28 Şubat sürecinden bu yana 15. senesini yaşadığımız sekiz yıllık zorunlu eğitimin insanımıza faydalar getirip getirmediği konusu ile yeni sunulan 4+4+4 sisteminin çocuklarımıza ve eğitime neler getirip getirmeyeceği konuları kamuoyunda mutlaka tartışılmalı, konuşulmalıdır. Hükümetin sunduğu bu yeni sistem, diğeri gibi dayatma durumuna girmeden içeriğindeki muhtevâlar ve neler amaçlandığına yönelik bilgiler husûsunda ilgililer halkımıza açıklamalar yapmalılar. Zira Türkiye’de herkesin eşit hak ve özgürlükler çerçevesinde demokratik bir eğitime ihtiyâcı var. Eğitim kalitesi yönüyle insanımız en iyilere lâyıktır.
Eskiden beş yıllık zorunlu eğitimin, sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitime dönüştürülmesinde birçok ilkel ön kabullerle, pek çok olumsuzluklar yaşanmıştır. On beş yıllık dayatmayla uygulanan sistemin başarılı olduğu söylenemez. Aslında bizim en büyük sorunumuz eğitimin niteliğidir. Sekiz yıllık dayatmalı eğitimde pek çok fiziksel sıkıntı yaşandı. Örneğin, ilkokul 1-2-3 sınıflardaki küçücük çocuklar ayni okul binâsında kendilerinden oldukça büyük olan 7 ve 8 sınıf büyük öğrencilerle bir arada okumanın getirdiği bir çok problemi yaşadılar. İlkokula yeni başlamış o körpe çocukların, tam gençliğin ve ergenliğin başlangıç döneminde tüm taşkınlıkları üstünde toplamış büyük ağabeylerin itiş kakışlarının ve bağırış çağırışların içinde o küçük mâsum, tertemiz daha aile yuvasından yeni çıkmış miniklerin okul ortamın dahi olsa berâber bulunmalarının sakıncalarını şöyle bir düşününüz. Her yaşın ayrı duygusal ve fiziksel gelişimi vardır. Bu kadar farklı yaş guruplarının ayni fiziksel okul ortamında birbirlerini kesinlikle olumsuz yönde etkileyecekleri muhakkaktır. O yüzden sekiz yıllık dayatmalı eğitim sisteminde ilkokul 1-2-3 sınıflardaki çocuklarımız, yaşlarının mâsumluklarını yaşayamadan üst yaş duygusal gelişimi yaşayarak duygusal bozukluklar sâhibi oldular. Bu süreçte tıpkı ergen gibi davranan küçük çocuklar ortaya çıktı. Bu belirttiğimiz sâdece bir boyut bu yazı diğerlerini belirtmeye yönelik olmadığı için geçiyoruz.
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sürecinde, alınması gereken radikal teknolojik ve toplumsal değişikliklerin eğitime yansımaları herkesin kafasında pek çok soru oluşturdu. Bu çok normaldir ancak bu soruların cevâbı kamuoyuna sunulmalı, endişeler giderilmelidir. Bir defa kız çocuklarının okunması istenmiyor endişesi yersiz bir endişedir. Kılık kiyâfete karışılmadığı sürece her ebeveyn çocuğunun bilgi çağında okumasını ister. Bu haksız bir eleştiridir, katılmıyoruz.
Yeni sistemle gelen 4+4+4 kademeli eğitim için bâzı zevat vâveyla edeceklerine eğitimde mesleki açıdan erken yönlendirmenin 21.yüzyılda eğitime ve sanayi sektörüne yapacağı katkılar, işsizliğe getireceği artılar düşünülmelidir. Günümüzde her toplum bilgi toplumu olmayı hedefliyor. O halde bilgi kavramı bizim için önemlidir. İçinde yaşadığımız çağa teknoloji, sanayi, ekonomi ve eğitim alanlarında ayak uydurmak durumundayız. Tabi ki bize göre bu sağlanırken genel değerlerimizle çatışmadan olmalı. Devamlı değişen ve gelişen eğitimden nasiplenmemek akılsızlıktır. Bizim de genel değişmeleri tâkip ettiğimizde Türkiye’mizin geçtiğimiz 2011 yılındaki Birleşmiş Milletler Kalkınma programındaki 15 yaş üstü nüfûsun ortalama eğitim seviyesi 6;8 ile dünya sıralamasında epeyce alt sıralarda yer alması idârecilerimizin böylesi radikal kararların almasını gerektirdi. Halbuki sağlık ve gelir seviyesi olarak Türkiye’miz üst sıralarda. Bu geriliğin elbette düzeltilmesi gerekli değil mi?
