Türkiye’mizde hemen herkes milli gelirden kendisine düşen bu kadarcık bir kazançla 1 ay geçinmeyi becerebildiği için ekonomi uzmanı olduğu için Adam Smith adını bu yaşa kadar mutlaka duymuş olmalı düşüncesindeyiz.
Duymayanlar için tekrar tanıtalım.
Adam Smith denilen İskoçyalı, ekonomi literatüründe " Kapitalist Ekonominin Babası" hatta "Kapitalizmin Babası" olarak anılır.
Esas işi ahlak filozofu olmasına rağmen ve Ahlaki Duygular Kuramı ve Yaratılışın Sorgulanması ve Ulusların Zenginliğinin Nedenleri kitaplarının yazarı olmasına rağmen politik ekonominin fikir babası olarak kabul edilir.
Ahlakçı olması dolayısıyla da en başlarda tabiat kanunlarına uyulduğu zaman toplumun kendiliğinden ve en uygun biçimde gelişeceğine inanmış ve savunmuştur.
Sonradan ise liberal iktisadi düşüncenin temeli olarak her nasılsa servetin kaynağının emek olduğunu, emeğin ana kaynağının ise insanlar arasındaki işbölümü olduğunu savunmuş, kara dönük işlerin kişiler tarafından karlı olmayan işlerin ise devletler tarafından yapılması gerektiğinde karar kılmıştır.
Dünyada değişmeyen tek şey vardır o değişimdir derler ya, işte bu değişime liberal iktisadi düşüncenin ve klasik iktisadın babası sayılan Adam Smith de kapılmış, icat ettiği kapitalist düşünce değişe değişe şu anda bizim memleketimizde de uygulanan Neo liberalizm ortaya çıkmıştır.
24 Ocak kararlarının mimarı Özal ile tanıştığımız ve neredeyse küresel çapta uygulanmaya çalışılan ekonomi politikasının gerisindeki el işte bu Adam Smith in görünmeyen eldir.
Neo liberalizm Türkçeye yeni liberalizm olarak tercüme edilse de adını esas olarak Avrupa’da sömürgeler çağında, dönemin en güçlü ülkesi İngiltere öncülüğünde, altın altına dayalı para sisteminde yürütülen politikadan alır.
Neo liberalizm bir başka açıdan bakıldığında ise küreselleşme ideolojisinin ismidir. Çünkü toplumlar Neo liberalizm izleyerek küreselleşmeye, küreselleşmeye dâhil olarak da Neo liberalizme ulaşmaktadırlar.
Bunun istisnası uygulamada dünyada kişi başına gelir itibariyle orta ve yüksek gelirli olmayan az gelişmiş ülkeler olurken ispatı da gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler diye bilinen ülke gruplarıdır.
Neo liberalizm uygulamaları orta ve üst düzey gelir grubuna dâhil ülkelerin tamamında milletlerin zenginliğinin bir sonucu olarak kendi seçimleri ile değil ABD ve Avrupa Emperyalizminin baskısıyla girmiş olduğu gibi az gelişmiş ülkelerin uygulama dışında tutulmaları da aynı yöntemle olmuştur.
Kısaca neo liberalizm ABD ile İngiltere hariç herkesin isteyerek kabullendiği değil de, zorunlu şartlar altında ve genellikle askeri güç anlaşmaları öne sürülmek suretiyle uygulamaya konulan bir sistem olmuştur.
Uygulamaların göstermesine rağmen bu zulüm sistemi dünyada neredeyse 50 yıla yakındır uygulanıyor olmasına rağmen gelişmekte olan ülkelerin efendilerince seçilmiş idarecileri sebebiyle vatandaşlarından da neo liberal politikaların ihlaline bile neredeyse karşı çıkan yoktur.
Bu durumu tespit ettikten sonra bu ülkede de yaklaşık ve aralıksız 50 yıldır uygulandığı haliyle bir başarıdan veya başarısızlıktan söz edilecekse son 20 yılda tek parti iktidarının uygulamalarını dünyadaki diğer uygulamalarla karşılaştırmak gerekebilir.
Mesela Türkiye’deki 2001 krizi ile 2008 de küresel çapta yaşanan kriz sonrası ortaya çıkan milli gelirde artış olup olmadığı kıyaslanabilir.
Veya iktisat teorilerinin en önemlilerinden biri olan rasyonellik şartı ele alındığında Adam Smith’in İngiltere için zenginleşme kaynağı gördüğü serbest piyasanın yani görünmeyen elin Türkiye için bir kazanç yolu değil ekonomik anlamda gerileme şekli olduğu ortaya çıkabilir.
Ya da Dünyada ve özellikle ABD ve İngiltere de uygulanan finansal kapitalizmin Türkiye’de uygulanan finansal kapitalizm ile aynı olmadığını ortaya koymak gerekmektedir.
Bunu Adam Smith’in liberal kapitalizmiyle günümüzde uygulanan finansal kapitalizmini karşılaştırmak abestir diye ifade edenler olabilir.
Nihayetinde ise bu durum en başta ifade edilen görünmeyen elin her ülkede farklı olduğu yani kapitalizmin gelişmiş ülkelerdeki uygulaması kârlılık gelişmekte olan pek çok ülkede ise finansal ve siyasal yozlaşma sonucunda yoksulluk ve savaş ifade ettiğini ortaya çıkmış olur.
Hani bu ülkede savaş mı çıktı diyeceklerde olabilecektir.
Finansal kapitalizmin değişmiş hatta azgınlaşmış ikinci aşaması hali olan kürese neo liberalizmin ülkelere kendisini kabul ettirme yolları arasında benzerlik aramamakta direnenlere ülkeler üzerinde ekonomik ve siyasi baskıyla uygulamaya sokulan bir takım deneylerin yapıldığını hatırlatmak faydalı olur.
Veya toplumsal boyutuyla dayatılan ekonomik sistemin oluşturduğu toplumsal politikalar dolayısıyla yerleşik alışkanlıkların çözülmesinin neden olduğunu açıklamalarını istemek gerekir.
Çünkü her ekonomik programın toplumdaki siyasal ve sosyal yapı içinde inşa ettiği bir sosyal politika anlayışı da vardır.
Ve bu yapıyı inşa eden gizli el, küreselciler için ekonomiden daha önemlidir.
FARKINDA MISINIZ?
Neo liberalizmin getirilerini götürülerine dikkat ettiğinizde neo liberalizmin göz kamaştıran bir zenginleşme programı olmadığı, bütün olan bitenin ise ABD nin seçtikleri eliyle sınırsız ve denetimsiz büyük bir finans kesimi oluşturmaktan öteye geçmediğini göreceksiniz.