ALLAH TAKVA SÂHİPLERİYLE BERÂBERDİR

Nurten Selma Çevikoğlu

Takva’ Müslüman için şerefli ve en hayırlı bir makamdır. Bu hususta ne buyruluyor şanlı Kur’an’da: “Gerçekten, sizin en üstün olanınız, Allah katında, en çok takvâ sâhibi olanınızdır.” (Hucurat, 13) Peygamber aleyhisselam’da takvâyı tavsiye etmişlerdir; ‘Allâh’a karşı takva sâhibi olmanızı tavsiye ederim.’(Tirmîzî, İlim 16)

Bilinsin ki, toplumu oluşturan fertler ehli takva olursa o toplum, huzur toplumu olur. Asrısaadette böyleydi. Ama onların da geçmişinde pek çok kötülük ve çirkinlikler vardı. Mesela; puta tapma, şirk koşma, haddi aşma, ahlaksızlık, cinâyetler, kız çocuklarını diri diri toprağa gömme gibi dehşetengiz vakalar cereyan ediyordu. O toplumdan vahyin bereketiyle bir huzur toplumu doğdu. Bugün de aynı câhiliye devrini aratmayan sapkınlıklar mevcut. Bunlardan kurtulmak yine aynı minval üzere olacaktır. Günümüzde hemen herkesin şikâyet ettiği yanlışlıkların içerisinde maalesef Müslümanlar da bulunmaktadır. Peki, neden bu böyledir? El cevap; Müslümanlar Müslümanlığı tâbiri câizse, ‘çalakalem’ yâhut ‘el yordamıyla’ yaşamaktalar. Ucundan, kıyısından İslâm’a yaklaşılmaz. İslam bütünüyle, temel ana çatısını sağlam tutarak yaşanmalı. Hayır yollarında müstakîmce yürümeli, ana kâidelerden zerre şaşmamalı. İnsanları rahatsız eden yanlışlıklar ancak takva sâhibi insanlarla sona erebilir. O sebeple her Müslüman’ın günümüz şartlarında takvâlı olması elzemdir.

O zaman şu soruyu sorma vakti geldi, Takvâyı nasıl elde edebiliriz?

Takva tamâmen kalbi bir hassâsiyet ve rûhî bir keyfiyettir. Bunun için kalbî eğitim çok mühimdir. Fakat günümüzde insanların dünya yoğunluğundan âdeta başını kaşıyacak vakti yoktur ki, kalbi hassâsiyeti düşünsün, ancak düşünmeli. Mümin insan, imânını ve imânın yerleşim merkezi olan kalbini titizlikle korumalı. Oraya her aklına eseni, nefsine hoş geleni doldurup lüzumsuzluklarla zihnini beyhûde yormamalı. Güzel dînimizde kalbin hakikat sırlarını kavraması için yapılması gerekenleri inceleyen ‘Tasavvuf’ isimli bir ilim dalı vardır.

Tasavvufun temelinde; ‘kalbin tasfiyesi, nefsin tezkiyesi’ düsturu esastır. Bu düstur, İslâmiyeti ciddiyetle yâni ‘takva’ ile yaşama kâidesidir. Kalbin tasfiye edilmesi hâdisesi; kalbin kalabalıklardan arındırılması, gereksizlerden boşaltılması arı, duru, saf, Hak ve hakikati alabilir hâle getirilmesidir. Nefsin tezkiyesi ise, onu cezp edici şeylere kaymaması için nefsin eğitilmesi demektir ki, insanda ‘benlik’ bugünkü tâbirle ‘ego’ gelişmesin, kişi bencil olmasın. Takvâda bu şarttır. Kalpte imânın tam tecellisi buna bağlıdır. Kalbin selim hâle gelmesiyle kişide ilim, fikir, zikir, şükür oluşur. Bu hal takva hâlidir. Dolayısıyla yine tekrar edelim ki, bir Müslüman için takva şarttır.

Eğer bir kimsenin yüreğine takva girdiyse artık onun başına bir polis dikmeye gerek yoktur. Zira kişinin takvâsı onu her çeşit menfîyattan korur, onda her zorda hak ve hayır tecelli eder. Bilinsin ki;

TAKVA SAKINMAKTIR: Bugünün insanının değer verdiği pek çok dünyevî şey vardır. Mümin onların üzerine nasıl itina ediyorsa kendine ebedî saadet kazandıracak imânının üzerine de aynı itinâyı göstermelidir. Nasıl değerli mücevherler kadife kutularda muhafaza ediliyorsa imanların da aynen öyle günahlardan ârî muhafazalı bir kalpte bulunması gerekir.

TAKVA CİDDİ BİR SEVGİNİN, CİDDİ BİR KORKUNUN TEZÂHÜRÜDÜR: Takva ancak aşkın bir muhabbetin ürünüdür. Korku da öyle. Korkunun Arapçada tam karşılığı ‘havf’dır. Alel usul sevgi ve korkuyla takva oluşmaz. Takvâdaki sevgi ve korku; titizlik ve hassâsiyetle oluşur, dikkat ve rikkatle gelişir. Bu korkunun temelinde kaybetme endişesi ve saygı vardır. Ve bu korku, kulu Rabb’ine yaklaştırıcı bir korkudur, onun haşyetini, huşuunu ve dikkatini artırır.

TAKVA MÜMİNE FURKAN ANLAYIŞINI TEMİN EDER: Bir Müslüman takvâya sâhip ise Mevla Teâlâ pek çok güzel özellikler yanında o mümine iyi ile kötüyü, hak ile bâtılı birbirinden ayıracak bir ferâset nasip eder. (Enfal, 29)

TAKVA BOLLUĞA, BEREKETE, HUZÛRA SEBEPTİR: Bir toplum yüce Yaratıcının emirlerine uygun hareket ediyorsa, haramları haram bilip onlardan sakınıyor, helallere; ‘başım gözüm üstüne Rabb’im’ diyorsa, o toplumda huzur olur, ekonomik yönden ferahlık ve bereket olur. Ama Hakk’ın emirlerinin dışında bir hayat yaşanırsa, günahlarla kol kola olunursa, Hakk’ın farz olan emirlerine umursamaz davranılırsa o toplumda huzurdan, refahtan, bereketten eser olmaz. Hastalıklar, kıtlıklar, huzursuzluklar, zulümler o toplumda kol gezer. (Mâide, 65- 66)

ALLAH TAKVA SÂHİPLERİNİN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRIR: Cenâbı Hak kendi yolunda yürüyenlerin işlerini kolaylaştırır. Her sıkıntılı halden onlara bereketle kurtulma imkânı açar. Problemlerini tevekkülle Mevlâ’ya havâle edenler, ummadıkları yerden nice güzelliklerle nasiplenirler. (Talak, 2.3.4)

ALLAH TAKVA SÂHİPLERİYLE BERÂBERDİR: Allâhu Teâlâ hidâyeti, himâyesi, ve yardımıyla kendi emirlerini bütün samimiyetiyle yerine getiren takva sâhibi muttaki kullarıyla berâberdir. "Çünkü Allah, ittika edenlerle (azâbından korunanlarla) ve iyilik edenlerle berâberdir." (Nahl, 128) "Ve (iyi) âkıbet, güzel son takvâ sâhipleri içindir." (Â'râf, 128) "Gerçekten Allah, takvâ sahiplerini sever." (Tevbe, 7)

Mevlâmızın sevdiklerinden olabilme niyâzıyla…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.