Halka 28 Şubat’ta yaşatılan pek çok acının yanı sıra sekiz yıllık eğitim dayatmasında amaçlanan tek şey herkesin bildiği gibi İmam Hatip Liselerin orta kısmının kapatılması hâdisesiydi. O dönemde insanımıza çok acılar yaşatıldı. Cuma namazı çıkışı yapılan protestolarda polislerin köpeklerine hedef olan yerlerde süründürülen nice yaşlı amcaları ekranlarda görmüşüzdür yine halkın istediği ve onların açtığı İmam Hatip okullarının kapatılmaması için nice muhteşem konuşmaların yapıldığını dün gibi hatırlarız. O zamanın yetkilileri halkı umursamadılar, dinlemediler ve bildiklerini okudular. Bugün hangi yüzle, ‘lütfen yapmayın’ diyorlar.
Her ülke insanlarının, bilginin efendisi olma konusunda, bilgi kavramının uğradığı büyük dönüşümden istifâde etmesi kaçınılmazdır. Eğitimde gelişen birçok hususta, eğitimin amaç ve niteliğinin çağın getirilerinin dışında kalması düşünülemez. 4+4+4 uygulaması birçok eğitimcinin belirttiği gibi eğer istenen neticeye ulaştırılabilirse özünde doğru bir yaklaşımdır. İnsanımızı öğrenmeyi öğrenmiş bir toplum yapacaksa, insanımızın yetenek ve kâbiliyetlerini ortaya çıkarabilecekse bugün vâr olan eğitim sistemimize gâyet yapıcı ve pozitif bir gelişme sağlar. Eğitimde esas olan içinin dolması ve niteliğinin kaliteli olmasıdır. Asıl bu tartışılmalı.
Yoksa din ve vicdan hürriyetleri kapsamında çocuğunun çağdaş bilginin yanında din eğitimi almasını isteyen velilerin bu haklı talepleri tartışma konusu dahi olamaz. Şimdiye kadar; ‘Sen bir şeyden anlamazsın’ deyip itelenen, ötelenen kesimin en haklı taleplerini görmezden gelen idârecileri istemediğini halkımız sandıkta gösterdi. Bu sebeple gizlemeye gerek yok yeni sistemle ilk dört yıllık müstakil temel eğitimden sonra isteyen çocuğunu dîni veya diğer mesleki okullara göndermesinin bir yoludur yeni sistem. Bizlerde sonuna kadar katılıyor, istiyor ve destekliyoruz.
Ancak eğitim gibi bu çok temel bir alanda atılan adımların arka planında alt yapıda yapılması gerekenler büyük bir özenle, titizlikle ve disiplinle yerine getirilmeli. Bizlerde eğitimciler olarak bu konudaki isteklerimiz belirtmek istiyoruz:
Eğitimde genel olarak niteliğin kapsamındaki mevcutlar yeniden bir bir incelenmeli, müfredatlar tekrar gözden geçirilmeli, müfredatlar yapısal hantallıktan ve gereksiz bilgilerden arındırılmalı. Vasıflı nesiller yetiştirilmeli, bilgi donanımı çağın getirilerine yükseltilirken rûhi donanım asla ve asla ihmal edilmemeli, târihimiz ve kültürel değerlerimiz gençlerimize sevdirilerek uygulamalı olarak görselliklerden faydalanılarak mutlaka verilmelidir. Eğitimin inşâcı kimliğinde en önemli temel yapı taşları öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerin yetiştirilmesinde de ayni hususlar gözetilmeli zira insan yetiştirmede öğretmenlerimizin gösterdiği fedâkarlıklar çok önemlidir. Geleceğin inşâsı öğretmenlerin eliyle olacaktır. Devlet yeni sistemle birlikte öğretmenlerin haklarını iyileştirme de yapmalıdır.
