Şehirler insan barındırır, bitki, hayvan tüm canlıları içinde barındırır. Bunlarla beraber nice dert, sıkıntı ve üzüntüleri de barındırır. Arzu, coşku, sevinçler de barınır şehirlerde. Neleri barındırmaz ki şehirler. Bazen hüzünleri ve problemleriyle ağlar sanki şehirler. Evet, ağlayan şehirler vardır. İçinde barındırdıkları dert ve acılarıyla damla damla gözyaşı akıtan, sızım sızım kan akıtan şehirler vardır.
İşte Gazze ağlayan şehir. Yürekleri dağlayan şehir. Üzerine yağan bombalarla yerle bir edilen şehir. Yığın yığın ölü ve yaralılarıyla feryatlara boğulan şehir. Evleri başlarına yıkılan, evsiz barksız, yersiz yurtsuz kimsesizlerin barınağı şehir. Elektrikleri, suları kesilen, ekmeği aşı olmayan, dertleriyle inleyen şehir. Gazze, Gazze ağlayan şehir.
Dünya Müslümanları olarak üzgünüz, hüzünlüyüz, ağlıyoruz Gazze’ye. İlaçlar, yardımlar, dualar topluyoruz Gazze için. Yasinler, Fetihler, Duhanlar okuyoruz Gazze için. Gazze yaralı şehir.. Gazze dertlerin kümelendiği şehir. Senin için kardeşlerin geceleri hiç teheccüd namazına kalkmayanlar bile kalkarak teheccüd namazı kılıp dualar ediyor düşman istilâsından kurtulman adına yalvarıp yakarıyorlar yüce Yaratıcıya. “Kardeşinin derdiyle dertlenmeyen benden değildir.” diyor şanlı Peygamber. Derdin derdimizdir ey Gazze. Yaran yaramız. Yanındayız. Ne yazık ki şu an ancak duaya ve ufak tefek yardımlara gücümüz yetiyor. Fakat diliyoruz ki Rabbimizden; bir gün olsun gücümüz tüm dünya zalimlerine yetsin. Ancak İsrail ile hesabımız senin adına bir ayrı olsun.
Yıllar boyu ne şehirlerimiz ağladı bizim. Ne şehirlerimiz kan kustu. Daha dün Bağdat. Bir zamanların ilim beldesi, evliyalar âlimler otağı Bağdat yaralandı. Hatta O’na dedik ki: ‘yaralı Bağdat.’ Onun da üzerine aynen senin gibi ne bombalar yağdı. Hem de tonlarca ve her çeşidinden bombalar yağdırdı şer güçler. En modern ve en gelişmiş teknolojik silahlar Bağdat’ta denendi. Orada da ey Gazze, senin gibi ne masum bebeler can verdi. Hayatının baharında nice genç filizlerimiz zalimlerin zulümlerine hedef oldu. Bir milletin gelecek hayalleri yıkıldı, idealleri söndürüldü, ümit filizleri tomurcuk veremedi. Kurudu, güdükleşti, kısırlaştı yeşeremedi.
Dünyaya dair acılarımız var, hüzünlerimiz var. İnsan olarak feryâdü figanlarımız var. İnsan olarak dünyaya geldik maalesef insanca davranışlar sergilenemediği bir dünyada yaşıyoruz. Oysa biz Müslümanlar kaç asır tüm dünyaya en âdil düzeni en ideal idare sistemini getirerek içimizde neredeyse yetmiş iki buçuk milleti huzur içinde barındırarak ayrı gayrı yapmadan beraberce huzur ve mutlu bir şekilde yıllarca yaşayarak göstermiş bir milletken şu düştüğümüz zillet gerçekten ağrımıza gidiyor. İfadelendirmesi zor, kabullenmesi ondan da zor. Boğazımıza hıçkırıklar düğümleniyor.
Ah Gazze ağlayan şehir. İçindeki nice ağlayan kardeşlerimizi düşündükçe kahroluyoruz. Masumlara uzanan eller kırılsın. Mazlumlara sahip çıkılsın. İhtiyaç sahiplerinin yaraları sarılsın. Zalimlere en kısa zamanda hadleri bildirilsin. Uluslar arası camia zulme ve vahşete destek olmasın, seyretmesin, tedbir alsın.. Zulüm ve vahşet son bulsun. Savaş suçluları cezalandırılsın. Mevcut ne varsa kâinatta Rabb’e teslim olsun. Dünyanın tüm dertleri ve problemleri İSLAM ile sükûn bulsun.
