Yuvamız yazı serisi
Evlendireceği bir oğlu olup da ona uygun bir kıza talip olunurken kullandığımız güzel bir deyim var. Aynı zamanda dua olarak kullanılan bu söz, “Allah’ın emri, peygamberin kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz” diye.
Bu sözü istisnasız hemen herkes kullanmaktadır. Tespit amacıyla söyleyebiliriz ki adam, Müslümanlığı sadece kendi nüfus kâğıdında görmüştür. Namazı, niyazı yoktur ama bir kıza talip olurken yine bu kelimeyi kullanmaktadır.
Tabii çok güzel bir durumdur bu. Dinimizin, milletin kalbinde hangi derinliklere kadar uzanmış olduğunun güzel bir göstergesidir.
Bu söz önce bizlere, yapılan şeyin mübarek (hayırlı) bir iş olduğunu bildirmektedir. Öyle ya iki genci evlendirmek, bu maksatla bir kıza talip olmak için söylenecek ilk söz Allah’ın emriyle ve peygamberin kavli sözü ise o iş kutsaldır.
Konuya bir başka açıdan yaklaşalım. Allah’ın emri ve peygamberin kavli ile başlayan bir iş, bizim için önemli işlerimizin en başında gelir. Dolayısıyla, toplum olarak bizim evlendirme konularına nasıl yaklaştığımızı, bekâr iki gencin evlenebilmeleri konusunu nasıl bütün işlerimizin başına aldığımızı göstermektedir.
NE SÖYLÜYORUZ
“Allah’ın emri, peygamberin kavli…” sözü ile ne demek istediğimizi hiç düşünüyor muyuz? Bu sözle başlayan işi yani evlendirme işini, Allah emretmiştir. Biz de bu emre uyuyor, bu işi yapıyoruz. Böylece Allah’ın emrine uymuş oluyoruz.
Bu iş aynı zamanda Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in bizzat yaptığı bir iştir yani onun sünnetidir. Dolayı ile biz onun sünnetini (kavlini) de yapmış olmaktayız, diyoruz.
Allah’ın emrinin tutulması, peygamberin kavlinin yapılması, bu eyleme konu olanların dünya ve ahiret saadetine ermesi demektir. Cennet onları beklemektedir. Cennette kavuşulabilecek en büyük nimet olan “cemalullah”ı (Allah’ın yüzünü) seyretmek, onları beklemektedir.
Kız istemek demek, oğlan tarafının kızı almaya karar vermiş olması demektir. “Allah’ın emri, peygamberin kavli ile” diye yapılan bir kız isteme merasiminde kız isteme işinin boyutları bu sözlerle, kız tarafının asla reddetmeyeceği bir konuma yükseltilmiş olmaktadır.
Öyle ya, Allah’ın emri ise ve peygamberin kavli ile yapılan bir talep geri çevrilemeyecektir ve kız verilecektir, diye düşünülmektedir.
BU SÖZ KİMLERİ BAĞLAR
Bu sözün iki ayrı muhatabı vardır. Evlenenler ve evlendirenler. Evlendirenler her iki tarafın ana ve babaları, yakın akrabaları ve dostları, evlenenler ise müstakbel karı ve kocadır.
Bu önemli söz, her iki insan gurubu için de bir takım manalar ifade etmektedir.
Evlendirenler böyle hayırlı bir işe başlarken söyledikleri bu sözle; “Evlendirme işi hayırlı bir iştir. Bu işimize Allah’ın adı ve peygamberin sünnetini öne alarak başlıyoruz. Biz her hayırlı işimize başlarken de Allah’ın adıyla başlarız. İş devam ettiği sürece Allah’ın rızasını gözetiriz. Ve işin akıbetinin (sonunun) de hayırla bitmesi için dua ederiz. Ve biz Allah adının anılamayacağı (yasak, çirkin) işleri kesinlikle yapmayız” demektedirler.
Evlenenler açısından; “Yuvamızı kurmaya, nasıl Allah’ın emri, peygamberin kavli ile başlamışsak, hayat boyunca da Allah’ın rızasını gözeteceğiz” demektir.
“Kadının, kocaya Allah’ın bir emaneti, kocanın ise eşinden razı olması halinde hanımın ancak Cennet’e gidebileceğinin…” şuurunda olacağımızı, evlatlarımızı yetiştirirken onları ailesine, milletine, memleketine ve bütün insanlığa faydalı insanlar olarak yetiştirmemiz gerektiğine inanıyoruz demektir.
Böyle güzel dualar ve böyle güzel temenniler ile başlanan işler ne güzel işlerdir.
HAYAT NASIL DEVAM EDİYOR
Bir alışkanlık olarak evlendirme işlerimizde yukarıda belirtilen güzel temenni sözlerini söyleyerek bu işlere başlanmasına rağmen bu gün ülkemizde büyük bir kesim, kızı atasından aldıktan sonra artık Allah’ın emri ve peygamberin kavlini unutulmakta ve nefsanî bir yaşayış hayat boyu sürmektedir.
Eğer damat evi varlıklı ise kesenin ağzı açılmakta israf derecesine varan bir eşya ve elbise alımı harcaması yapılmaktadır. Düğünler, gösteriş ve şaşaaya boğulmakta, Peygamberimizin, “Nikâh’ın efdali, külfeti az olanıdır” ifadesindeki bir başka hadis-i şerifi sanki unutulmaktadır. O kadar çok ve yeni eşya alınmaktadır ki, eşyalardan dolayı nerdeyse evin içinde damat ve geline yer kalmamaktadır.
Bir kız baba evinden Allahın ve Peygamberin adları söylenerek alındıktan sonra, evlendirenler ve evlenenler açısından hayatlarının sonuna kadar yapılan her iş için Allah’ın emrine uyup uyulmadığının bir çetelesi (listesi) tutulsa her halde yüzler kızarırdı.
Birisi, “siz ne söylüyorsunuz, ne yapıyorsunuz” diye ikaz etse, her halde verecek cevap bulunamazdık.
Madem Allah’ın emri, peygamberin kavli diye işe başlanmıştır, bu iş devam ettiği sürece yani hayatımızın sonuna kadar Allah’ın emrine ve peygamberin kavline dikkat edilmeli değil midir?
Hiç unutulmamalıdır ki, söylediklerimiz, yaptıklarımız, yapılması gerekirken yapmadıklarımız ile hatta niyetlerimiz bile bir gün önümüze konacaktır. O gün yüzümüzün kızarmasını istemiyorsak, bu günden hazırlıklı olmalıyız.