Kâinatta en yüksek hakikatin Allah'ı sevmek ve sevdirmek olduğu çok açık bir gerçektir. Bu yolda yapılan çalışmalar da o derecede aziz ve kıymetlidir.
İnsanın dünya hayatına gönderilme maksadı da bu değil midir?
Bu alemde Rabbini bilen, seven ve onun için çırpınan her kul imtihanı kazanmış ve ebedi yurdun ebedi güzelliklerini elde etmiş olacaktır. Yaratılış maksadına uygun bu eşsiz manayı yaşayan kimseler ise asla bedbaht olmayacaklardır. Bu mana Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde zikredilir.
Eğer böyle bir imtihan alemi olmasaydı cennetin adayları ve Cemal-i İlahi’nin eşsiz bahtiyarları belirginleşmiş olmayacaktı. Rabbimiz Celle Celâlühü o sonsuz, bitip-tükenmeyen ve nadide mükâfatlarını ancak bu imtihandan geçen kullarına bahşedecektir. İşte böylesine kıymete haiz bir sonucu elde etmenin mekânı olan şu dünya hayatı da, ancak bundan dolayı bir kıymet ifade eder. Yoksa Allah'a kullukla geçmeyen ve Ahiret yurdunun kazanılmadığı bir dünyanın asla bir değeri yoktur.
Gözü yaşlı, bağrı yanık, Hak sevgisiyle dopdolu, Rabbi’nden ve Rabbine davetten gayri bir şey düşünmeyen cennet ve Cemal-i İlahi adaylarına ne mutlu! Onların ''Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir, O’nun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır.” (8 Enfal 2). Hak ve Hakikate dair bir gerçek görse hemen kabullenir ve bu uğurda gayretkeşlik gösterirler. Sahabe-i Kiram misâli. Yine onlar en güzel söz sahibi insanlardır: “(İnsanları) Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve «Ben Müslümanlardanım» diyenden daha güzel sözlü kim vardır?” (41 Fussılet 33)
Allah'a aşk derecesinde bağlı olan bu güzel kulların örnek aldığı yegâne insan, bu sevgiye en lâyık olan güzeller güzeli Muhammed Mustafa (s.a.v)’dir. O'nun izini takip etmek bu kulların en önemli çizgisidir.
O güzel kul ki, bu sevgide doruk noktaya ulaşmış, bu sevgiyi insanlara yaymak için gecesini gündüzüne katmıştır. Onun tek hedefi insanlara Allah’a sevdirmekti. Kulluğun özüne varmak, yaratılışın maksadına ulaşmak ancak böylesine bir hedefi seçmekle ortaya çıkar. Hayatımızın bütün mayası, özü, çekirdeği ve hedefi bu olmalıdır. Başta aile efradımız olmak üzere, toplumumuzun bütün fertlerine bu sevgiyi yaymak için, elimizden gelen gayreti göstermeliyiz.
Tabii ki bunun için, önce bu sevgiye uygun bir yaşayış gerekir. Bu da bizi Allah (c.c.) tarafından sevilmeye götürecektir. İşte böylesine bir sonuç da ancak Allah'ın sevgili ve seçkin kuluna tabi olmaktan geçer. O, görevini en güzel bir şekilde yaptı ve bu eşsiz davayı bizlere emanet bıraktı. O 'nun bize havale ettiği bu dava da ancak o emanetin özü olan Kur'an ve Sünnet’e uymakla ortaya çıkacaktır. Asırlar boyu bu hizmeti görmeye çalışan salih kullar böylesine eşsiz bir sermaye ile Hakk'a kavuşmuşlar, bizler de bu davanın hizmetkârı olarak Allah'ımıza kavuşmak istiyoruz. Bu güzel ve kıymetli hizmetin hizmetkârı olup, gönlümüzü O’na bağlayarak yaşamak ve bu uğurda bize ölüm gelinceye kadar çalışmak aslî görevimizdir. O halde özümüzü dökercesine şöyle diyoruz Yüce Rabbimize:
- “Şahid ol Ya Rab, Seni seviyoruz!
- Şahid ol Ya Rab, Seni sevdirmeye çalışıyoruz!”
