Friedrich Ebert Vakfı'nın Türkiye raporunda Bank Asya'ya yapılan hükümet müdahalesi eleştirildi. Raporda, “17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından sonra Gülen Hareketi'ni hedef tahtası haline getiren AKP hükümetinin ilk icraatlarından biri harekete yakın olduğu söylenen Bank Asya'yı batırmak için düğmeye basmak oldu.” ifadeleri kullanıldı.
Büyük Koalisyon Hükümeti ortaklarından Sosyal Demokrat Parti'ye (SPD) yakınlığı ile bilinen Friedrich Ebert Vakfı'nın Türkiye bürosu tarafından hazırlanan son Türkiye raporuna Bank Asya'ya yapılan hükümet müdahalesi damgasını vurdu. AB sürecinde AKP hükümetinin Almanya'daki en güçlü siyasi destekçisi olan SPD'nin Genel Başkanı, Federal Başbakan Yardımcısı, Ekonomi ve Enerji Bakanı Sigmar Gabriel'in de üyesi olduğu vakfın yeni raporunda Türkiye'deki hukuksuz uygulamalar es geçilmedi.
AKP hükümetine sert eleştirilerin yöneltildiği raporda Bank Asya ilgili olarak, "17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından sonra Gülen Hareketi'ni hedef tahtası haline getiren AKP hükümetinin ilk icraatlarından biri harekete yakın olduğu söylenen Bank Asya'yı batırmak için düğmeye basmak oldu." tespitinde bulunuldu. Hükümet tarafından bankaya atılan iftiralara da dikkat çekilen Türkiye raporunda, Hizmet Hareketi'nin baskı ve iftiralara karşı çok sayıda dava açtığı da hatırlatıldı.
Raporun Bank Asya ile ilgili bölümünde şu ifadeler yer aldı: “17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından sonra Gülen Hareketi'ni hedef tahtası haline getiren AKP hükümetinin ilk icraatlarından biri harekete yakın olduğu söylenen Bank Asya'yı batırmak için düğmeye basmak oldu. İlk önce devlete bağlı şirketler birikimlerini bankadan çekti, Katar Islamic Bank (QIB) ile yapılan hisse satışı müzakereleri de BDDK'nın çıkardığı engeller sonucunda başarısızlığa uğradı. Hükümet çevrelerinden ayrıca sürekli olarak bankanın sözde zor mali durumu ile ilgili açıklamalar yapıldı. Banka ayrıca Borsa İstanbul'da da ayırımcılıklara uğradı.”
“BANK ASYA İFTİRALARA KARŞI ÇOK SAYIDA DAVA AÇTI”
İşadamlarında, “hükümetin aleni baskılarından dolayı yabancı sermayenin Türkiye'den kaçabileceği yönünde ciddi endişelerin yaşandığının” ifade edildiği raporda, “Bank Asya farklı araçlarla kendisini savunuyor ve kendisine yönelik iftiralara ve bankalar kanununda yapılan ihlallere karşı da çok sayıda suç duyurusunda bulundu. Banka, kendini güvence altına almak için ayrıca sermaye artırımına gitti.” denildi.
AKP hükümetinin baskılarıyla ilgili olarak da “bu denli açık” ifadesinin kullanıldığı raporda şöyle devam edildi: “Fakat Bank Asya üzerinden yapılan çatışmalar işadamları tarafından gittikçe daha fazla endişeyle takip ediliyor. İşadamlarında, hükümetin ve çevresinin iş dünyasına bu denli açık biçimdeki müdahalesinin uluslararası yatırımcıları korkutacağı endişesi uyanıyor.”
“HÜKÜMET İNTİKAM İÇİN YARGIYI DENETİM ALTINA ALMAK İSTİYOR”
Diğer taraftan AKP hükümetinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu (HSYK) kendi denetimine almak istemesinin gerekçesinin ise şu olduğu kaydedildi: “Hükümet için HSYK'nın kendi kontrolü altına alınması önem arz ediyor. Bugüne kadar HSYK, hükümete karşı rüşvet ve yolsuzluk incelemeleri başlatan hâkim ve savcılara soruşturmalar açılmasına onay vermedi. Hükümet kendisi hakkında rüşvet ve yolsuzluk incelemeleri başlatan savcı ve hâkimlerle ilgili olarak “paralel devletin darbe teşebbüsü” değerlendirmesinde bulunuyor.” 'Paralel devlet' ifadeleri raporda tırnak içinde verildi.
AKP çevrelerinin HSYK seçimleriyle ilgili olarak belirttiği “kazanamazsak seçim sonuçlarını gayri meşru ilan ederiz.” açıklamalarına da değinildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan “paralel devlet” safsatalarıyla ilgili olarak ayrıca Erdoğan'ın başbakanı belirlemedeki önemli argümanın bu olduğunun da altı çizildi. CİHAN