Ali Kopuz: Dolar Karşısında Değer Kaybeden Tek Para Birimi Tl Değil

İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Çamur Ali Kopuz, dolar karşısında değer kaybeden tek para biriminin Türk Lirası (TL) olmadığını vurguladı.

İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Çamur Ali Kopuz, dolar karşısında değer kaybeden tek para biriminin Türk Lirası (TL) olmadığını vurguladı. Rusya, Hindistan, Güney Afrika, Endonezya, Malezya ve Brezilya para birimlerinin de TL ile aynı kaderi paylaştığını belirtti.



Belli başlı verilere bakılarak ekonominin kötü olduğunun savunulamayacağını dile getiren Kopuz, "Şu anda dolar karşısında değer kaybeden tek gelişmekte olan ülke parasının TL olduğu şeklinde bir imaj vermek yanlış. Pek çok ülke şu anda benzer bir durum ile karşı karşıya. Ortak yanları da Türkiye gibi cari açık veren ülkeler olmaları." dedi.

Türkiye'de doların 1,86 TL'den 2,07 TL seviyelerine geldiğini aktaran Kopuz, şunları ifade etti:

"22 Mayıs'ı yani 1,86 TL'yi temel alıp şu an 2,03 TL'yi geçen kur seviyesine baktığımızda yüzde 9,7 gibi bir değer kaybı söz konusu. Bu hakikaten ciddiye alınması gereken bir oran. Diğer yandan eğer bu değer kaybı Türkiye'ye özgü bir şey olsaydı ekonomik durum çok sorunlu diyebilirdik. Ama Türkiye ile aynı rekabet liginde bulunan ihracat odaklı ülkelerin de para birimleri değer yitirdi. Bu oran Hindistan’da yüzde 13, Güney Afrika'da yüzde 7,5, Endonezya'da yüzde 10, Malezya’da yüzde 8,5 ve Brezilya'da yüzde 15 oldu. Bu durum değer kaybının istisnai bir durum olmadığını kanıtlıyor."

Kopuz, Rusya'nın da kendi yerel para birimlerinde dolara karşı değer kaybettiğini belirtti. Son verilere göre 50 milyar dolar cari fazla veren ve Merkez Bankası'nda 513 milyar dolar uluslararası rezervi olan ülkenin parasının dolar karşısında yüzde 6 eridiğini dile getiren İSTİB Başkanı, "Bu nedenle, dolar-TL kurunun 2,05 TL'ye çıkmasını da yadırgamamalıyız. Veriler temelinde TL'nin ortalama yüzde 10 değer kaybetmesi şaşırılmaması gereken bir tablo. Çünkü dünya rekabetinde TL’nin değerini yeniden ayarlaması, kendini yeniden konumlandırması gerekiyor." yorumunu yaptı.

Türkiye'nin cari açığının uzun bir tarihi olduğunu anlatan Ali Kopuz, "Her sene gerek cari açığın finansmanı gerekse büyümeye katkı amacıyla dünyadan minimum 50 milyar dolar dış finansman bulmak durumunda olan bir ülkeyiz. Türkiye'nin kamu ve özel sektör dış finansman açığı 160 milyar dolar ise dünya ekonomisinin karıştığı, belirsizleştiği ve bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerden sermaye çıkışının arttığı dönemlerde, TL de değer kaybeder, rupi de, real de, ruble de." dedi.

Ekonominin psikolojik tarafının unutulmaması gerektiğini kaydeden Kopuz, doların artışını ilginç bir örnekle açıkladı:

"Böyle dönemlerde kur artışını gökyüzüne roket atmaya benzetebiliriz. Roketin içine bindirilmiş olan döviz kurları, dolar/TL veya Euro/TL kuru, roketin yakıtı yettiği ölçüde gökyüzüne tırmanır. Roketin yakıtı, iç veya dış ekonomik ve siyasi olaylar, gerginlikler ya da belirsizlikler olabilir. Ekonomik ve siyasi belirsizlikler ne kadar derin ve şiddetli ise, roketin yakıtı da o kadar fazladır ve döviz kurları o kadar gökyüzüne tırmanır. Ancak roketin yakıtını oluşturan siyasi ve ekonomik belirsizlikler veya gerginlikler ilk etkisini kaybetmeye başladığında, yani roketin yakıtı bitmeye başladığında, yerçekimi kuralı devreye girer ve döviz kurları yeniden yeryüzüne süzülmeye, toprağa geri dönmeye başlar. İşin doğası, kuralı budur. Böyle bir ortamda ekonomi yönetimi devreye girer. Piyasaları dizginler, teskin eder, rahatlatır."

“EKONOMİ YÖNETİMİ PİYASALARI RAHATLATMALI”

Ekonomi yönetimini belirsizliklere karşı kaygıları giderecek kararlı tavırlar ortaya koymaya davet eden Kopuz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Böyle dönemlerde, ekonomi yönetiminin sessiz kalması iyi değildir. Aksine ekonomi aktörlerinin, reel sektörün, finans çevrelerinin güvenilir bakan ve bürokratlardan yatıştırıcı açıklamalar bekledikleri dönemlerdir. Böyle dönemlerde sessiz kalmak bile piyasanın tedirgin olduğu siyasi ve ekonomik belirsizlikler kabullenilmiş izlenimi verir. Nitekim kimi uluslararası reyting kurumları ve uluslararası finans kurumlarının raporlarında ekonomimizin zafiyetleri ve zayıf yönlerine yönelik çok fazla ileti görmeye başladık. Bu iletilere izin verilmemesi gerekiyor. Bu nedenle, eylül ayının Ekonomi yönetiminin, ekonominin iç ve dış algısı bakımından faaliyetlerini artırmasından ziyade seferberlik içinde geçireceği bir ay olmasında yarar görüyoruz.”
CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Ekonomi Haberleri