Standart tarifte Algı, insanın duyu organları ile aldığı bilgileri yakalayan, işleyen ve hayata uygulaması için aktif olarak anlam kazandıran bir kabiliyettir.
İnsanın bu kabiliyeti gündelik hayatı için çevresini algılayabilmesi ve çevresinde olup bitenleri onunla anlayabilmesi açısından mühim bir süreçtir.
Algı bu özellikleri itibariyle hem aşağıdan yukarı hem de yukarından aşağı çalıştırılabilen aktif bir süreçtir.
Bu sürecin tabir caiz ise bir bilgisayara verilen bilgileri o bilgisayarın verilen komutlar doğrultusunda işleyebildiği gibi insan algısının da kendisine verilen bilgileri işleyebildiğini keşfeden dünya egemenleri toplumları kendi düşünceleri doğrultusunda yönlendirebilmek için algı yönetimi denilen kavramı oluşturmuşlardır.
Özellikle Amerikan ordusu tarafından yapılan çalışmalar sonrasında insanlarda var olan bilginin yönetilebildiği gibi sonradan verilen bir takım uyarıcılarla pasif durumda olan insan bilgisinin hem aşağı yukarı hem de geçmiş ve gelecek yönlerinde işlenerek kontrol edilebilirliği keşfedildikten sonra algı yönetimi tamamen boyut değiştirmiştir denilebilir.
Çünkü artık insan algısının bir takım antrenman denilebilecek fiziki ve ruhi uyarıcılarla bu aktif insani sürecin çalıştırılabildiği daha doğrusu geliştirilebildiği ve yönlendirilebildiği bir süreç başlamıştır.
Daha açıkçası insanların hayatlarında o ana kadar yaşadıklarından elde etikleri tecrübelerinin anlamlarının çarpıtılabildiği veya üzerinde çalışılarak tamamen değiştirilebildiği bir yönetim biçimi oluşturulmuştur.
Bizlere ilkokuldan beri öğretildiğine göre insanların duyu organları vasıtasıyla elde ettikleri algı türleri; Görmek, duymak, dokunmak, koku ve tad almak olarak sınırlı iken şimdilerde bunların şekli ve sayısı değiştirilmiştir.
Mesela görsel algıda göze ulaşan ışıklardaki spektrum özellikleri veya saniyede algıladığımız resim sayısı değiştirilerek hiç de gerek olmayan bazı mal ve hizmetler gerçek ihtiyaç gibi algılatılabilmektedir.
Ya da duyma olarak bildiğimiz işitsel algıda insan kulağının duymayacağı belli frekanslardan verilen ses dalgalarının belli süreler sonrasında insan davranışlarında değişiklik meydana getirebileceği ortaya konulmuştur.
Tad alma ya da tatma algısı olarak bildiğimiz yiyeceklerimizde tükürükte çözülen kimyasal maddelerin bir takım renk ve özelliklerini değiştirerek insanlarda farklı haz duyguları oluşturulabilmektedir.
Yani kısaca ifade etmek gerekirse günümüz insan algısı babalarımızdaki ve dedelerimizdeki süreçten daha karmaşık ve dış etkiye açık hale getirilmiştir.
İnsanların yaratılışları gereği dünyayı algılama seviyelerinin farklı bir düzeyde olması nedeniyle dış dünyayı hangi bakış açısıyla algıladığının fark edilmesiyle de insanın çok defa kendini ve çevresini tanımadan önce bile algılarının değiştirilebileceği ortaya çıkmıştır.
Gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak kişilerin farklı algılarda farklı nedenlerle seçici olmasını kendi dünya düzenleri için bir fırsat olarak görenler insan algısının değiştirilebilmesi belki de o ana kadar hiç karşılaşmadığı ölçüde faktör ya da uyaranları bir araya getirerek ve bunlar içindeki belli uyaranları sürekli olarak hedef kitle üzerinde yoğunlaştırarak kişilerin yetişme tarzı, karakter özellikleri, eğitim seviyesi ve iletişimde olduğu sosyal çevresiyle ilişkisinden farklı olarak algılarını değiştirebilmişlerdir.
Mal ve hizmetlerin daha çok satın alınmasına yönelik reklam kampanyalarında elde ettikleri sonuçları değerlendirip bu sonuçlarla elde ettikleri başarıları siyasi alanda da almak isteyen siyonist dünya egemenleri bu defa insanların bilinçaltlarına gönderilen çeşitli mesajlarla kişilerin sadece istenildiği gibi davranması ve düşünmesini hedeflemişlerdir.
Aynı coğrafyada yaşıyor olsalar bile İnsanların gerek tabii algıları gerekse bir hedefe dönük olarak gönderilen uyarıları algılarına karşı algılama kapasitelerinin farklı olması algılarının odak noktalarının farklı olması sonucunu ortaya koymuş olsa da bu da genelde insanlara güya statü kazandırdığına inanılan reklam kampanyaları ile aşılmaya çalışılarak odak noktalarındaki seçicilik en aza indirilmeye çalışılmıştır.
İnsanların zayıf tarafları üzerine gidilerek gelinen bu günkü noktada maalesef yaratılıştan gelen kültürel değerler ve inançlar başta olmak üzere iç seçicilikler nerede ise körleştirilerek sürekli tekrar edilerek ya da hareket ettirilerek bambaşka bir olgu ve hedef haline yetirilmiştir.
Bu gün dünyada algı ve algı yönetimi denildiğinde yeni oluşturulan ya da daha önceden var olan bir düşüncenin farklı manipulatif yöntemler aracılığıyla hedeflenen kitleye farklı düşüncelerin benimsetilmesi veya dayatılması şekline dönüşen bir yönetim biçimi ortaya çıkarılmıştır.
İkna odalarında başlayan sözlü yönlendirme ve baskılar artık günümüzde internet, özellikle de sosyal medya aracılığıyla çok daha kolay yapılmaktadır.
Adına enformasyon denilen bilgi kirliliği, oluşturulmak istenen algı operasyonlarının en önemli alt yapısı haline getirilmiştir.
İnsanlara hoş gelen enformasyon sözcüğü ile ortaya konulan bilgi yoğunluğu bir ideoloji ya da düşüncenin hedeflenen kitle tarafından kabul edilip geçerlilik kazanması için kamuoyu desteği oluşturmak için araç olmaktan bile ileriye taşınmıştır.
Algı operasyonlarının sonucunda hedef kitlenin tutum ve davranışlarının arzulanan kıvama getirilmesi yerine göre basın yayın organları yerine göre ise görsel ağırlığın öne çıkarıldığı sinema ve internet aracılığı ile sağlanırken bu günlerde bir de hayatın her alanına giren iletişim araçları için kullanılacağı söylenen 5G ile yapılabileceği gündeme gelmektedir.
Şu anda kimin neyi yönettiğine geçmeden önce sorulması gereken önemli iki soru ile bitirelim.
Algının yönetilmesi gereken bir içgüdü olduğuna inanıyor musunuz?
Evet diyorsanız, algınızı siz mi yönetiyorsunuz, yoksa algınız tarafından mı yönetiliyorsunuz?