Son zamanlarda birçok farklı odağın ailenin temeline dinamit yerleştirme çabalarının bir örneği olarak gün yüzüne çıkan ve ‘gündüz kuşağı kadın programları’ adı altında pazarlanan programlar, ailenin temelini oluşturan her türlü değerlerin yozlaştırılması üzerinden reyting elde ediyor. RTÜK bile bu programlar konusunda sessiz kalıyor. Daha önce evlilik programları konusunda geç de kararlar alan ve bu programları yayından kaldırtan RTÜK son aylarda yaşanan rezaletlere ise sessiz kalmaya devam ediyor. Aile içi dramları ve mahrem bilgileri reyting şovu haline dönüştüren programlar, reyting oranlarını kaybetmemek için başka vahşetlere kapılarını açıyor. Son olarak özellikle sosyal medyada konuşulan ‘Palu Ailesi’ mevzusu ile cinayet, ensest ilişki, işkence gibi vahşetler üzerinden şov yapan ve reyting sıralamalarında birinci sıraya yerleşen söz konusu programda yaşanan vahşet toplumun gözü önünde masaya yatırılıyor.
MEDYAYA CİDDİ BİR DENETİM ŞART!
Tecavüz, işkence, ölüm gibi insan ve toplum psikolojisini derinden sarsabilecek konuların, yargı erkleri yerine televizyon ekranlarında karara bağlanmasına tepki gösteren Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Sarı, “Bu programlarla birlikte pem aile mahremiyeti ihlal ediliyor hem de özendirici etkisi var. Diğer ucu var, böyle mahrem olsun derken de üstü kapatılıyor. Polisler bile uzun yıllar bu tür konularla müdahale etmemiş. Bu tür olayların adalete çıkması önemlidir. Fakat bu olayların medya önünde değil de yargı önünde gündeme getirilmesi gerekiyor. Medyaya mutlaka denetim getirilmeli. Bu tür olaylar açığa çıksın ama medyanın önünde açığa çıkmasın. Reyting için bu tür olayların açık açık ifşa edilmesi çok kötü bir durum. Bunu gören insanlar hayvan yetiştirmeye başlıyor. Çocuk yapmıyorlar, evde kedi köpek besliyorlar. Böyle bir toplumda nasıl çocuk yetiştiririm diye endişe ediyorlar. Bu yüzden hayvan yetiştirerek, kendilerince mutlu olmaya çalışıyorlar” dedi. Sosyolog Özgür Sarı, “Toplum bunları izledikçe bu kötülükleri seyretmekten normal görmekten zevk almaya başlıyor. Türk aile yapısındaki kültürel geleneğin, birlik beraberlik, namus dediğimiz aile yapısı ters-düz ediliyor” dedi.
AHLAK VE DEĞERLER EĞİTİMİ VERİLMELİ
Medyada aile mahremiyetin ihlal edilmesinin çok olumsuz sonuçları olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Sarı, şunları söyledi: “Bu televizyonlarda yapılanlar habercilik değil şovdur. Basın özgürlüğüne saygı duyuyorum. Medyada aile mahremiyeti ihlal ediliyor. İnsanların inancı düşüyor. Aileye olan inanç düşüyor. İnsanlara olan inanç azalıyor. En önemlisi de dine olan inanç azalıyor. Palu ailesi görünürde dindar bir aileydi. Yaşananları gördükçe insanların dine ve dindarlara olan güveni azalıyor. Dindarlıkta ciddi bir düşüş yaşanıyor. Ahlak dinin omurgasıdır. İnsan nefsi mutlaka kötülüklere kayıyor. Değerler eğitimi ve ahlak eğitimi gerekiyor. Dindar olan da olmayan da ahlak eğitimi almalı. Aile danışmanları olmalı. Bu hala yürürlüğe giremedi. Değerler ve aile değer mi verilmeli.”
BÜTÜN OLANLAR NORMALMİŞ GİBİ GÖSTERİLİYOR
Sosyolog Prof. Dr. Özgür Sarı, “Burada aileyi tehdit eden ciddi bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Aile içerisinde yaşanan çok ciddi sorunlar söz konusu. Katillik var, tecavüz var, ensest var, işkence var ve bütün bunlar Türkiye kamuoyunun önüne çıkarılarak bir şov formatı ile gösteriliyor, konuşuluyor. Normalmiş gibi kamuoyu ile paylaşılıyor” ifadelerini kullandı. Söz konusu programların katilleri şovmen rolüne büründürdüğünü belirten Sarı, “Orada bir açıdan sadece sunumu yapan kişi değil, katiller de şovmen rolüne bürünmüş oluyorlar. Toplum bunları izledikçe bu kötülükleri seyretmekten normal görmekten zevk almaya başlıyor. Bunu izleyenler bu vahşetten zevk almaya, eğlenmeye başlıyor. Türk aile yapısındaki kültürel geleneğin, birlik beraberlik, namus dediğimiz aile yapısı ters-düz ediliyor” diye konuştu.
İBRAHİM BÜYÜKEKEN