İnsanlar içinde yaşadığımız bu çağa her yaşadıkları olaylar sonrasında veya yaşadıkları değişimler donucunda farklı isimler vermeyi kendilerince adet haline getirmişlerdir.
Bilim çağı, sanayi çağı, uzay çağı, teknoloji çağı, robot çağı veya yapay zekâ çağı gibi.
Aslında en baştan beri yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında hepsinin yerine tek bir ifade olarak “Alışveriş Bağımlılığı Çağı” olmalı diye düşünüyoruz.
Bu konuyu yazmamızın nedeni son yıllarda her vesile ile insanların alışveriş isteklerini kamçılayacak bir takım sebeplerin icat edilerek dayatılmaya çalışılmasıdır.
Ekonominin tarifini bile insanların alışveriş düşüncesini sürekli olarak hareketli halde tutmak için “sınırsız insan ihtiyaçlarını karşılamak” olarak tarif etmişlerdir.
İnsan ihtiyaçları gerçekten sınırsız mıdır, yoksa yaratılış ve yaşayışın aslında olmayan bir takım sınırsız düşünceler dayatılarak insanlar bir alışveriş çılgınlığına mı sürüklenmektedir.
Çünkü insanın bizatihi kendi varlığı da, tıpkı dünyadaki ihtiyacını gidermek için var olan diğer varlıklar gibi sınırlıdır.
Alışveriş, bu ihtiyacın belirli bir bütçeyle giderilmesi olarak tarif edilir..
İnsan alışverişlerini ihtiyaçlarını gidermek için değil de bir zevk aracı olarak haz elde etmek amaçlı yapılırsa davranış bozukluğu ve bağımlılık halini almış demektir.
Çünkü insan alışveriş sırasında kontrolsüz para harcadığında kısa süreli olarak duyduğu mutluluk kısa bir süre sonra pişmanlığa dönüşebilir.
İnsanlar içinde bulundukları ruh hallerindeki değişiklikler nedeniyle kendilerini iyi hissetmek veya içinde bulundukları sıkıcı durumdan sıyrılmak için kendilerini alış veriş mekânlarına attıklarında bir bunalımdan çıkacağım derken bir başka bunalıma sürüklemiş olurlar.
Anlık veya kısa süreli diyebileceğimiz rahatlamalar için karşılaştıkları her olumsuz duyguyu çok yüksek miktarlara ulaşabilen paralar harcayarak bastırmaya çalışmanın sonucu genellikle maddi ve manevi yıkım olmaktadır.
Bu nedenle bize göre insan toplulukları üzerinde bu çağın en etkili silahı kişilerin psikolojik direnç noktalarını hedef alan pazarlama stratejileri ile üretilen ve afyondan bile daha etkili olan satış taktik ve prosedürleridir.
İnsanların konuşmalarına bakılırsa onlar için mübarek ve kutsal olan şeyleri dinlerinin belirlediğini kabul ettiklerini görürsünüz.
Ancak davranışlarına bakarsanız, onlar için yerine göre mübarek ve kutsal olan şeyleri bile gölgede bırakan alışveriş çılgınlığının onlar için en büyük putları olduğunu görürsünüz.
1915 yılında Emil Kreapelin adlı bir alman psikiyatrist tarafından onyomani olarak tanımlanan alışveriş bağımlılığı psikoloji tarafından tarif edilen iç dürtüler dışında, dış etkenlerle oluşan davranış bağımlılığı olarak kabul edilmedikçe çözümü de olmayacaktır.
Özellikle günümüzde sosyal medya kullanımının çok hızlı bir biçimde artış göstermesiyle birlikte bu platformlar üzerinden yapılan alışverişler ihtiyaçtan çok gösterişe yönelik olmakta ve insanlar yaptıkları alışveriş ile ihtiyaçlarını karşılamadan önce bu ürünleri eşine dostuna gösterme yolunu seçmektedir.
Maalesef alışveriş bağımlılığı toplumumuzda tıpkı kumar bağımlılığı gibi insanların sonuçta maddi sıkıntılar yaşamasına ve bu sıkıntıları aşabilmek için ise hiç düşünmedikleri miktarlardaki faizli uygulamalarla borçlanmaktadırlar.
Yılbaşı, sezon sonu indirimi veya kara cuma ya da yeni modeli çıkan her şeyin eskisinin demode olup hiçbir değerinin kalmadığı gibi aldatıcı ve yönlendirici kampanyalarla alışveriş çılgınlığına kapılan insanlar sonuçta hem kendilerine, hem de ülke ekonomisine zarar verdiklerini anladıklarında iş işten geçmiş olmaktadır.
FARKINDA MIYIZ?
İnsanların rutin günlük aktiviteleriyle uğraşırlarken geri planda fark etmedikleri bir takım zihinsel uğraşıları vardır.
Bu zihinsel uğraşılar arasında kaybolan insanları, bir takım motive edici ifade ve görsellerle avlamanın adına alışveriş derseniz, aslında alışveriş bağımlılığına kapılan insanlardan daha fazla hastalıklı bir ruh haline düşürüldünüz demektir.