Bizim için en önemli hayat şüphesiz ki âhiret hayatıdır. Ama belki de en çok göz ardı edilen de odur.
Dertleniriz bazan dünyalık şeylerle. Kiminin bir sözü bize acı verir. Kimi zaman farklı bir davranış. Kimi zaman dünyalık bir kayıp ya da birisinin taktığı çelme.
Kimi zaman birisine iyilik yaparsınız, sonra da ondan kötülük görürsünüz. Bir dostunuza dert yanarken bunu anlatırsınız. O dostunuz hal ehli birisi ise size; “eh insana âhiret azığı da gerekli. Dertlenme. Çok düşünme. Tevekkül et Allah’a” diyerek sizi teselli eder.
İşte burada kafanıza takılan bir deyim vardır. O da; “âhiret azığı”dır.
Gerçekten de insana âhirette azık lazımdır. Bizler niçin bunu düşünmeyiz acaba? Herhalde gafletimizden değil mi?
Ehl-i îman olarak gitmek en büyük hedefimizdir tabii ki. Arzumuz ve duamız da bu. Sonra da salih ameller gerekir bize. İşte bütün bunlar âhiret azığıdır. Namazımız başta olmak üzere ibadetlerimizin güzel olması da azığımızın kalitesini artıracak, değeri kıymetli olacaktır.
Hayır yollarında koşuşturmak da bir âhiret azığıdır.
Allah’ın kullarına hizmet gayreti içerisinde onlara iyiliğe koşuşturmak da öyle. Ama iyilik karşılığında kötülük de bulabilirsiniz. Bu da bir imtihandır ve sabır saatimizin ölçüsüdür.
Eh, ne demişler?
“-İyiliğe iyilik herkesin işi, kötülüğe iyilik er kişinin işi.”
Ardınızdan konuşurlar yani gıybetinizi yaparlar. İşitir, üzülürsünüz.
Sonra belki de Hasan-ı Basrî Hazretleri gelir aklınıza.
Onun böylesi bir durumda davranışlarını hatırlarsınız. Siz de onun gibi gıybetinizi yapan kimseye bir tabak hurma göndermeyi düşünürsünüz. Bu da sizin kulluk noktasındaki erdeminizi gösterir bu.
İşte böyle.
Hayata anlam katan şeylerdir bunlar. Olmaması da mümkün değil böylesi şeylerin.
Yakınlarınız olabilir bazan bunlara sebep olanlar. Yine de yüzlerine bakmak mecburiyetindesiniz. Bakın imtihana.
Ama biliyoruz ki sabır, tevekkül ve hikmetle bakanlar daima kazanırlar. İşte davranış biçiminiz de bu olmalı. Zira insana âhiret azığı gerekli.
Belki bazan da kendisinden size âhiret azığı gönderenlere üzülürsünüz. Bu da îmanınızın kemal noktasını gösterir. Sonra da haklarınızı helal ediverirsiniz.
Zaten Allah’ın rızasına ulaşmak değil midir hedefiniz? İşte kazandınız.
Evet, kazanmaya muhtacız.
Kaybetmeye tahammülümüz olmamalı.
Çünkü bir defa gelinir bu dünyaya. Telafisi yoktur onun.
Rabbimiz bizlere böylesine erdemi lûtfetsin.
O’na emanet olunuz.
Kimi zaman birisine iyilik yaparsınız, sonra da ondan kötülük görürsünüz. Bir dostunuza dert yanarken bunu anlatırsınız. O dostunuz hal ehli birisi ise size; “eh insana âhiret azığı da gerekli. Dertlenme. Çok düşünme. Tevekkül et Allah’a” diyerek sizi teselli eder.
İşte burada kafanıza takılan bir deyim vardır. O da; “âhiret azığı”dır.
Gerçekten de insana âhirette azık lazımdır. Bizler niçin bunu düşünmeyiz acaba? Herhalde gafletimizden değil mi?
Ehl-i îman olarak gitmek en büyük hedefimizdir tabii ki. Arzumuz ve duamız da bu. Sonra da salih ameller gerekir bize. İşte bütün bunlar âhiret azığıdır. Namazımız başta olmak üzere ibadetlerimizin güzel olması da azığımızın kalitesini artıracak, değeri kıymetli olacaktır.
Hayır yollarında koşuşturmak da bir âhiret azığıdır.
Allah’ın kullarına hizmet gayreti içerisinde onlara iyiliğe koşuşturmak da öyle. Ama iyilik karşılığında kötülük de bulabilirsiniz. Bu da bir imtihandır ve sabır saatimizin ölçüsüdür.
Eh, ne demişler?
“-İyiliğe iyilik herkesin işi, kötülüğe iyilik er kişinin işi.”
Ardınızdan konuşurlar yani gıybetinizi yaparlar. İşitir, üzülürsünüz.
Sonra belki de Hasan-ı Basrî Hazretleri gelir aklınıza.
Onun böylesi bir durumda davranışlarını hatırlarsınız. Siz de onun gibi gıybetinizi yapan kimseye bir tabak hurma göndermeyi düşünürsünüz. Bu da sizin kulluk noktasındaki erdeminizi gösterir bu.
İşte böyle.
Hayata anlam katan şeylerdir bunlar. Olmaması da mümkün değil böylesi şeylerin.
Yakınlarınız olabilir bazan bunlara sebep olanlar. Yine de yüzlerine bakmak mecburiyetindesiniz. Bakın imtihana.
Ama biliyoruz ki sabır, tevekkül ve hikmetle bakanlar daima kazanırlar. İşte davranış biçiminiz de bu olmalı. Zira insana âhiret azığı gerekli.
Belki bazan da kendisinden size âhiret azığı gönderenlere üzülürsünüz. Bu da îmanınızın kemal noktasını gösterir. Sonra da haklarınızı helal ediverirsiniz.
Zaten Allah’ın rızasına ulaşmak değil midir hedefiniz? İşte kazandınız.
Evet, kazanmaya muhtacız.
Kaybetmeye tahammülümüz olmamalı.
Çünkü bir defa gelinir bu dünyaya. Telafisi yoktur onun.
Rabbimiz bizlere böylesine erdemi lûtfetsin.
O’na emanet olunuz.