Getirilmeyi düşünülen sistemde eğitime başlama yaşının altıya inmesi pek yeni bir husus değildir. Yedi yaş çocuklarının arasında okuyan birçok öğrenci vardır ben de onlardan biriyim. Zâten şu an % 47 oranında 6 yaş çocukları okullar bünyesinde ana sınıflarda okumaktalar. Alt yapısı hazırlandığı takdirde bunun bir sıkıntısı olmaz. Herkesin alacağı 1.kademedeki ilk dört yıllık eğitimden sonra isteyenin istediği okullara gidebilmesi eğitime demokrasi, hürriyet, çeşitlilik ve zenginlik gelmesi demektir. Bu eğitim adına bir gelişmedir. Çocuklarımız gelişen çağda bilgiyi algılamak, teknolojiyi kavramak, insanları kuşatıcı konuma gelmiş olan küresel pozitif eğitimi alabilecek yetenek ve özellikteler çok şükür. Sâdece dîni sahada değil diğer sahalarda da erken yaşta bir meslek sâhibi olabilmelerine imkan sağlayabilecek olan bu yeni sistemde çocuklarımıza daha kaliteli bir eğitim sunulmalı, eğitimin önündeki her türlü engeller kaldırılmalıdır. İsteyen istediği okula gidebilmeli çocuklarımızın önleri açılmalıdır. Ayrıca İmam Hatip okullarında okuyanlar böyle bir okulda okumanın getirdiği kazanımların lezzetine varabilmeleri sağlanmalı şimdiye kadar; ‘İmamların okulu’ ya da ‘Ölü yıkayıcıları’ gibi yaftalarla fişlenen İmam Hatipliler, okudukları okullarının konumlarını ömür boyu sırtlarında bir kambur gibi taşımamalılar.
4+4+4 sistemi Türkiye’de eğitimin verimliliğini artırmak için konuşulmalı ve tartışılmalıdır. İnançlı insanların haklı isteklerine kulak tıkanamazdı. Sosyal barışı zedeleyen sekiz yıllık zorunlu eğitimin dayatılmasından sonra mesleki yönlendirmeyi hedef alan yeni sistem yeni nesil için inşaALLAH kaliteli ve nitelikli bir eğitimi berâberinde getirsin.
Nice güzel yarınlara hep birlikte…
Eskiden beş yıllık zorunlu eğitimin, sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitime dönüştürülmesinde birçok ilkel ön kabullerle, pek çok olumsuzluklar yaşanmıştır. On beş yıllık dayatmayla uygulanan sistemin başarılı olduğu söylenemez. Aslında bizim en büyük sorunumuz eğitimin niteliğidir. Sekiz yıllık dayatmalı eğitimde pek çok fiziksel sıkıntı yaşandı. Örneğin, ilkokul 1-2-3 sınıflardaki küçücük çocuklar ayni okul binâsında kendilerinden oldukça büyük olan 7 ve 8 sınıf büyük öğrencilerle bir arada okumanın getirdiği bir çok problemi yaşadılar. İlkokula yeni başlamış o körpe çocukların, tam gençliğin ve ergenliğin başlangıç döneminde tüm taşkınlıkları üstünde toplamış büyük ağabeylerin itiş kakışlarının ve bağırış çağırışların içinde o küçük mâsum, tertemiz daha aile yuvasından yeni çıkmış miniklerin okul ortamın dahi olsa berâber bulunmalarının sakıncalarını şöyle bir düşününüz. Her yaşın ayrı duygusal ve fiziksel gelişimi vardır. Bu kadar farklı yaş guruplarının ayni fiziksel okul ortamında birbirlerini kesinlikle olumsuz yönde etkileyecekleri muhakkaktır. O yüzden sekiz yıllık dayatmalı eğitim sisteminde ilkokul 1-2-3 sınıflardaki çocuklarımız, yaşlarının mâsumluklarını yaşayamadan üst yaş duygusal gelişimi yaşayarak duygusal bozukluklar sâhibi oldular. Bu süreçte tıpkı ergen gibi davranan küçük çocuklar ortaya çıktı. Bu belirttiğimiz sâdece bir boyut bu yazı diğerlerini belirtmeye yönelik olmadığı için geçiyoruz.
