Ayet ve hadisler ışığında…
Kâinatı yoktan var eden, yarattığı bütün mahlûkatın (insan, hayvan ve nebatın) rızkını veren onları her an koruyup gözeten yüce Allah’ın (c.c) Kur’an-ı Kerim’de geçen İsm-i Şeriflerini bilmek ve tanımak ona inananların için en önemli görevlerden biridir.
● ed-DÂRR (c.c) - Elem ve zarar verici şeyleri yaratan...
● en-NÂFİ' (c.c) - Hayır, ve menfaat verici şeyleri yaratan...
Menfaatleri ve mazarratları, hayır ve şerleri yaratan Allah Teâlâ'dır. İnsana menfaat ve zararlar belli bazı sebepler altında gelir. Sebepler menfaat ve zararların sahibi ve müessiri değil, birer perdesidir. Gerçekte zararın da faydanın da, hayrın da şerrin de yaratıcısı Allah'tır.
● en-NÛR (c.c) - Âlemleri nurlandıran; istediği simalara, zihinlere ve gönüllere Nûr yağdıran... Bütün eşyayı aydınlatan Nûr, şüphesiz ki, Allah'ın zâtının Nûrundandır. Çünkü göklerin ve yerin Nûru O'dur. Nasıl ki, güneşin aydınlattığı her zerre, güneşin varlığına bir delildir, kâinatın her zerresinde görünen aydınlık da, o aydınlığı yaratan varlığın mevcut olmasına bir delil teşkil etmektedir.
● el-HÂDÎ (c.c) - Hidayeti yaratan. İstediği kulunu hayırlı ve kârlı yollara muvaffak kılan, muradına erdiren. Yarattığının neye ihtiyacı varsa, ne yapması gerekiyorsa onu öğreten.
Hidayet; Allah Teâlâ'nın lütuf ve keremiyle kullarına, sonu hayır ve saadet olacak isteklerin yollarını göstermesi veya o yola götürüp muradına erdirmesi demektir. Sadece hayır yolunu ve sebeplerini göstermeğe irşâd; netice için o yolda yürütmeye de Tevfik denir.
Hidayetin karşılığı dalâlettir. Dalâlet, doğru yoldan bile bile veya iğfale kapılarak sapmak demektir. Hidayetin neticesi iman, dalâletin neticesi imansızlık ve küfürdür...
● el-BEDÎ' (c.c) - Örneksiz, misalsiz, acîb ve hayret verici âlemler icat eden...
Zatında, sıfatında, fiillerinde, emsali görülmemiş olan... Bedi', mübdî manasınadır. Mübdî, ibda eden, yani örneği bulunmayan bir şey'i icat eden demektir.
Allah herhangi bir kuluna peygamberlik veya velilik vererek üstün kılmışsa, bu üstünlükle o kul, kendi zamanındaki sair insanlara nispetle bedî' olmuştur. Bazı âlimlere verilen Bediüzzaman lâkabı gibi. Bu tabir, zamanının eşsiz, misilsiz âlimi manasına gelmektedir.
● el-BÂKÎ (c.c) - Varlığının sonu olmayan...
Bu ism-i şerif "varlığın devamını" bildiren bir kelimedir. Varlığın devamı, önü ve sonu olmamakladır. Önü olmamak mülâhazasıyla Allah Teâlâ'ya Kadim, sonu olmamak mülahazasıyla Bâkî denir. Bu manalara yakın Ezelî ve Ebedî ism-i şerifleri de vardır.
Allah Teâlâ'nın varlığı, devam bakımından zaman mefhumu içine girmez. Çünkü zaman denilen şey, kâinatın yaratılmış olduğu andan itibaren sonsuzluğa doğru akışının derecelerini gösteren bir mefhumdur. Şu halde, zaman yaratılmışlar başlamıştır ve onlarla bitecektir. Kâinat yokken zaman da yoktu, fakat Allah Teâlâ vardı. Kâinat biter, zaman da biter, fakat Allah BÂKÎ’dir.
● el-VÂRİS (c.c) - Servetlerin geçici sahipleri elleri boş olarak yokluğa döndükleri zaman servetlerin hakikî sahibi...
Allah Teâlâ mülkün gerçek sahibi olduğu gibi, gerçek vârisidir de. İnsanların mülk sahibi olmaları geçici olduğu gibi, varislikleri de geçici ve muvakkattir. Mülkün gerçek vârisi, mülk sahibi Allah'tır. Kıyamet hengâmında bütün canlılar ölecek, bütün mülk O'na kalacaktır.
● er-REŞÎD (c.c) - Bütün işleri ezelî takdirine göre yürütüp, bir nizam ve hikmet üzere akıbetine ulaştıran; Her şey'i yerli yerine koyan, en doğru şekilde nizama sokan...
