Ali Genç: Siyaset, Muhalefet Ve İktidar

Siyasi Partilerin Konya’daki İl Başkan Yardımcıları; siyasi görüşlerini, fikirlerini, şehrin sorunlarını ve çözüm önerilerini Merhaba Gazetesi Siyasetin Nabzı sayfaları için kaleme aldı.

Saadet Partisi Konya İl Başkan Yardımcısı Ali Genç 

Siyaset, Muhalefet Ve İktidar

Değerli okurlar yazımıza Siyaset, muhalefet ve iktidarın tanımını vererek başlayalım.

Siyaset sözlükte, “toplumun işlerini üzerine alma, yürütme, yönetme işi, insan topluluklarını yönetme sanatı” şeklinde tanımlanır.

İktidar, “bir işi yapabilme gücü, erk, kudret; devlet yönetimini elinde bulundurma ve devlet gücünü kullanma yetkisini ifade eder

Muhalefet ise, “bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık anlamlarını ve demokraside iktidarın dışında olan parti veya partileri ifade eder.

Bu manada siyasi partiler ise devleti yönetme, insanlara faydalı olma ve millete hizmet adına, ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan tüzel kişiliğe sahip kuruluşlardır.

Bu kurumlarda bir araya gelen kişiler belli bir görüş ve ideal çerçevesinde bir araya gelmiş kişilerdir.

Her siyasi partinin kendine özgü programı ve kendine has parti politikaları vardır. Bu programını halka anlatır, halk da anlatılanları benimser, kafasına yatarsa seçimlerde o partiye oy verir, iktidar yapar ve devleti yönetme yetkisini o siyasi partiye veya partilere belirli süreliğine verir.

Yok, eğer anlattıkları parti programı, hazırladıkları projeler ve kadrosu vatandaşın kafasına yatmamış ise seçimlerde iktidar olacakları oy oranını alamaz ve muhalefet partisi olarak hizmete devam eder.

İktidar yapmış olduğu icraatları halka anlatır, bunun tüm toplum tarafından görülebilmesi için tüm imkânları (yazılı, görsel basın, sosyal medya platformları, açık hava reklam alanları, vb.) seferber eder, reklamını, piar çalışmasını en üst düzeyde gerçekleştirmiş olur.

Muhalefet ise iktidarın yapmış olduğu yanlış veya eksik olan icraatlar noktasında iktidarı uyarır, hem de halka anlatır, bunların düzeltilmesi için çaba ve gayret sarf eder. Toplum adına sosyal bir hizmet ve otokontrol vazifesi yapar. Muhalefetin görevi iktidarın her yaptığını onaylamak değildir.

Tabii ki şu da değildir, iktidarın her yaptığını kötülemek, ülkemize ve milletimize yapılan faydalı hizmetlere karşı gelmekte değildir. Faydalı olanları kabul etmekte hem bir vazife hem de erdemdir.

Ama özü itibariyle, muhalefet partisi demek isminden de anlaşılacağı gibi muhalif konumda olan yapılardır.

Bir de STK’larımız var ki bunlarda toplum adına sosyal bir hizmet görmekte olup aslında bunlar da sisteme doğrudan muhalif olmasalar da iktidar ve idareler hata yaptığında tepkilerini ortaya koyan yapılardır.

Bizim ülkemizde ise durum tersine işliyor. İktidar bazen bakıyoruz bir muhalefet partisi gibi davranıyor, bazen muhalefete muhalefet ediyor, bazen muhalefeti noteri gibi kullanmak istiyor, bazen yetkisini kullanmak yerine STK gibi hareket ediyor. İktidarın başarmakla mükellef olduğunu unutup mazeret üretiyor.

İktidar, muhalefet bizim her yaptığımızı onaylasın, bizim yanlış, hatalı, israfa, şatafata dayalı icraatlarımızı halka anlatmasın diyor. Bunların anlatılması dış güçlere fayda sağlar bunu yapanlar vatanını seven insanlar olamaz algısı oluşturuyor. Bu algının kaynağı yönetici kadro olduğunda ve sözleri çok ağır olunca, aşağıda vatandaş arasında kin ve nefret duygusu oluşuyor.

Genel başkanımız Temel Karamollaoğlu’nun da ifade ettiği gibi “Öncelikle bir kimsenin herhangi bir partiyi sevmemesi, ülkesini sevmesine engel değildir. Bu bir mantık kargaşasıdır. Kendi taraftarlarınızı size muhalif olanlara karşı kin ve nefretle dolduruyorsunuz. Bu size de ülkeye de fayda sağlamaz. Yapmayın etmeyin. Türkiye’nin kaderi hiçbir zaman bir partinin ya da bir kişinin kaderi ile bütünleşmemiştir, bütünleşmeyecektir. Bir ülkenin kaderinin; bir kişinin veya bir partinin kaderiyle bütünleşmesi o ülkenin başına gelebilecek en büyük felaketlerdendir.”

Bugün ülke olarak birçok sıkıntı ile mücadele etmek durumundayız. Bir tarafta doğal afetler, düzensiz yapılaşma ve betonlaşma diğer tarafta dış politikada başarısızlıklar, artan işsizlik sorunu, azalan kişi başı milli gelir oranları, artan maliyetler, gençlerimizin gelecek kaygısı, eğitim ve adalet sistemimizin çöküntü içinde olması,  aile kurumunun ve toplumsal ahlakın kan kaybediyor olması sorunlarımızdan bir kaçı…

Bu kadar sorunun üstüne asıl meseleleri zorlaştıran bir sorun daha var ki o da siyaseten yaşanan gerginlik ve birbirimizle konuşamama sorunudur. Hâlbuki bizler dertlerimizi, sorunlarımızı, sıkıntılarımızı birbirimizle rahatça konuşabilmeliyiz, çünkü biz seksen milyon kardeşiz. Bizim bu sorunlarımız konuşarak tartışarak birlik ve beraberlik içerisinde karşıdakini ötekileştirmeden çözülebilecek sorunlardır.

Birlik ve beraberliğe, kardeşliğe olan ihtiyacın her geçen gün biraz daha arttığı bir dönemde üsluplarımıza, dilimize, söylediğimiz sözlere daha çok dikkat etmeliyiz. İktidar olsun, muhalefet olsun ülkemizin menfaatine söylenen herhangi bir sözden alınacak bir ders varsa alınmalı, bundan düşmanlık çıkarılmamalıdır.

Saadet partisi olarak bizler bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da bu ülkenin, bu milletin hayrına hak bildiğimiz doğruları uygun bir üslup, nezaket ve güzel bir lisan ile söylemeye devam edeceğiz. Hayra motor şerre fren olmaya devam edeceğiz.

İktidardan beklentimiz ise Şeyh Edebalı’nın şu sözlerle Osman Gazi’den beklediklerinden fazlası değildir;

Ey oğul, artık Bey’sin!

Bundan sonra

Öfke bize, uysallık sana.

Güceniklik bize, gönül almak sana.

Suçlamak bize, katlanmak sana.

Acizlik bize, hoşgörmek sana.

Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.

Haksızlık bize, bağışlamak sana...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri