Ailede Kocanın Yeri

Nevzat Laleli

Yuvamız yazı serisi
 
İnsanın olduğu her yerde, bu insanlar arasında iş bölümü yapmak, aralarında çıkabilecek haksızlıkları gidermek, nimetin ve külfetin adilane bir şekilde dağılmasını sağlamak hususunda “sevk ve idare” konusu her zaman var olmuştur. İnsanın saadet ve mutluluğu esas alındığında bu konuya çözüm sunmak dinin ve ideolojilerin en önemli konusudur. Yapılan incelemeler göstermektedir ki; “insanlar arasında hakkın korunması” halinde hiç bir zaman karışıklıklar yaşanmamış, bu da o toplumun idari sistemindeki mükemmellik olarak tespit edilmiştir. Hangi topluluk idari yapısını düzgün tutmuş, adaleti güzel dağıtmış ve milli gelir dağılımında hakkaniyet ölçülerini uygulamışsa o topluluk refaha ve mutluluğa kavuşmuştur.
Her kafadan bir sesin çıktığı sistemlerde, bir başka ifade ile “Horozu çok olan yerde sabahın tez olduğu” yerlerde refahında, huzurunda olmayacağı açıktır. Disiplin, iş dağılımı ve itaat açısından Türk ordusunun disiplini, dünya sıralamasında ilkler içerisinde olması onun aynı zamanda idari yapısındaki düzenliliğinden kaynaklanır. Ordu içerisinde herkesin yetki ve sorumluluğu bellidir. Kim, neyi, ne zaman ve ne kadar yapacaktır bellidir. Ve bir albayın verdiği karar, 100 kadar yüzbaşının birlikte vereceği karardan üstün tutulmuştur.
AİLEDE YÖNETİM
Aile, toplumun en küçük birimidir. Baba, anne, çocuklar varsa dede ve nine aileyi oluştururlar. Aile içinde de bir görev dağılımı bulunmakta, bireyler arasında çıkabilecek ihtilafların adil bir şekilde çözülmesi, nimet ve külfet dağılımının uygun bir şekilde yapılması gerekmektedir. Ailede ki idari yapı, bir askeri yapı gibi sert ve katı olmasa da belli müsamahalar içerisinde sürmektedir.
Dinimize ve yürürlükteki medeni hukuka göre babanın evin reisi olduğu görülmektedir. Yaratılış olarak hanımın daha hissi olmasına mukabil kocanın daha aklî olması; evinin rızkını kazanmada, yuvayı dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korumada, bireyler arasında ki görev dağılımı ve arasında çıkabilecek ihtilafların adil bir şekilde çözüme bağlanmasında görevinin bulunması doğaldır.
Buna mukabil anne, babanın yardımcısı olmakla birlikte ev işlerinde her zaman karı-koca istişare yapacaklardır. Çünkü ev işlerini ve evin ihtiyaçlarını kadın daha iyi bilmektedir. Ananelerimize göre kadının görevi, bakanlar kurulundaki başbakana nispetle, iç işleri bakanı durumundadır. Bazı aile reisleri bazı işlerinde eşlerine danışmak isterler ve “içişleri bakanına bir sorayım” derler. Ancak verilecek kararlarda son söz hakkı babaya aittir.
DİNİMİZ NE DİYOR
Bakara, 228. ayette; “Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Yalnız, erkekler için onların üzerinde bir derece vardır. Allah’ın izzeti var, hikmeti var.” Nisa, 34. ayette ise; “Erkekler, kadınlar üzerine hâkim dururlar. Çünkü Allah birini diğerinden bazı üstünlüklerle yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcarlar. Bunun için iyi kadınlar itaatkârdırlar. Allah’ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda korurlar” buyurmaktadır.
Ebu Hureyre den rivayet edilen hadis-i şerif de peygamberimiz; “Kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve kocasına da itaat ederse ona cennetin hangi kapısından istersen oradan cennete gir denilir. (Ramüzül Ehadis 520.8) buyurmaktadır.