Reşîd isminde iki mana vardır: 1. Doğru ve selâmet yolu gösteren. Bu manada Hâdî ismiyle eş mânaya gelir. 2. Hiçbir işi boş ve faydasız olmayan, hiçbir tedbirinde yanılmayan, hiçbir takdirinde hikmetsizlik bulunmayan zat manasındadır.
● es-SABÛR (c.c) - Allah, bir işi, vakti gelmeden yapmak için acele etmez. Yapacağı işlere muayyen bir zaman koyar ve onları koyduğu kanunlara göre - zamanı gelince - icra eder. Önceden çizdiği zamandan, - bir tembelin yaptığı gibi, - geciktirmez. Ve keza - bir acelecinin yaptığı gibi - zamanı gelmeden yapmağa kalkmaz. Bilakis her şey'i, hangi zamanda yapılmasını takdir buyurmuş ise, o zaman yapar.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Allah'ın diğer isimleri: Allah'ın isimleri 99 taneden ibaret değildir. Ayet ve hâdislerde bu 99 isimlerden ayrı olarak Allah'a başka isimler de izafe edilmiştir.
el-Vâhid'in yerine el-Ehad, el-Kahhâr'ın yerine el-Kâhir, eş-Şekûr'un yerine eş-Şâkir; el-Kâfi, ed-Dâim, el-Münevver, es-Sıddık, el-Muhît, el-Karîb, el-Vitr, el-Fâtır, el-Allâm, el-Ekrem, el-Müdebbir, er-Refî', Zittavl, Zülmeâric, Zülfadl, el-Hallâk, el-Mevlâ, en-Nasîr, el-Gâlib, el-Hannân, el-Mennân...
Kur'ân-ı Kerim’de Allah ism-i şerifi 2800 defa zikredilmiştir. Allah isminden sonra Kur'an'da en çok zikri geçen isim, Rab ismidir. 960 yerde zikredilmektedir.
Rab isminden sonra, Kur'an'da en çok yer alan isimler ise; Rahman, Rahîm ve Mâlik isimleridir. Fatiha suresinde "Allah" isminden sonra sıra ile zikredilen bu dört ism-i şerife, Cenâb-ı Hakk'ın Rubûbiyet Sıfatları adı da verilmektedir.
Terbiye etmek, büyütmek, yetiştirmek manalarını ihtiva eden Rab kelimesinin asıl manası: "Bir şey'i derece derece yükselterek, gayesi olan en mükemmele erişinceye kadar kollayan" demektir.
İsm-i A'zam Nedir?
Allah Teâlâ'nın Kur'an ve hâdis-i şeriflerde zikredilen isimlerinin en büyüğüdür.
İsm-i A'zam'ı, Allah, isimleri içinde gizlemiştir. Bunun da hikmeti, kullarının bütün Esma-Ül Husnâ'ya rağbetini sağlamak, kendisine bütün isimleriyle dua edilmesini temin etmektir. İsm-i A'zam belli olsaydı, insanlar yalnızca o isimle dua ederler, diğer isimleri terk ederlerdi. Çünkü İsm-i A'zam'ın Allah katında büyük bir değeri vardır. Bu isimle yapılan duaların mutlaka kabul edildiği rivayet olunmuştur.
İsm-i A'zam'ın Esma-Ül Husnâ'dan hangi isim olduğu hakkında, İslâm âlimleri ayrı ayrı kanaatler ileri sürmüşlerdir. Büyük ekseriyetin kanâati, İsm-i A'zam'ın, lâfza-i Celâl yani Allah ismi olduğudur. Hz. Ali Efendimize göre İsm-i A'zam tek isim değildir. Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl, Kuddûs'tan ibaret 6 isimdir.
İmam-ı A'zam'a göre, İsm-i A'zam, Hakem ve Adl olmak üzere iki isimdir. Gavs-ı A'zam'ın İsm-i A'zam'ı, Hayy ismidir. İmam-ı Rabbanî’ye göre de İsm-i A'zam, Kayyum’dur.
Görüldüğü gibi İslâm büyükleri, İsm-i A'zam'ı farklı isimlerde bulmuştur. Belki de her birinin hususi âlemine tecelli eden İsm-i a'zam değişik olmuştur.
Esma-Ül Husnâ içinde bir İsm-i A'zam olduğu gibi, her isim için de a'zamî bir mertebe vardır. Bâzan bir ismin a'zamî mertebesi, İsm-i A'zam ile karıştırılır; o isim a'zamî mertebedeki tecellisi sebebiyle İsm-i A'zam sanılır. İsm-i A'zam'ın her âlime göre değişik olmasının bir sebebi de budur.