Önce Başakşehir, sonra Kasımpaşa maçlarında, sadece kayıp puanların değil, kayıp performansın, çoktandır zayi olan istekli top oynama arzusunun, bana anlattığı şuydu; ortada bir konsantrasyon sorunu ile tarafların birbirlerine olmayan itimadı...
Belki sezon başı hazırlığının bir eksikliği, belki de sakat oyuncuların çokluğu, devamında da istenilen sonuçların alınamaması, dahası sakızı çamura düşürmenin verdiği mahcubiyetle de taraflar yol ayırımına geldi...
Belki de kulübün içinde bulunduğu kaotik ortam...
Ya da tamamı...
Kimbilir...
Tabela fukaralığı ya da puana olan açlık, samanlığın seyran olmadığını gösterince, gönül birlikteliği de duvara tosladı, taraflar arasında...
Özellikle tribüne gelenlerin sabrını test etme yanlışına düşerek büyük bir hata yaptı Bakkal Hoca...
Dolayısıyla gözardı edilemeyecek süper market, yani taraftar baskısı da kendini iyiden iyiye hissedirince, Torku Konyaspor yönetimi, Bakkal'la alışverişi kesmek zorunda kaldı...
Tesadüfle geçiştirilemeyecek kadar önemliymiş ki, yollar ayrılmış...
Belki de mecburiyetten...
Bilemem...
Bize sadece “hayırlısı olsun” demek düşer...
xxx
Torku Konyaspor'la yollarını ayıran hiçbir teknik adamın arkasından iyi ya da kötü konuşmadım...
Konuşmam da...
Ziya Doğan hariç...
Nedenini yazmayacağım...
Sadece şunu hatırlamak yeterli sanırım...
Bu ülkenin amiral gemisi olan bir gazetede, “Biri Konya'ya dur desin” manşetleri, Ziya Doğan-Bahattin Karapınar ikilisi tarafından attırılmıştı...
Bu şehrin kulübü, bugün bile o travmayı atlatamamışsa, bunun sorumlusu kendileridir...
Bu şehir unutmadı onları...
xxx
Aykut Kocaman...
Torku Konyaspor'la yolları bir defa daha kesişti, tabiki 1,5 yıl ara verdiği futbolla ya da kulubeyle...
Futbolu özlediği Hürriyet'teki yazılarında hissedilmişti...
Kulübenin verdiği “tad”ın damağında kaldığı gerçeği de...
Niyeti varmış ki, nasibi de Torku Konyaspor'a çıkmış...
Şu da bir gerçek, işi kolay değil...
Nedense hep zorlara talip olmuş...
“Yok”ların “çok”ça olduğu bir camiayı toparlamaya 7/24'de yetmeyebilir...
Saha içi, saha dışı, çözülmesi gereken bir kamyon dolusu problem de olabilir...
Eyvallah...
“Kocaman”ca baskıyı üzerinde değil, arkasında görürse, camia da sabırlı olursa, Torku Konyaspor'da futbol takımı olmaktan kurtulur, kulüp olur...
Kaotik, suslu puslu, yarınlarının ne olacağı belli olmayan, yaşadığı büyük depremle, adeta yerle bir olan Fenerbahçe'yi, o enkazın altından sağ salim çıkaran Kocaman adam, küçük bir dokunuşla Torku Konyaspor'a da can suyu olur...
Bu kesin...
Yeter ki baskıyı arkasına alsın...
xxx
Türk futbolunun beyefendi, doğru konuşan, eyyam yapmayan Kocaman yürekli adamı, Torku Konyaspor'a, daha yenilenmiş, daha donanımlı, daha tecrübeli, hayattan daha çok ders alarak geldi...
Kendini yenileyen Aykut Kocaman'ı ise futbola bakışını değiştiren, futbol bilgisini geliştiren ve kabuk değiştiren bir taraftar kitlesi ile Avrupa standartlarında bir stada sahibi olanlar karşıladı...
Sadece Aykut Hoca kendini yenilemedi...
İstanbul'un üç büyüklerince ve yıllarca “sütçü beygiri” muamelesi gören yeşil-beyazlı Torku Konyaspor camiası da yeniledi kendisini...
Tabi ki futbolcular da...
Var ki nasiplerine düşen, almış onlar da...
Altay kupa maçında bunu gördüm...
Konya'ya gelmiş geçmiş en kaliteli orta saha oyuncusu, ancak sezon başından bu yana “küstüm”ü oynayan Hleb mesela!
Topsuz adımını atmayan Belaruslu, Altay maçında attığı boş koşularla, adam kovalamalarla, balkondaki Kocaman'a mesaj gönderiyordu adeta...
Hleb'in bilindik bir yaratıcılığı vardı Djalma'nın eşitlik golünde...
Rakibini eksiltirken de, topu taşıyıp Djalma'yla buluştururken de...
Hleb klasiğiydi asisti...
Aynen geçen sezonun ikinci yarısındaki asistleri gibi...
Diğerlerini saymıyorum bile...
He valla...
Neyse...
Uzattım biraz...
Eveleyip gevelemeye gerek yok...
“Yeşil bağla ala karşı, yakışmazsa öldür beni...”
Konyaspor ve Kocaman adam birbirlerine yakıştılar...
Aykut Hoca'nın temennisi gibi, “Allah mahçup etmesin” inşallah iki tarafı da...
Nokta.