Af konusu!

Recep Çınar

Mahalleden arkadaşım...

Biraz da akrabam sayılır...
Beraber büyüdük, belli bir yaşa kadar...
Sonra mı?
Herkes kendi yolunda yürümeye başladı...
Gözü karalığı, kimseye biat etmemesi, biraz da kabadayı ruhu, onu hayatın başka bir tarafına savurdu...
Yıllarca cezaevinde kaldı...
Hem de değişik ceza ve tutuk evlerinde, mavi gökyüzüne ve canından çok sevdiği evlatlarına kavuşmanın hayaliyle yaşama tutunmaya çalıştı...
Her sabah gardiyanların sayımdan sonraki, “Allah kurtarsın” temennisine “amin” diyerek ve bir metre karelik mavi gökyüzünü görebilmek için “havalandırma”ya çıktı...
Hem de yıllarca...
Yaşamının 3'te 1'ini özgürlükten yoksun bir şekilde geçirdi...
Dile kolay...
Şimdi özgür...
Ve özgürlüğün kadrini kıymetini biliyor...
“Allah kimseyi düşürmesin” demeyi de ihmal etmiyor...
Belli ki durulmuş...
Belki hayatın gerçekleri, belki daha çok özgür olmanın, belki kimseden emir almadan yaşamanın tadı ağır bastığı, belki de yaşlandığı içindir...
Kimbilir.
xxx
Uzun zamandır görmüyordum...
Geçen hafta  karşılaştım...
Nerede mi?
Tabi ki, “Türbeönü”nde...
İki satır “hoşbeş”ten sonra, “böyle ayakta olmaz, hele gel oturalım, seninle konuşacaklarım, sana soracaklarım var” dedi...
“Hayır mı” dedim...
“Benim artık bu saatten sonra şerle işim olmaz, rahat ol” dedi...
Gülüştük...
Biraz eskilere gittik, biraz bugünü konuştuk...
“Sen” dedi...
“Ne olmuş bana” dedim...
“Kendini attın gasteciliğe ve spora, hayatını kurtardın” dedi...
“Kötü mü yaptım” dedim...
“Olur mu” dedi, sonra ekledi “seninle gurur duyuyoruz.”
“Ahmet Gündüz'le de gurur duyuyoruz” dedi...
“O da kendini spora adadı, çok iyi yerlere geldi” dedi...
Ahmet Gündüz kim mi?
Tekvandocu, Kick Bokscu, Bayan boks milli takımın antrenörü, beraber büyüdüğümüz, karpuz attığımız çocukluk arkadaşımız...
Teşekkür ettim kendisine...
“Boşver teşekkürü” dedi, kendi jargonuna uygun olan “Eyvallah Emmioğlu” dememi bekliyordu sanırım!
“Ne soracaksın sor, işim var, gideceğim?” dedim...
“Ulan oğlum; bin yıl ömrün olsa da dünyanın işi bitmez, hazineler kazansan kefene cep dikilmez” dedikten sonra ekledi, “Beni bir daha belki görürsün, belki görmezsin, iki dakika dur şurada” diyerek, ikna etti...
“Beni bir daha belki görürsün, belki görmezsin” sözü bıçak gibi saplandı böğrüme ve oturduğum sandalyeden, bırakın kalkmayı, devinemedim bile...
“Bu lafları nerede öğrendin” gibi bön bön bakınca da, “ömrümüz hapiste volta atarak, ya da tespih çekerek değil, okuyarak geçti, senin gibi cahil miyim!” diyerek de espriyi patlattı...
“Siz gazetecisin, sizin kulağınız delik olur, gerçekten af çıkacak mı?”
Beklemediğim bir yerden geldi soru...
“Bana bir iş ayarlar mısın” ya da “oğlan işsiz, senin çevren var, ona bir iş bul gibi” bir ricada bulunacağını zannettim...
“Sen dışardasın, sana ne aftan diyecek oldum” lafı ağzıma tıkadı...
“Benim oğlan içerde” dedi...
Sadece suratı değil, bir omuzu da düştü...
Tabi ki benim de moralim bozuldu...
Mapusluk kolay iş değil...
Her insan yatıp çıkamaz...
İçeriye giripte çık(a)mayanlar var...
Feleğin çemberinden geçmiş abilerimiz anlatırlardı, “cezaevinde yatmak, her babayiğidin harcı değil” derlerdi...
“İçeri girerken, cezaevi kapısı han kapısı gibi büyür, dışarı çıkarken de iğne deliği gibi küçülür” derlerdi...
Sonradan anladım ne demek istediklerini...
Girmek kolay, ama çıkmak zordur cezaevlerinden...
“Af çıkacak mı?” sorusuna ne cevap verebilirdim ki!
Gerçekten bilmiyorum...
Kendisine de aynısını söyledim...
“Valla bilmiyorum” dedim...
“Ama, önce Allah'tan, sonra Recep Tayyip Erdoğan'dan, geri vites yapmaz ise de Devlet Bahçeli'den umut kesilmez” dedim...
İşine gelmeyince, daha doğrusu beklediği cevabı alamayınca benden “kalk hele kalk, sadece senin değil, benim de işim var” dedi ve ayaklandı...
Giderken de susmadı...
“Madem gasteci oldun, yaz bari de şu affı çıkarsınlar” dedi...
“Söz yazacam” dedim ve ayrıldık...
Sanki benim yazmamla “af çıkacak!”mış gibi...
Belli mi olur, belki de seçim öncesi yeniden gündeme gelebilir, MHP lideri Devlet Bahçeli'de bastırırsa, kısmi af neden çıkmasın?  
Af çıktığı taktirde 163 bin tutuklu ve hükümlü, sınırsız büyüklükteki  mavi gökyüzünü özgürce ve doyasıya seyredecek...
Gerçekten af çıkar mı?
Şair ne demiş?.. “Umutlar biterse hayatta biter, umut fakirin ekmeği,  ye Memet ye!”
Tabi ki bir de işin mağdurları var, onların da acıları ıskalanmamalı...
Kaş yaparken, göz çıkarmamak lazım...
Öyle değil mi?