İşte Gazze ağlayan şehir. Yürekleri dağlayan şehir. Üzerine yağan bombalarla yerle bir edilen şehir. Yığın yığın ölü ve yaralılarıyla feryatlara boğulan şehir. Evleri başlarına yıkılan, evsiz barksız, yersiz yurtsuz kimsesizlerin barınağı şehir. Elektrikleri, suları kesilen, ekmeği aşı olmayan, dertleriyle inleyen şehir. Gazze, Gazze ağlayan şehir.
Dünya Müslümanları olarak üzgünüz, hüzünlüyüz, ağlıyoruz Gazze’ye. İlaçlar, yardımlar, dualar topluyoruz Gazze için. Yasinler, Fetihler, Duhanlar okuyoruz Gazze için. Gazze yaralı şehir.. Gazze dertlerin kümelendiği şehir. Senin için kardeşlerin geceleri hiç teheccüd namazına kalkmayanlar bile kalkarak teheccüd namazı kılıp dualar ediyor düşman istilâsından kurtulman adına yalvarıp yakarıyorlar yüce Yaratıcıya. “Kardeşinin derdiyle dertlenmeyen benden değildir.” diyor şanlı Peygamber. Derdin derdimizdir ey Gazze. Yaran yaramız. Yanındayız. Ne yazık ki şu an ancak duaya ve ufak tefek yardımlara gücümüz yetiyor. Fakat diliyoruz ki Rabbimizden; bir gün olsun gücümüz tüm dünya zalimlerine yetsin. Ancak İsrail ile hesabımız senin adına bir ayrı olsun.
Yıllar boyu ne şehirlerimiz ağladı bizim. Ne şehirlerimiz kan kustu. Daha dün Bağdat. Bir zamanların ilim beldesi, evliyalar âlimler otağı Bağdat yaralandı. Hatta O’na dedik ki: ‘yaralı Bağdat.’ Onun da üzerine aynen senin gibi ne bombalar yağdı. Hem de tonlarca ve her çeşidinden bombalar yağdırdı şer güçler. En modern ve en gelişmiş teknolojik silahlar Bağdat’ta denendi. Orada da ey Gazze, senin gibi ne masum bebeler can verdi. Hayatının baharında nice genç filizlerimiz zalimlerin zulümlerine hedef oldu. Bir milletin gelecek hayalleri yıkıldı, idealleri söndürüldü, ümit filizleri tomurcuk veremedi. Kurudu, güdükleşti, kısırlaştı yeşeremedi.
Dünyaya dair acılarımız var, hüzünlerimiz var. İnsan olarak feryâdü figanlarımız var. İnsan olarak dünyaya geldik maalesef insanca davranışlar sergilenemediği bir dünyada yaşıyoruz. Oysa biz Müslümanlar kaç asır tüm dünyaya en âdil düzeni en ideal idare sistemini getirerek içimizde neredeyse yetmiş iki buçuk milleti huzur içinde barındırarak ayrı gayrı yapmadan beraberce huzur ve mutlu bir şekilde yıllarca yaşayarak göstermiş bir milletken şu düştüğümüz zillet gerçekten ağrımıza gidiyor. İfadelendirmesi zor, kabullenmesi ondan da zor. Boğazımıza hıçkırıklar düğümleniyor.
Ah Gazze ağlayan şehir. İçindeki nice ağlayan kardeşlerimizi düşündükçe kahroluyoruz. Masumlara uzanan eller kırılsın. Mazlumlara sahip çıkılsın. İhtiyaç sahiplerinin yaraları sarılsın. Zalimlere en kısa zamanda hadleri bildirilsin. Uluslar arası camia zulme ve vahşete destek olmasın, seyretmesin, tedbir alsın.. Zulüm ve vahşet son bulsun. Savaş suçluları cezalandırılsın. Mevcut ne varsa kâinatta Rabb’e teslim olsun. Dünyanın tüm dertleri ve problemleri İSLAM ile sükûn bulsun.