19 Ocak 2016 günü yayınlanan Akademisyenlerin bildirisi yazımı Ömer adında bir okuyucum şu şekilde eleştirmiştir: “İnsaf, akademisyenlere vurmak sevap galiba”
Bizim akademisyenler güruhunu vurma gibi bir niyetimiz yoktur. Çünkü biz kavgadan, polemikten yana değiliz. Şahıslarla, guruplarla kavga edecek bir tabiata da malik değiliz. Bildiğimiz kadarıyla eğriyi doğrudan ayırmaya çalışıyoruz. Bizim işimiz budur.
Gayemiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir. Vuran, dalaşan ve polemikten yana olan sözde akademisyenler güruhudur. Biz, bu yazıyı akademisyenlerin bildirisi üzerine kaleme aldık. Yazımızda onlara vurma gibi bir düşüncemiz yoktur. Okuyucu alındı ki böyle bir eleştiride bulundu.
Biz bu zihniyeti tanırız. Tıpkı firavun gibi insanları dünyada ve ahrette hiçbir faydası olmayan şeylere davet etmektedir. Kendini her şeyin üstünde görür. Halkının hem cismen ve hem de aklen kendine tabi olduğunu düşünür.
Firavun, eşinin Müslüman olmasına, sihirbazların iman edip Hz. Musa’ya tabi olmasına engel olabildi mi?
Bu bağlamda söz konusu akademisyenler de tıpkı firavun gibi halkının cismine sahip olabilirler ama akıllarına hükmedemezler. İşte okuyucu bunu sözleriyle yansıtmıştır.
Demek istiyor ki; siz akademisyenleri eleştiremezsiniz, onları eleştirmek karşı gelmek anlamına gelir. Bu, bir itaatsizliktir.
Bu zihniyet şımarıktır. Dün firavun gibi istediği şekilde at oynatıyordu. Bugün oynatamıyor. Çünkü karşısına Musalar ve onlara tabi olanlar ve evinde iman eden Asiye gibi hanımlar dikildi.
Dün bu zihniyet, rejimi yerleştirmek için İskilipli Âtıf Hoca gibi birçok âlimi, gazeteciyi, iş adamını astı, 1935 yılında Dersim’i cayır cayır yaktı. Yakın tarihimizde PKK’yı bahane ederek birçok faili meçhul cinayetlere imza attı.
Şimdi ise hükümet, halka dokunmadan Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de hendek kazıp devletin varlığını oralarda ortadan kaldırmak isteyen PKK ile mücadele etmektedir. Bunu hukuksuzlukla suçlamanın samimiyetle bir ilgisi var mı? Hükümetin bir yanlışı varsa usulüne uygun söyleyin.
“Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız! Em ê nebin hevparên vî sûcî” Bu ne demek?
Söz konusu zihniyet iktidarda olsaydı, Sur’u, Silvan’ı, Nusaybin’i, Cizre’yi ve Silopi’yi Dersim’e çevirir ve cayır cayır yakardı; geçmişte olduğu gibi faili meçhul cinayetlere imza atardı. Onun için, eğri oturalım, doğru konuşalım.
PKK, düşmanın sözüne kanıp söz konusu yerlerde hendekler kazmasaydı, bugün yaşananlar gerçekleşmezdi. Ülkemizin kan kaybetmesi kimsenin yararına değildir. Bu böyle biline.
Akademisyenlerden bu yönde bir bildiri beklerken, bu şekilde bir bildiri yayınlamaları zihniyetlerinin gereğidir. Bu zihniyetten olumlu ve yapıcı bir bildiri yayınlamalarını beklemek kendini inkâr etmek anlamına gediğini de biliyoruz.
Bilmem anlatabildim mi sayın okuyucum? Hoşça kalın.