Otuzlu, kırklı yıllardaki milletvekili seçimlerini, zamanın iktidarlarında bulunanların bugünkü Elit’leri “Demokrasiyi biz getirmiştik” haykırmasını hiç eksik etmezler.
Yıllar önce geniş bilgi ile yazdığım gibi iki dereceli seçim adı altında yapılan seçimin neresi demokratikti? Hâlâ anlayabilmiş değilim.
Çocukluğumda bile anlayamamış. Seçim işinde vazifeli babama sormuştum.
“Mademki bu tek ve yazılı kâğıt sandığa atılacaktı on km. uzaklıktaki köylerdeki kadın erkek…
Jandarma kontrolünde, yayan gelip bu kâğıdı atacaklar. O zaman köylerde imzaları alınıp imzalar kadar kâğıdı siz sandığa atsanıza…
Köylüleri on km. yayan yürütmeseniz daha iyi olmaz mı idi” sözüme…
Rahmetli öğretmen babam “Hükümetin işine akıl ermez ve karışılmaz” demişti.
Gerçi şimdide genel başkanların yazıp çizdikleri adaylardan başkalarına oy verememekle aşağı yukarı aynı kategoriye girmekte ama. O da başka.
***
Dağarcığımdaki o yıllardaki aday seçme işlemine örnek bir hareketin belgesini sunmak isterim sizlere.
***
Ismarlama Milletvekili:
1931 yılında 2. Ordu Müfettişi Fahreddin Altay'a, Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Sekreteri Recep Peker'den bir telgraf gelir. Dikkat edelim Valiye falan değil.
Telgrafta kendisinden bir “Köylü meb'us” bulması istenir. Gönderilen telgrafta, ısmarlanan meb'usun özellikleri için şöyle denilmektedir.
“Paşa hazretlerine,
Konya'dan bir çiftçi meb'us yapmak kararındayız. Reisi cumhur hazretleri arzu edilen evsafta bir namzet bulunması işinin bizzat zat-ı devletlerine havalesini irade buyurdular. Namzette arzu edilen evsafın esaslarını aşağıda yazıyorum:
Namzet mütegallibe olmamalı, kimsenin adamı bulunmamalı, az çok arazi ve çift çubuk sahibi olmalıdır. Civar veya tensib buyurulacak köylerden bizzat görülüp seçilmesi hususunda zat-ı devletlerinin zahmet ihtiyar buyurmalarını rica ederim. Eskiden askerlik yapanlar tercih edilebilir Esaslar şunlardır.
1- Namzet meb'us seçildikten sonra da çiftçi kalacak, hayatını terketmeyecek, mesleğine daima sadık kalacaktır. (ne güzel değil mi?)
Meb'usluğunda, tatil zamanında yine mesleğine merbut kalacak, tatilinde köyünde aynı hayat tarzını yaşayacaktır
2- Behemehal milliyetperver olacak, beynelmilel her cereyana aleyhtar bulunacak, gerek meclisteki hal, vaziyet söz ve faaliyetinde ve gerek meslekdaşları ile temaslarında daima bu nokta-i nazarı takip edecek.
3- Cumhuriyet Halk Fıkrası'na ve onun bütün prensiplerine, akidelerine, hareketlerine tam sadakat sahibi olacak ve meb'usluğu müddetince bu vaziyetini muhafaza edecek, mutaassıp olmayacak. (TBMM ne tabi değil!)
4- Meclis'teki hayatında hal ve vaziyeti ve kıyafeti esas memleketindeki gibi olacak, meclis içtimalarına ve her yere kasketi, poturu ile gelecek, gündelik hayat tarzını değiştirmeyecek, yalnız merasim günlerinde herkes gibi frak-jaketredingot giyecek.
5- Yeni harflerle az çok okur-yazar olacak, bu hususta eksikliği varsa meclisteki hizmeti esnasında çalışıp tamamlayacak. (İlkokul mezunu bile olmayabilecek!)
6- Konuşkan, zeki ve akl-ı selim sahibi olacak, çok yaşlı ve mütegallibe olmayacak.
7- Mücadele-i Milliye'de bir lekesi olmamalı, muhitinde nazar-ı dikkati calip bir kusur ve sevimsizliği bulunmamalı.
Milli Mücadele'de hizmet etmeleri ve intibahatta ve diğer vesilelerle fırkamıza hizmet etmiş olması arzu olunur. Hiç olmazsa muarız bulunmamış olmalı, fırkaya kaydı yoksa derhal yaptırılmalıdır”.
Fahreddin Altay bu siparişi alır almaz Konya'nın merkez ilçelerinde günler süren aramalar sonucunda aranan vasfa uygun biri olarak Mustafa Lütfi Bey'i bulmuştur.
Bu ısmarlama zat mecliste sekiz yıl milletvekilliği yapmış...
***
İşte demokrasice seçimle yapılan(!) her seçimle bir kaç defa yine adı yazılarak tayinli deleğelerce seçilmeye devam etmiştir.
Ne güzel aday seçimi ve seçilebilme demokrasisi oluyormuş değil mi?
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle