Adam olsunlar dedik sorumsuz oldular! (3)

M. Emin Karabacak

Okullarda verdiğim seminer sonrası mümkün mertebe velilerin sorularını da cevaplamaya çalışırım. Malum seminer konularımız çocuk eğitimi olunca sorular da genelde çocukların söz dinlememeleri olur. Hocam; “Ben böyle yaramaz, böyle sorumsuz, böyle gailesiz çocuk görmedim…” sorularıyla sık sık karşılaşmaktayız. Hatta birçok öğrenci velisi üniversite okuyan çocuklarından da bu ve buna benzeyen konulardan şikâyetçilerdir.

Çocuklarından bu şekilde yakınan velilere kimse özel olarak üzerine almamak şartıyla şu geribildirimi veriyorum: “Bu çocuklar uzaydan gelmedi. Avrupa’dan Amerika’dan ya da Afrika’dan da bize eğitilmesi için gönderilmedi. Yuva’dan ya da konu komşumuzdan da emaneten almadığımıza göre o zaman çocuklarda değil de eğitimcilerinde ya da eğitimlerinde bir problem vardır diyorum.

 Evet, günümüzde ders çalışmayan, laftan anlamayan, sorumsuz, vurdum duymaz çocuklar çok. Bu çocukların çok olmasına çokta, bu çocuklar yerden mantar biter gibi birden ortaya da çıkmamışlardır. Sonuçta bu çocuklarında bir anne babaları var ve bu çocuklar onların ürünüdürler.

Çocuklar; anne karnından hiçbir şey bilmeden doğduklarına göre duygu, düşünce ve davranışlarının şekillenmesinde anne babasının katkısı çok büyüktür. Cenab-ı Hakk bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.” (Nahl,78)

İmamı Gazalî, Kimyayı Saadet adlı eserinde şöyle demektedir: "Çocuk, ana-babası elinde bir emanettir. Kalbi, kıymetli bir cevher gibi temizdir. Mum gibi her şekli alabilir. Bütün yazı ve şekillerden uzaktır. Temiz bir toprak gibi olup, hangi tohum atılsa büyür. İyilik tohumu ekilirse din ve dünya saadetine kavuşur. Annesi, babası ve hocası sevabına ortak olur. Şayet fesad tohumu atılırsa helak olur; annesi, babası ve hocası günahına ortak olur."

Evlatlarının bu dünyada okuyup adam olmaları için bütün fedakârlıklar yapılırken ruh ve gönülleri aç bırakılmaktadır. Okumaları için bütün imkânlarını seferber edilirken manevi eğitim için en küçük gayret gösterilmemektedirler.

Çocuklarının bu dünyada rahat edebilmeleri için her fedakârlığı yapan anne-babalar, çocuklarının dinî eğitimleri söz konusu olunca aynı hassasiyeti göster(e)memektedirler. Oysa verilecek iyi bir dinî eğitim, çocukları olduğu kadar anne-babaları da hem sorumluluktan kurtaracak hem de ahiretleri için kurtuluşlarına neden olacaktır.

 Anne babanın sorumluluğunun çocukların sadece dünyasını kurtarmak değil ahiretini de kurtarmak olduğunu Cenab-ı Hakk: "Ey îman edenler! kendinizi ve çoluk-çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyunuz." (Tahim,6), buyurarak anne babalara gerekli uyarıyı yapmıştır. Bunun için de anne babaların üzerine düşen görevleri fazlasıyla yapmaları gerekir. Anne babalar sorumluluk sahibi çocuklar yetiştirebilme adına çocukların yapacaklarını, onlar adına ne düşünmeli ne de yapmalıdırlar. Çocukların kendi ayakları üzerinde durup kendi kararlarını verebilmeleri içinde yaş ve seviyelerine uygun görevler, küçük yaştan itibaren verilerek benlik saygısı yükseltilmelidir. Çünkü sorumluluk aileden öğrenilir. Kendi sorumluluğunun bilincinde olan çocuklara manevi değerleri vermekte daha kolay olacaktır.

Sonuç olarak; çocuk eğitiminde Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket edip, en iyi şekilde yetiştirmeye çalışan anne babalar, bu dünya da olduğu kadar öbür dünya içinde sorumluluklarını yerine getirmiş olacaklardır.  Hayırlı evlat yetiştirme adına üzerine düşen görevi fazlasıyla yapan anne babaların çocukları hayırsız çıksa dahi emeklerinin karşılığı olarak Rabbim mükâfatını verecektir. Bu çocuklar annelerine cariyeye davranır gibi davransalar dahi sabrettikleri takdirde onların günahlarının dökülmesine ve ahiretteki derecelerinin artmasını sağlayacaktır Allah’u alem.

Yeter ki çocuk eğitiminde çocukların sadece bu dünyaları değil, öbür dünyaları düşünülerek eğitim verilsin. Zaten gerekli eğitim ve terbiye almış çocuklar, anne babalarının hak ve hukukunu gözeteceklerinden onlara “Öf” bile demeye haya eden hayırlı evlatlar olacaklardır. Bu da anne babalarının amel defterlerinin kapanmamasını sağlayacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadırlar: “İnsan öldüğü zaman amel işlemesi kesilir. Ancak üç şey bundan müstesnadır. Sadaka-i cariye, kendisinden yararlanılan ilim veya kendisine hayır dua eden sâlih çocuk.” (Müslim, Vasıyye,14)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.