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sürecinde, alınması gereken radikal teknolojik ve toplumsal değişikliklerin eğitime yansımaları herkesin kafasında pek çok soru oluşturdu. Bu çok normaldir ancak bu soruların cevâbı kamuoyuna sunulmalı, endişeler giderilmelidir. Bir defa kız çocuklarının okunması istenmiyor endişesi yersiz bir endişedir. Kılık kiyâfete karışılmadığı sürece her ebeveyn çocuğunun bilgi çağında okumasını ister. Bu haksız bir eleştiridir, katılmıyoruz.
Yeni sistemle gelen 4+4+4 kademeli eğitim için bâzı zevat vâveyla edeceklerine eğitimde mesleki açıdan erken yönlendirmenin 21.yüzyılda eğitime ve sanayi sektörüne yapacağı katkılar, işsizliğe getireceği artılar düşünülmelidir. Günümüzde her toplum bilgi toplumu olmayı hedefliyor. O halde bilgi kavramı bizim için önemlidir. İçinde yaşadığımız çağa teknoloji, sanayi, ekonomi ve eğitim alanlarında ayak uydurmak durumundayız. Tabi ki bize göre bu sağlanırken genel değerlerimizle çatışmadan olmalı. Devamlı değişen ve gelişen eğitimden nasiplenmemek akılsızlıktır. Bizim de genel değişmeleri tâkip ettiğimizde Türkiye’mizin geçtiğimiz 2011 yılındaki Birleşmiş Milletler Kalkınma programındaki 15 yaş üstü nüfûsun ortalama eğitim seviyesi 6;8 ile dünya sıralamasında epeyce alt sıralarda yer alması idârecilerimizin böylesi radikal kararların almasını gerektirdi. Halbuki sağlık ve gelir seviyesi olarak Türkiye’miz üst sıralarda. Bu geriliğin elbette düzeltilmesi gerekli değil mi?
Halka 28 Şubat’ta yaşatılan pek çok acının yanı sıra sekiz yıllık eğitim dayatmasında amaçlanan tek şey herkesin bildiği gibi İmam Hatip Liselerin orta kısmının kapatılması hâdisesiydi. O dönemde insanımıza çok acılar yaşatıldı. Cuma namazı çıkışı yapılan protestolarda polislerin köpeklerine hedef olan yerlerde süründürülen nice yaşlı amcaları ekranlarda görmüşüzdür yine halkın istediği ve onların açtığı İmam Hatip okullarının kapatılmaması için nice muhteşem konuşmaların yapıldığını dün gibi hatırlarız. O zamanın yetkilileri halkı umursamadılar, dinlemediler ve bildiklerini okudular. Bugün hangi yüzle, ‘lütfen yapmayın’ diyorlar.
Her ülke insanlarının, bilginin efendisi olma konusunda, bilgi kavramının uğradığı büyük dönüşümden istifâde etmesi kaçınılmazdır. Eğitimde gelişen birçok hususta, eğitimin amaç ve niteliğinin çağın getirilerinin dışında kalması düşünülemez. 4+4+4 uygulaması birçok eğitimcinin belirttiği gibi eğer istenen neticeye ulaştırılabilirse özünde doğru bir yaklaşımdır. İnsanımızı öğrenmeyi öğrenmiş bir toplum yapacaksa, insanımızın yetenek ve kâbiliyetlerini ortaya çıkarabilecekse bugün vâr olan eğitim sistemimize gâyet yapıcı ve pozitif bir gelişme sağlar. Eğitimde esas olan içinin dolması ve niteliğinin kaliteli olmasıdır. Asıl bu tartışılmalı.
