Bir kısım akademisyenin, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" manifestosunu okudum. Diyorlar ki; “Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız! Em ê nebin hevparên vî sûcî!
Bu bildiri, zehir- zemberek, bir manifestodur. Kapsamında samimiyet yok, bu sorunu çözmek için bir yol haritası sunmak yok. Düşmanca bu ülkenin değerlerine saldırı var. Yazık! Bu millet, bu bildiriye imza atan akademisyenleri bunun için mi okuttu ve çocuklarını bunun için mi onlara teslim etti?
Başta söyleyeyim; biz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan hiçbir kimsenin burnunun kanamasını istemiyoruz. Meseleler, ilim ve sağduyunun ışığı altında çözülmesi gerekir. Biz her zaman bunu söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz. Çünkü savaş, bölünme bu milletin sonunu getirir.
Bildiri de şöyle denmektedir: “Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz.”
Sen bir akademisyensin, neden hükümete bu konuda bir yol göstermiyorsun da böyle zehir- zemberek bir bildiri yayınlayarak, “Bu kasıtlı ve planlı kıyım… bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyoruz…” diyorsun. Senin gayen üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir
Haydi, buyur, Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluştur, hükümete sun, gereğini yapmazsa o zaman konuş.
Biz de biliyoruz; bir sorun var. Bu problem resmi ideolojiden kaynaklanmaktadır. Bu gerçeği kim inkâr edebilir? Resmi ideoloji düşmansız yaşayamamaktadır. Mesela biz dinimizin hükümlerini yaşamak istiyoruz, dediğimiz zaman efendim, bu isteğiniz laikliğe aykırıdır, demektedir. İlköğretimden Yüksek Öğretim’e kadar İslamî ilimler okutulsun, diyoruz. Efendim bu talebiniz de laikliğe aykırıdır. Hâsılı laiklik, Demokles’in in kılıcı gibi bu milletin tepesinde asılı durmaktadır.
Bu kılıca mal bulmuş mağribi gibi sarılarak Leninist- Marksiz zihniyette gençlik yetiştiren ve bu bağlamda PKK’yı oluşturan sensin. Dolayısıyla bu millete yabancı olan sensin. Bu bildiriyle de kendi kimliğini bir daha ortaya koydun
Kürt kardeşlerimizin kendi anadiliyle eğitim yapma isteği tabii bir haktır. Biz buna karşı değiliz. Mesele bu değil ki, Türkiye’yi zayıflatıp Ortadoğu’da söz sahibi olmasını engellemektir. Buna katkıda bulunmanın düşünce hürriyetiyle ne alakası vardır?
Özerklik talebi devlete bağlılık değil, ayrılıktır. Bunu dost düşman herkes bilmektedir. Buna rağmen bu bildiriye imza atmakla PKK ile aynı safta olduğunu bilmeyecek kadar ebleh misin sen, ey sözde akademisyenler? Nasıl akademisyen olduğunuz sorgulanmalıdır.
Hükümet halka dokunmadan Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de hendek kazıp devletin varlığını oralarda ortadan kaldırmak isteyen PKK ile mücadele ediyor. Varsa bir hukuksuzluk onu hükümete uygun bir lisanla bildirebilirsiniz. Böyle yapmayıp sadece hükümeti ve devleti suçlamak insafsızlık olur. Adama sorarlar hırsızın hiç mi kabahati yoktur, diye.
Sonuç olarak diyoruz ki, bu manifesto PKK’yı savunmak için asla kaleme alınmamıştır. Doğu’da gelişen olayları fırsat bilerek doğrudan doğruya bu milletin varlığına, inancına ve değerlerine karşı bir saldırıdır. Hoşça kalın.