Akıllı olmakta bir şey değil, mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır. (Descartes)
Teknolojinin ve medeniyetin ilerlediği bir zamanda, geriye düşen bir zihin ve akıl tutulması yaşanmaktadır. Türkiye’de şu anda teknoloji çılgınlığı büyüyor.
Tahmini rakamlara göre 30 Milyon Akıllı telefon kullanıcısı mevcut.
Düşünsenize ağabeyler bu ülkede 30 Milyon Akıllı insan olsa.?
Acaba nasıl olurdu?
Kullanımı ve ilerleyişi açısından akıl, kötülüğün ve zulmün emrine verildiği an, insanlık hüsrana, ziyana doğru ilerlemeye başlar.
Andorid, bir yaklaşımla üzerimize yüklenen uygulamaları, eklentileri, silkeleyip üzerimizden atmadığımız sürece Akıllı telefon kullanan ve Akılla telef-olanlardan olacağız.
İşletim sistemlerimiz, belleklerimiz, hard disklerimiz, bedensel ve fiziksel, ırksal ayrılıklarımız, ne olursa olsun. “Made in Allah” olarak yaratılan biz kullar.
Kullara, kukla olmayacağımızı, inancımızın giriş kapısında, “Kelime-i Tevhid” ile perçinleriz.
Akıl çağının, dağlarında bir koyun gibi gezinmekte olduğumuzu, bundan da hiç gocunmadığımızı görmek gerçekten üzüntü ve keder verici.
Güdülen ve güdülerimizle, iç savaşlar yaparken. Keyfiyetin kavmine, iltihak edip, medeniyet mefhumunun merhumları olmuş bir durumdayız.
Bütün yapısal alanlardan uzakta, yapılaşan ve yalnızlaşan bireyler olduğumuz gerçekliği yüzlerimize bir tokat gibi çarpmaktadır.
Toku oynayan, TOKİ’de oturan, toklu bir yapıya sahip olduğumuz da inkâr edilemez. Bir topluk toklulaştırılıyorsa, yoksullaştırılan bazı değerleri olduğunu düşünmesi gerekiyor.
Bir sürü kayıp hazinemiz var.
Sevgi, Saygı, Ahlak, İnsanlık, Vicdan, Merhamet, Cömertlik vesaire.
Ama bugün üzerinde durmak istediğimiz, Akıl Kaybı ve Görmezlikten gelme hastalığı.
Aklın körleştirildiği bir, eğitim ve bilim kodeksinin içerisinde. Kendi aklımızın yerini alan, başka yönlendirilmiş ve yönetilen akıllar taşıyoruz. Ve aklımızın, inancımızın tam zıddı yönde hareket halinde olması ise tamamen başlı başına bir problem.
Yerinde ve zamanında kullanılmayan aklın, ne denli zararlı ve tamiri imkânsız yaralar açtığını bilmek imkânsızdır.
Her noktada sürükleniyoruz… Bir Uçurumun kenarında, bütün varlığımızla…
Ölüler gibi yaşıyor, Yaşamadan ölüyoruz…
Çünkü içimizden ve bizden çıkarmaya çalıştığımız her şey eksilmiş…
Kanatları koparılmış bir kartal gibi..
Hayatları çalınmış insanlarız.
Aklımız telef oluyor. Cehaletimiz daha da büyüyor.