Yoksa din ve vicdan hürriyetleri kapsamında çocuğunun çağdaş bilginin yanında din eğitimi almasını isteyen velilerin bu haklı talepleri tartışma konusu dahi olamaz. Şimdiye kadar; ‘Sen bir şeyden anlamazsın’ deyip itelenen, ötelenen kesimin en haklı taleplerini görmezden gelen idârecileri istemediğini halkımız sandıkta gösterdi. Bu sebeple gizlemeye gerek yok yeni sistemle ilk dört yıllık müstakil temel eğitimden sonra isteyen çocuğunu dîni veya diğer mesleki okullara göndermesinin bir yoludur yeni sistem. Bizlerde sonuna kadar katılıyor, istiyor ve destekliyoruz.
Ancak eğitim gibi bu çok temel bir alanda atılan adımların arka planında alt yapıda yapılması gerekenler büyük bir özenle, titizlikle ve disiplinle yerine getirilmeli. Bizlerde eğitimciler olarak bu konudaki isteklerimiz belirtmek istiyoruz:
Eğitimde genel olarak niteliğin kapsamındaki mevcutlar yeniden bir bir incelenmeli, müfredatlar tekrar gözden geçirilmeli, müfredatlar yapısal hantallıktan ve gereksiz bilgilerden arındırılmalı. Vasıflı nesiller yetiştirilmeli, bilgi donanımı çağın getirilerine yükseltilirken rûhi donanım asla ve asla ihmal edilmemeli, târihimiz ve kültürel değerlerimiz gençlerimize sevdirilerek uygulamalı olarak görselliklerden faydalanılarak mutlaka verilmelidir. Eğitimin inşâcı kimliğinde en önemli temel yapı taşları öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerin yetiştirilmesinde de ayni hususlar gözetilmeli zira insan yetiştirmede öğretmenlerimizin gösterdiği fedâkarlıklar çok önemlidir. Geleceğin inşâsı öğretmenlerin eliyle olacaktır. Devlet yeni sistemle birlikte öğretmenlerin haklarını iyileştirme de yapmalıdır.
Getirilmeyi düşünülen sistemde eğitime başlama yaşının altıya inmesi pek yeni bir husus değildir. Yedi yaş çocuklarının arasında okuyan birçok öğrenci vardır ben de onlardan biriyim. Zâten şu an % 47 oranında 6 yaş çocukları okullar bünyesinde ana sınıflarda okumaktalar. Alt yapısı hazırlandığı takdirde bunun bir sıkıntısı olmaz. Herkesin alacağı 1.kademedeki ilk dört yıllık eğitimden sonra isteyenin istediği okullara gidebilmesi eğitime demokrasi, hürriyet, çeşitlilik ve zenginlik gelmesi demektir. Bu eğitim adına bir gelişmedir. Çocuklarımız gelişen çağda bilgiyi algılamak, teknolojiyi kavramak, insanları kuşatıcı konuma gelmiş olan küresel pozitif eğitimi alabilecek yetenek ve özellikteler çok şükür. Sâdece dîni sahada değil diğer sahalarda da erken yaşta bir meslek sâhibi olabilmelerine imkan sağlayabilecek olan bu yeni sistemde çocuklarımıza daha kaliteli bir eğitim sunulmalı, eğitimin önündeki her türlü engeller kaldırılmalıdır. İsteyen istediği okula gidebilmeli çocuklarımızın önleri açılmalıdır. Ayrıca İmam Hatip okullarında okuyanlar böyle bir okulda okumanın getirdiği kazanımların lezzetine varabilmeleri sağlanmalı şimdiye kadar; ‘İmamların okulu’ ya da ‘Ölü yıkayıcıları’ gibi yaftalarla fişlenen İmam Hatipliler, okudukları okullarının konumlarını ömür boyu sırtlarında bir kambur gibi taşımamalılar.
4+4+4 sistemi Türkiye’de eğitimin verimliliğini artırmak için konuşulmalı ve tartışılmalıdır. İnançlı insanların haklı isteklerine kulak tıkanamazdı. Sosyal barışı zedeleyen sekiz yıllık zorunlu eğitimin dayatılmasından sonra mesleki yönlendirmeyi hedef alan yeni sistem yeni nesil için inşaALLAH kaliteli ve nitelikli bir eğitimi berâberinde getirsin.
Nice güzel yarınlara hep birlikte…