Her birimizin yaraları, acıları, travmaları var. Çocukluğunuzda anne ve babanız tarafından ihmal edilmiş, örselenmiş, ötekileştirilmiş, hırpalanmış, kardeşler arasında adil davranılmamış olabilirsiniz. Belki öğretmeniniz tarafından sınıfta devamlı eleştirildiniz, kıyaslandınız, suçlandınız. Belki yetişkinliğinizde eşiniz tarafından aldatıldınız, şiddete uğradınız, çocuklarınız tarafından vefasızlık yaşadınız. Belki de en güvendiğiniz arkadaşınız tarafından dolandırıldınız, haksızlığa uğradınız ya da hiç ummadığınız bir akrabanız tarafından fiziksel veya duygusal istismara uğradınız. Yaşadığınız olay veya olaylar sizi maddi ve manevi olarak derinden etkiledi.
Olayın üzerinden uzunca bir zaman geçmesine rağmen üzüntünüz, kızgınlığınız, kırgınlığınız, öfkeniz belki de hala devam ediyor. Hatta öylesine devam ediyor ki, bu sizin şu anda hayatınızı sağlıklı bir şekilde yaşamanızı, sağlıklı ilişkiler kurmanızı bile engelliyor olabilir. Yaşadığınız, duyduğunuz, gördüğünüz şeylerden tetiklenip, devamlı o an gündeminize geliyor, tekrar o anı yaşıyor gibi hissediyor olabilirsiniz. Bilinç veya bilinçaltında yaşadığınız bu durumlar sizin olumsuz düşüncelerinizi çoğaltıyor, agresifleşip, öfkelerinizi çoğaltıyor olabilir.
Geçmişten kimleri ya da neleri hala sırtımızda taşıyoruz ve kendimize yük ediyoruz. Affetmek geçmişte olmuş, bitmiş, gitmiş olumsuz anıların, duygusal yükünden kurtulmak, o geçmişte olmuş bitmiş olaylarla ilgili olumsuz duygu ve düşüncelerin hayatımızı etkilemesine son vermektir. Affetmek geçmişte bir şekilde zarar vermiş olay, kişi ya da durumla ilgili olarak intikam, öfke, düşmanlık gibi duygulardan da arınmaktır.
Öncelikle bahsettiğimiz affetmek ne değildir bunu netleştirelim. Yaşadığınız acıyı reddetmek ya da size yapılan kötülüğü yok saymak, mazur görmeye çalışmak bizim bahsetmeye çalıştığımız affetmek değildir. Affetmek demek yok saymak demek, affetmek demek karşıdaki kişinin hatasını görmezden gelmek demek değildir. Affetmek bize yapılan hatayı, kötülüğü unutmak anlamına da gelmez. Affetme, “Birisiyle ilişkim vardı. Bir hata yaptı, beni aldattı, bir şeyler oldu, şimdi geri geldi. Acaba onu affetsem mi, affetmesem mi? Onu tekrar hayatıma alsam mı, almasam mı tarzı bir affetmeden de bahsetmiyoruz.
Bahsettiğimiz affetmede o kişiyi tekrar hayatınıza almak zorunda değilsiniz. Bahsettiğimiz affetmede geçmişte yaşanmış bitmiş, sizi duygusal olarak etkileyen olayları ya da kişileri, bugünkü yaşamımızı etkileyen olumsuz duygu ve düşüncelerimizden göndermektir. Bahsettiğimiz affetmek karşıdaki kişinin hatasını görmezden gelmek demek değildir. Affetmek bana yapılan hatayı ya da kötülüğü unutmak anlamına da gelmez. Çünkü unutmak demek benzer olaylarla tekrar karşılaşırsam önlem alamamak demektir. Yani ben bana yapılan kötülüğün farkında olacağım fakat bununla ilgili kin, intikam, öfke, kızgınlık, hırs gibi duygusal yüklerden arınacağım, bunları sırtımdan atacağım demektir.
Bu ikisi arasındaki farkı bize şu atasözü özetliyor. İnsan ne affeder, ne de unutur. Saf insan hem affeder hem de unutur. Akıllı insan ise affeder ancak unutmaz. Affetmek karşı tarafı haklı görmeye çalışmak değildir. Affetmek karşı tarafın yaptığının yanına kar kalmasını sağlamak da değildir. Aslında affederek, kendinize iyilikte bulunmuş oluyorsunuz. Çünkü yaşadığımız olay nedeniyle oluşan travmanın yükünü artık sırtınızda taşımıyorsunuz, o yükten kurtuluyorsunuz.