Hz. Abdullah ibni Ebu Evfa (r.a) dan rivayet edilen bir başka hadis-i şeriflerinde ise; “Eğer bir kimseye Allah’tan başkasına secde etmeyi emretseydim, kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Nefsim yed’i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki kadın kocasının hakkını ödemedikçe, Allah’ın hakkını ödemiş olmaz” buyurmuştur.
Milli değerlerimizde de “ailede kocanın yeri” yine inançlarımızda olduğu gibidir. “Bir kadın kocasının evine beyazlarla (gelinlikle) girer ve beyazlarla (kefenle) çıkar - Koca, evin direğidir – Kadın yeryüzü gibi olursa erkek ona gökyüzü gibi olur gibi ifadeleri bulunmaktadır.
ANNENİN KIZINA ÖĞÜDÜ
Birçok gazete ve dergide neşredilen ve toplumda hayli revaç bulan, “bir anneden kızına nasihatler” başlıklı yazıda, anne gelin gönderdiği kızına şöyle seslenmektedir.
 “Yavrum, sana kırk yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı nasihatlerde bulunacağım. Bu nasihatlerime uyarsan dünyada mutlu bir ömür süreceğin gibi ahirette de saadete ulaşırsın.
Kanaatkâr ol. Kocan tarafından getirilecek yiyecek ve giyecek her şeyi memnuniyetle kabul et. Çünkü kanaat, kalbi huzura kavuşturur. Söylenenleri daima iyi dinle ve kocanın meşru emirlerine itaat et. Evin ve her şeyin devamlı temiz ve düzenli olsun. Eşinin yemek ve uyku saatine dikkat etmelisin. Açlık insanı huysuz, uykusuzluk öfkeli kılar. Evinin mallarını ve eşyanı iyi koru. Yaptığın işleri ve iyilikleri başa kakma. İyiliğe karşı iyilik çabuk unutulur fakat kötülüğü karşı yapılan iyilik unutulmaz. Eşinin yakınlarına güzel muamelede bulun. Kocanın hatalarını yalnız iken ve yumuşak bir dille söyle. Kocanın ve evinin sırlarını hiç kimseye açma. Karı koca arasındaki sırlar kabre beraberce gömülmelidir. Eşinin üzüntüsünü ve neşesini paylaş. Ona her yönüyle iyi bir hayat arkadaşı ol. Yalan, yuvayı içten içe kemirerek yıkan bir kurttur. Aranızda çıkabilecek problemlerini kendiniz halletmelisiniz. Bunları bize ve bir başkasına açma. Kocanın gücünün yetmeyeceği şeyleri almasını isteme. Kadının güzel huylusu, eşine cennet nimetidir. Sen kocana cennet nimeti ol. Azap çektirme.
Sevgili kızım. Senin bunları yapabilmen, kocanın isteklerini kendi isteklerine, onun rızasını kendi arzularına tercih etmemle mümkün olabilir. Kendi istek ve arzularını ön plana çıkartırsan bu nasihatlerimi tutman mümkün olmaz”
İTAATKÂR BİR HANIM
Tarafımızdan evlendirilerek yuvalarını kuran bir çiftimiz var. Size önce damat ve gelin arasında ki bazı farklılıkları göstermek ardından da gelin hanımın gösterdiği bir büyük düşünce ve davranıştan söz etmek istiyorum.
Damadımız boşanmış ve 2 çocuk babası bir insandı. Gelinimiz ise bekâr…
Damadımız lise mezunu bir kamu kuruluşunda güvenlik görevlisi olarak çalışıyorken, gelinimiz ise üniversite mezunu (ilahiyat fakültesi) idi ve bir şirkette sekreterlik yapıyor.
Damadımız maddi açıdan orta seviyede, kızımız ise zengin bir ailenin evladıdır.
Milli değerlerimiz açısından ve bu değerleri bilerek hayata geçirmek açısından kızımız oğlandan hayli öndeydi.
Damat sık olmasa da ara sıra sigara kullanıyor, gelinimiz sigara da içmiyordu. Allah nasip etti bu kardeşlerimizin düğünlerini yaptık ve evlendirdik.
Gelin kızımız bir gün kocası olan delikanlıya diyor ki; “Değerli eşim. Biliyorsun ben çalışıyorum. Ancak eğer sen izin verirsen ben çalıştığım yerden ayrılmak ve sana hizmet etmek istiyorum.(!)”
Bu bir inanç meselesidir. Bu bir anlayış meselesidir. Ne mutlu bu şekilde davranabilen hanımlara ve ne mutlu böyle anlayışa sahip eşi olan kocalara…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.