Ailenin çocuk terbiyesindeki rolü -4-

Nurten Selma Çevikoğlu

Geçen yazımızda bahsettiğimiz âyetlerin ifâdelerine uygun olarak elimizde emânet olarak bulunan evlatlarımızın güzel terbiye edilmesi bilhassa terbiye işinin hiçe sayıldığı günümüzde elzem bir öneme sâhiptir.

Çocuklar tertemiz toprak gibidir. Toprağa ne ekersen, onu biçersin. İslam âlimlerinden İmâm-ı Gazâlî Hazretleri (r.a.) bu hususta; ‘Çocuk ebeveynin yanında bir emânettir. Onun tertemiz kalbi, her nakış ve sûretten hoş, berrak ve soyut bir cevherdir. Neye meylettirilirse ona meyleder. Kendisine hayırlı, güzel şeyler öğretilirse hayır üzere büyür. Dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşur. Anne-babası onun sevâbına ortak olur. Eğer şerre alıştırılır, bu doğrultuda yetiştirilirse, şakî olup dünyâda da âhirette de helâk olur. Çünkü ondan velisi sorumludur.’ (1) Buyuruyor. Belirtildiği üzere, ana ve babanın çocuklarını eğitirken ellerinde öyle bir materyal vardır ki, âlimlerimiz onu cevher olarak değerlendiriyor. Bugün bizler de, konunun ciddiyetini kavrayan, eksik yanlarını giderip Kur’ân’ın muhatabı olan ebeveynlerden olmalıyız kanaatini taşıyoruz.

Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselâtü vesselam;

 ‘Her doğan (çocuk) fıtrat üzere doğar, (konuşmaya başlayıncaya kadar bu hal devam eder), sonra anne ve babaların tesiriyle Yahudi, Hıristiyan, Mecûsi olur.” (2) Buyururken, çocuk doğduğunda fıtratında mevcut olan iyi şeyleri geliştirme işinin ana-babanın maharetine bağlı olduğunu vurguluyor.

Bunların yanı sıra çocuklar, Allâhu Teâlâ’nın ana-babaya ihsan ettiği nimetlerdir. Müslümanlar, yaratıcıları tarafından kendilerine ikram edilen her bir nimetin şükrünü değişik yollarla ifâde ederler. Eğer nimetin şükrü yapılmazsa elden gider. Ana-baba, kendisine bahşedilen evlat nimetini, onları İslam itikâd ve inancı ile terbiye ederek yaparsa şükür vazifesini yerine getirmiş olur. Böylece de emânete hıyânet etmeyerek Rabb’inin rızâsını kazanır.

 Çocuk sâhibi olmak, âdeta bembeyaz bir kâğıda sâhip olmak demektir. Bu kâğıda güzel ve özlü şeyler yazarsanız faydalı bir eser ortaya çıkar elbette bunun tersi de mümkündür. Müslüman anne-babalar çocuklarını Müslüman’ca yetiştirmeli, bu konuda üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları hakkıyla yerine getirmelidir. Aksi ise ateşli ve acı bir cehennemdir. (3) Yahudi ve Hıristiyan aileler de, pek tabîdir ki çocuklarını kendi inanışlarına göre yetiştirmek isterler. Çocuklar, Allah (c.c.) katında günahsız ve tertemiz olarak doğarlar. Daha sonra ebeveynleri onların bu saf hallerini bozup, kendi bozuk ve tahrif olmuş düşüncelerini onlara aşılarlar.

Bir de şu husus var, ebeveyn olarak üzerimize düşeni titizlikle yerine getirdikten sonra netice istediğimiz gibi olmayabilir. Bu da nasip işidir ve hayat imtihanımızın bir sırrıdır. O zaman da duâya sıkı sarılmalıdır. Hele anne-babanın evlâdına yaptığı dua, reddedilmeyecek duâların içindedir. Ama terbiye konusunda gerekli hassâsiyeti göstermeden yâni ‘tedbiri almadan’ ‘ne yapalım, nasip işi, takdir böyleymiş’ de denemez. Biz Müslüman ebeveynler olarak elimizden geleni yaptıktan sonra takdiri yâni neticeyi kâinatın yüce yaratıcısına bırakırız. Bu yüce İslâm’ın tevekkül anlayışıdır. Tevekkülün ciddi anlamda ifâ edilmesi günümüz tâbiriyle psikolojik bir rahatlamadır. 

Hâsılı, evlâdın yetiştirilmesinde aileye düşen pay büyüktür. Ailenin verdiği ilk mânevî terbiye çocuğa iyi işlenmişse etkisi ömür boyu kalıcı olur. Aileden başka, bu vazifeyi yerine getirecek başka bir müessese yoktur. Bu gerçekleri anne-babaların iyi idrak edip, ona göre hareket etmeleri gerekir. Çünkü milletleri meydana getiren ailelerin faziletlerle donatılmış olması; milletleri yüceltir, yükseltir ve ilerletir.

Hayırla kalınız, Hakk’a emânet olunuz. Bu yazı dizisiyle faydalı olabildimse ne mutlu!

----------------

1- Gazâlî, İhyâ’u Ulûmi’d-Dîn, C.VI, s.247

2- Müslim, Kader, 25

3- Tahrîm, 6

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.