmıyor dünya da.
Bu da yukarıda tarif edildiği üzere bir renk değiştirme operasyonu ile yapılmış algı yönetimidir.
Yüzyıllar öncesinde bir takım idareciler nasıl daha değerli olan gümüşü değersizleştirip onun yerine para birimi olarak altını ikame ettilerse 1973 yılında dönemin ABD Başkanı Nixon'ın eliyle dünya egemenleri altın ile insanlar arasındaki bağı kopararak yeni bir emperyalizm oyunu sahnelediler.
1973 yılı dünya için gerçekten bir dönüm noktası oldu.
O tarihte başlayan ve diğer devletlerin de itiraz edemedikleri kambiyo oyunları sonucunda siyaseten tüm para birimlerine yine egemenlerin istediği şekilde dolar üzerinden değer biçildi ve hala bu gölge oyunu devam etmekte.
Altının bir değer ölçüsü yani para olmaktan çıkarılma kararının gerekçesi oldukça basittir.
Altın stoklamak için madenden çıkarılması gerek ve bu büyük masraflarla yapılabiliyor.
Ama dolar stoklamak için basit bir matbaa bile yeterli olabiliyor.
Bu gölge oyunu daha uzun seneler devam edecek gibi görünüyor.
Devletlerin kendi ulusal paraları ile birbirleri ile serbestçe ticaret yapmalarına bu güne kadar izin verilmedi bundan sonrada verilmemesi için her türlü gayret gösterilecek.
Tıpkı son aylardaki covid 19 virüs musibeti gibi.
Daha önceki yazılarımızda ifade ettik tekrarlamakta fayda var.
VU virüs musibeti gerek laboratuvar üretimi bir kimyasal ajan olsun gerekse de kendiliğinden ortaya çıkan bir virüs salgını olsun dünya egemenleri açısından hiçbir şey fark etmiyor.
Çünkü ırkçı siyonist işgalci emperyalist egemenler için oyunun kimin tarafından kurgulandığından daha çok kimin yararına sonuçlanacağı önemlidir ve buna odaklanıyorlar.
Mesela ABD başkanı olmasına ve hala aydınlatılamamış bir suikaste kurban gitmesine rağmen ABD de önemli aile olarak kabul edilen Kennedylerden yeğen Robert Kennedy bu virüs pandemisinin Bill Gates ve Anthony Fauci gibi zenginler tarafından yıllardan beridir planlandığını açıklayabiliyor ve kimse de sen kimsin diye
Bill Gates ve Anthony Fauci ile Jeffrey, Zuckerberg ve Bezos gibi dünya milyarderlerin pandemiyle birlikte dijital para birimine geçiş sürecini başlattıklarını ve bu durumun oluşturduğu kaos ortamının üzerine 5G gibi dünyadaki yeni teknolojilerin de yüklenmesi ile aynı zamanda yeni dünya normalinin yani 21. yy köleliğinin köleliğin başlangıcı olduğunu aşı dahil yapılan tüm çalışmaların devletlerin halkları için değil dünya egemenliğinin sağlanması için yapıldığını ve bu egemenlerin kontrolündeki ulus devletlerin hükümetlerinin bu sebeple pandemiyi çok sevdiklerini çünkü pandemi korkusunun halkı kontrol etmek için hükümetlere ilave güç ve imkan sağladığını söyleyiverdi.
İnanırsınız inanmazsınız hatta Kennedy nin de onlara hizmet ettiğini söyleyebilirsiniz.
Sonuçta hem bu ülkede hem de dünya da kim renk değiştiriyor kim değiştirmiyor, ona bakmak lazım.