AKP davadan bahsediyor. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Birlik Vakfı’nın iftar yemeğinde yaptığı konuşmada şöyle diyor: “Bizler, hepimiz ezelden gelen ve inşallah ebede giden bir mübarek davanın hizmetkârlarıyız .(10.06.2019)
Milliyet gazetesi yazarı Melih Aşık “Nedir O Dava “ adlı yazısında şöyle diyor: “...Bir süredir, AKP’yi destekleyen birçok yayın organı artık açıkça İslamcı tezleri savunduğu gibi, başta Başbakan birçok iktidar partisi mensubu, dava dediğinde ‘ümmet’i ve İslami bir düzeni kastediyor.” (30.0.204)
Agos gazetesi yazarı Nazar Büyüm “Davamız nedir? adlı yazısında alaycı bir üslup ile dava hakkında özet olarak şöyle diyor:
Dava nedir diye sorsan Erdoğan’a
İktidar der sana
Başbakan olmak benim kaderim
Oldum bittim.
Söz ister Sayın Başbakan:
Biz ne olacağız o zaman
Senin davan benim davam, anladık
Lakin işsiz kalırız be adam!
Öne çıkar Bülent Arınç ne demek
Dava mesir macunu demek.
Her derde deva bir macundur bu
Bütün zındıklara yedirmek gerek.
Bize göre Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın davası, Osman Gazi’nin, Orhan Gazi’nin ve Fatih’in … davası ne ise odur. Yani Melih Âşık yukarıda ifade ettiği davadır
AKP’nin davası, Agos gazetesi yazarı Nazar Büyüm ’ün alaycı üslup ile ifade ettiği hususa dönüşmemesi için AKP teşkilat olarak ilkeli olmaları lazım. Yani davanın prensiplerine sadık olmak gerekir. Mesela CHP ve MHP ideoloji partisidir. İlkelerine bağlıdırlar.
CHP laik ve Batı medeniyetini benimsemiş, Batı’nın bir parçası olma mücadelesi veren bir partidir. MHP Turancıdır. Bu partiler ideolojilerinin prensiplerine sadıktırlar. Onun için ayaktadırlar. DP’ nin davası belli.
AKP, davasını gerçekleştirebilmesi için davanın ana ilkeleri olan şu ilkelere sımsıkı bağlı olması gerekir.
1. Adalet, “Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.” (Nisa 58)
Adaletin gerçekleşmesi için bir hukuk sistemini esas almak gerekir. Bu İslam hukuku olduğu gibi Roma hukuku da olabilir. Biz Roma hukukunu, “Anlamlarını Yonttuğumuz Kavramlar isimli kitabımızda eleştirdik. İnsan fıtratına aykırı dedik. Ama şimdi mumla arıyoruz. Ölünceye kadar nafaka! “Kadının beyanı esastır”, deyip tek taraflı ifade ile erkeğin evden uzaklaştırılması. “İstanbul Sözleşmesi” bu sözleşmeye göre nikâh dışı birlikteliği aile kabul etmek hangi hukukun ürünü? Heva ve hevese göre, feminist anlayışa göre hukuk oluşturulup kanun çıkartılamaz. Nafaka beş yıl ile sınırlandırılması ile ilgili kanun meclisten çıkartılacak denildi, o da feministlerin baskısıyla rafa kaldırılmış. Bu da hiçbir hukuka dayanmamaktadır. Nafaka beş yıl ile sınırlandırılmış olsaydı. O da zulüm olurdu. Roma hukukuna göre nafaka 10 ay ile sınırlandırılmıştır. İslam hukukunda 4 aydır. Hâkimin inisiyatifi ile birkaç ay daha uzatılabilir.
2.İşi ehline vermek. Abdurrahman Dilipak bu hususta şöyle diyor: “Ehliyet ve liyakat imandan önce gelir.” Demek ki iş çığırından çıkmış. Ahbap Çavuş ilişkisi ayyuka çıkmış, bu durum istikbalimizi tehlikeye düşürür. Acilen önlem alınması gerekir.
Yukarıdaki ayeti kerimeye göre işi ehline vermemek zulüm ve hainliktir Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu 2023 Eğitim Vizyonunda Proje okullarına atanacak müdürlerin yüksek lisans veya doktora yapmış olanlar arasından seçileceği ifade edilmektedir. Bunun bir an önce hayata geçirilmesi gerekir. Bazı müdürler hakkında ciddi şikâyetler var, bir öğretmen bize anlattı, üzüldük, sendikanın veya bazı güç odaklarının böyle müdürleri koruması düşündürücü...
3.Tefekkür Enstitüsü Kurulmalı. ABD de düşünce kuruluşları var. Bizde neden olmasın? Bu Enstitüye ulama ve ilim adamları alınmalı, davanın adım adım gerçekleşebilmesi için günün şartlarına uygun fikirler üretilmeli.
Doğu Akdeniz kaynıyor! Yeni ipek Yolu üzerinde hakkımızı ve Doğu Ak denizde hakkımızı koruyabilmek için bu enstitünün kurulması şarttır.
4. YİK’e ulema da dâhil edilmeli; aksi halde gaye hâsıl olmaz. Halkın dediği gibi arpalık olur, geçici olarak alternatif bir partinin kurulması önlenmiş olur. Merhum Prof. Dr. Halil İnancık’ın dediği gibi ilk dönem vezirlerin tamamı ulema idi. Ulema olmasaydı imparatorluk kurulamazdı. Sultanların arkasında akıllı devlet tecrübesi olan vezirler var, bir de ülkü vardı. Tanzimat ile bu ülkü tarihe gömüldü.
Bu ülkü peşinde isek ilkeli olmak gerekir. Aksi halde Agos gazetesi yazarı Nazar Büyüm’ün söyledikleri doğru olur ki bunun sonu hüsrandır. Hoşça kalın.