Affetmeye hazır mısınız dediğimizde, danışanlarımızdan aslında hayır cevabını alıyoruz. Danışanlarımızın kafasında çoğunlukla, neden affedeyim ki, “bana bugüne kadar zarar verdi, acılar yaşattı” diyorlar. Kişi yaşadığı olayın acısı, öfkesi, kini nedeniyle affetmek istemiyor. Affetmeyi karşı tarafı sanki ödüllendirmiş olacakmış gibi bir duyguya girebiliyor.
Affetmekle artık karşı taraftan intikam dahi almak istemezsiniz. Aslında ona ne olduğu çok da umurunuzda da değildir. Bir bakıma affetmekle bugünü yaşar, kendi hayatına kaldığın yerden devam edersin. Ancak hala onu cezalandırmak istiyorsan, onun kötülüğünü istiyorsan, ondan intikam almaya çalışıyorsan, bu geçmişte takılı kalmak, hala ona ve onun yaşattıklarına bağlı kalmışsın demektir. Bundan dolayı şimdiyi, şu anı, bugünü yaşayamamak, huzuru, mutluluğu yakalayamamak demektir.
Affetmek uzlaşmak demek de değildir aslında uzlaşma ve affetme farklı şeylerdir. Uzlaşmadan her iki kişinin çabası ve belki bir araya gelmesi gereklidir. Ancak affetmede böyle bir durum söz konusu değildir. Affetme tek taraflı olabilir ve karşı taraftan herhangi bir beklentimiz yoktur. Affetmek için o kişinin illa hayatta olması bile gerekmez. Diyelim ki size yaptıkları yüzünden şu anda hayatta olmayan annenizi, babanızı, bir yakınınızı, size acıyı yaşatanı hayatınızdan affeder, bağışlayarak çıkarmak istiyorsunuz. Bunu başarabilir, size yapılanı affedebilirsiniz şu anda bunun için önünüzde bir engel yok. Çünkü affetmek sadece size bağlı bir durum, karşı tarafla ilgili değildir.
Nasıl affedeceğiz sorusunun cevabı verecek olursak kolay bir süreç olmayabilir. Bunu baştan bir kabul etmek lazım ve zaman gerektirir. Öncelikli olarak affetmek istediğiniz olayın üzerinden bir parça zaman geçmiş olması lazım. Sonra yaşadığınız acı veren olaydan, kişiden kurtulmayı istememiz gerekir. Bazen bir tarafımız affedip, bu yükten kurtulmak isterken, diğer tarafımız bundan kurtulmak istemez. Çünkü affetmek aslında aynı zamanda bir vazgeçiştir. Affetmediğinizde o olayla ya da o kişiyle hala bağınızı korursunuz, affettiğinizde ise o bağı kesersiniz. Bilinçaltımızda farkında olmadan bu yaşadığımız olaydan, travmadan elde ettiğimiz kazançlar, acıdan beslenmelerimiz vardır. Böyle bir durumda bu yükten kurtulmak istemeyiz. Yani affetmemenin aslında kişinin kendisini koruduğunu düşünüyoruz. O insana karşı affetmezse daha güçlü durabileceğini düşünüyor ve kendini koruduğunu düşünüyoruz. Aslında affetmemek, bizi daha güçlü yapmıyor.
Affedemediğimiz insanlara karşı öfke, kızgınlık, kırgınlık, incinme, hayal kırıklığı duyguları devamlı yaşıyor, bitiremiyor olabiliriz. Ancak o insanın bundan haberi yok. Belki o olayı yapan kişi unutmuş bile olabilir. Bizde böyle bir etki yarattığını belki farkında olmayabilir ya da umursamıyor olabilir. Affetmediğimiz sürece bunlar bizi strese, depresyona doğru sürüklüyor. Özgüven düşüklüğü, değersizlik, yetersizlik, suçluluk duygusu yaşamamıza, hayattan zevk alamamamıza neden oluyor.
Diğer taraftan affetmemek, geçmişte takılı kalmak pek çok hastalığa da neden oluyor. Stres ve depresyonumuz fiziksel çeşitli hastalıklara neden oluyor. Bunlar bilimsel olarak kanıtlanmış hastalıklar olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin kalp hastalıklarına, nörolojik hastalıklara, hafıza sorunlarına, yüksek tansiyona neden oluyor. Çünkü bu öfke, stres bizde bir baskı oluşturuyor. Bu da tabii sağlığımıza hiç iyi gelmiyor o zaman affetmeyi öncelikli olarak bir başkasına lütuf değil, kendi iyiliğimiz için ve yaşadıklarımızdan özgür olmak, hafiflemek için affetmeye ihtiyacımız olduğunu en başta bilip bunu kabul etmemiz gerekiyor.