Ne mutlu O'nu seven ve sevdirmeye çalışanlara! Rabbimiz bizleri de Onların arasına katsın!
Selâm ve dua ile...
İnsanın dünya hayatına gönderilme maksadı da bu değil midir?
Bu alemde Rabbini bilen, seven ve onun için çırpınan her kul imtihanı kazanmış ve ebedi yurdun ebedi güzelliklerini elde etmiş olacaktır. Yaratılış maksadına uygun bu eşsiz manayı yaşayan kimseler ise asla bedbaht olmayacaklardır. Bu mana Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde zikredilir.
Eğer böyle bir imtihan alemi olmasaydı cennetin adayları ve Cemal-i İlahi’nin eşsiz bahtiyarları belirginleşmiş olmayacaktı. Rabbimiz Celle Celâlühü o sonsuz, bitip-tükenmeyen ve nadide mükâfatlarını ancak bu imtihandan geçen kullarına bahşedecektir. İşte böylesine kıymete haiz bir sonucu elde etmenin mekânı olan şu dünya hayatı da, ancak bundan dolayı bir kıymet ifade eder. Yoksa Allah'a kullukla geçmeyen ve Ahiret yurdunun kazanılmadığı bir dünyanın asla bir değeri yoktur.
Gözü yaşlı, bağrı yanık, Hak sevgisiyle dopdolu, Rabbi’nden ve Rabbine davetten gayri bir şey düşünmeyen cennet ve Cemal-i İlahi adaylarına ne mutlu! Onların ''Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir, O’nun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır.” (8 Enfal 2). Hak ve Hakikate dair bir gerçek görse hemen kabullenir ve bu uğurda gayretkeşlik gösterirler. Sahabe-i Kiram misâli. Yine onlar en güzel söz sahibi insanlardır: “(İnsanları) Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve «Ben Müslümanlardanım» diyenden daha güzel sözlü kim vardır?” (41 Fussılet 33)
Allah'a aşk derecesinde bağlı olan bu güzel kulların örnek aldığı yegâne insan, bu sevgiye en lâyık olan güzeller güzeli Muhammed Mustafa (s.a.v)’dir. O'nun izini takip etmek bu kulların en önemli çizgisidir.
O güzel kul ki, bu sevgide doruk noktaya ulaşmış, bu sevgiyi insanlara yaymak için gecesini gündüzüne katmıştır. Onun tek hedefi insanlara Allah’a sevdirmekti. Kulluğun özüne varmak, yaratılışın maksadına ulaşmak ancak böylesine bir hedefi seçmekle ortaya çıkar. Hayatımızın bütün mayası, özü, çekirdeği ve hedefi bu olmalıdır. Başta aile efradımız olmak üzere, toplumumuzun bütün fertlerine bu sevgiyi yaymak için, elimizden gelen gayreti göstermeliyiz.
Tabii ki bunun için, önce bu sevgiye uygun bir yaşayış gerekir. Bu da bizi Allah (c.c.) tarafından sevilmeye götürecektir. İşte böylesine bir sonuç da ancak Allah'ın sevgili ve seçkin kuluna tabi olmaktan geçer. O, görevini en güzel bir şekilde yaptı ve bu eşsiz davayı bizlere emanet bıraktı. O 'nun bize havale ettiği bu dava da ancak o emanetin özü olan Kur'an ve Sünnet’e uymakla ortaya çıkacaktır. Asırlar boyu bu hizmeti görmeye çalışan salih kullar böylesine eşsiz bir sermaye ile Hakk'a kavuşmuşlar, bizler de bu davanın hizmetkârı olarak Allah'ımıza kavuşmak istiyoruz. Bu güzel ve kıymetli hizmetin hizmetkârı olup, gönlümüzü O’na bağlayarak yaşamak ve bu uğurda bize ölüm gelinceye kadar çalışmak aslî görevimizdir. O halde özümüzü dökercesine şöyle diyoruz Yüce Rabbimize:
- “Şahid ol Ya Rab, Seni seviyoruz!
- Şahid ol Ya Rab, Seni sevdirmeye çalışıyoruz!”
Ne mutlu O'nu seven ve sevdirmeye çalışanlara! Rabbimiz bizleri de Onların arasına katsın!
Selâm ve dua ile...