‘40 ülkenin hafızası bizde’

Kütüphane ülkenin hafızasıdır, beynidir, kalbidir diyen KBYEK Müdürü Bekir Şahin, Osmanlıdan ayrılmış 40 kadar devletin kültürlerinin de Konyada olduğunu söyledi
Kültürel varlığımızın en önemli kaynağı şüphesiz ki el yazması eserlerdir. Selçuklu Devletinden günümüze kadar yüzlerce bilim insanı tarafından yazılan eserler bugün Anadolu’nun hafızası durumuna gelmiştir. Yazılan bu eserler zamanında Anadolu’nun en uzak köyüne kadar gitmiş ve medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Fakat aradan geçen yüzyıllar içinde eserlerin önemli bir kısmı tahrip olmuş ya da yurtdışına kaçırılmıştır. Şuanda ise yazma eserler yeniden koruma altına alınmaya başlamış ve Konya’da 150 bine yakın kitap ile yazma eserler konusunda önemli bir merkez olmuştur. Bu kapsam da Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü (KBYEK) Bekir Şahin ile yazma eserleri konuştuk. Yazma eserler konusunda başarı için öncelikle amatör bir ruhla takım olarak çalışmanın gerekliliğini belirten Bekir Şahin, bunun nedenin ise yazma eserlerin sadece Türkiye’nin değil dünya kültürünün hafızasından kaynaklandığını ifade etti. “Dünyanın her bir köşesinde mutlaka yazma esere rastlıyoruz” diyen Şahin, nerede bir kültür varlığı varsa oraya hizmet etmenin temel görevleri olduğuna dikkat çekiyor.

“Bilim merkezleri kütüphane etrafında gelişmiştir. Yazma eserler sadece Türkiye değil dünya kültürünün hafızasıdır. Osmanlıdan ayrılmış 40 kadar devletin kültürleri de burada yatmaktadır”

Bekir Şahin kimdir?
Konya Kadınhanı Hacıoflazlar Köyü 1960 doğumlu. İlkokul ve lise öğrenimini Kadınhanı’nda tamamladı. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden 1984–85 eğitim-öğretim yılında mezun oldu. Değişik okullarda öğretmenlik, müdür, müdür başyardımcılığı görevlerinde bulundu. 28 Şubat 1987 yılında Kültür Bakanlığı’na geçerek İl Halk Kütüphanesinde göreve başladı. Gazete ve dergilerde yazılar yazdı. 2002 yılında Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürlüğüne getirildi. Toplum kültürünü yaşatmak adına birçok sivil toplum kuruluşlarında görev yaptı ve yapmaya devam ediyor. Türkiye Anıtlar Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği, MEBKAM Yönetim Kurulu Üyeliği, Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şube Başkanlığı, Konya Ansiklopedisi Yayın Kurulu Üyeliği gibi birçok kurum ve kuruluşta görev yapıyor. Merhaba gazetesinin Konya tarihe ışık tutan Akademik sayfalar da yazmaya devam ediyor. Editörlüğünü Prof. Dr. Yusuf Küçükdağ ve Dr. Bekir Biçer’in yaptığı, Konya’nın en eski ilçelerden birisi ve Konya’yı Konya yapan değerlerin en fazla olduğu yer olan Karatay’ı tüm yönleriyle anlatan bir kitap hazırlığı var. Evli ve iki çocuk sahibidir. 

* Bekir Bey, göreve geldiğiniz süre içinde Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Türkiye ve dünyada önemli bir konuma geldi. Bunu nasıl başardınız?
– Bütün kurumlar kurumsallaşırsa, kurumlarda takım ruhu olursa başarı olur. Ülkemizde kurumsallaşamamış birçok kurumumuz var. Bunu özel veya resmi olarak ayırmaya gerek yok. Başarı için öncelikle amatör bir ruhla takım olarak çalışmak gerekli. Başta Lütfi İkiz olmak üzere geçmişte bu kütüphaneyi kuranlar, şuanda önemli bir konuma kavuşan kütüphanenin temelini atmışlar. Çok güzel çalışmalar yapılmış. Her şeyden önce samimiyetle bu işe başlanmış. O dönemde Burdur’da sel olmuş. Daha sonraki araştırmalarımızda gördük ki Karaman ve Amasya’da da sel olmuş ve yazma eserler mahvolmuş. Karaman’daki kitapların büyük bir kısmı selde tahrip olmuş. Bu tahriplerin önüne geçmek için gayret göstermişler. Hasan Yöğrük’ün Burdur’daki çalışmaları, Yusuf Ağa Kütüphanesindeki hizmetleri bugün meyvesini vermiştir. Benden önce benden sonra diye bir şey yoktur. Ben merkezli bir yapı hiçbir zaman işe yaramaz. Takım ruhu bilinciyle 2002 yılında göreve başladım. Geldiğimiz noktada ise emeklerimizin karşılığını almanın mutluluğu içindeyiz.
* 2002 yılında göreve geldiğinizde kütüphanenin kitap sayısı ne neydi, şuanda ne oldu?
– Kitap sayısı çok azdı. Yine birçok yerden devredilmiş ama devredilmesi gereken kitaplar vardı. Sıkı bir takip neticesinde özellikle Kütüphaneler Yayınlar Genel Müdürlüğü ve Kültür ve Turizm Bakanlığından büyük destekler alınarak işe başlanıldı. En son Diyarbakır’dan 2 bin civarında kitap buraya getirildi. Bunların dijital kopyaları bitirilmek üzere. Bakanlıkla yaptığımız görüşmede Mart ayına kadar bu kitapların bakım, onarım ve kopyaları bitirilecek. Normal bir memur mantığıyla beş yılda bitmesi planlanan bir proje 5 ayda bitirilecek. Kütüphanedeki bütün kitapların dijital kopyaları bitirildi. 2–3 yıl önce bitirildi. Okuyucular açısından dünya standartlarının üstünde bir olay. Türkiye ve kütüphanemizde yazma eser standardı dünya standartlarının çok üzerine çıktı. Bunu rahatlıkla söylüyorum. 2000’li yılların başında bir yazma eserin kopyasına sahip olma standardı yabancılar için ortalama 6 ay, vatandaşlar için 3 aydı. Şuanda bu hizmet kütüphanemizde 15 dakika da veriliyor. Çünkü eserler alanında birinci derece kaynaklar. Araştırmacılar için kaynağa ulaşmak, bilgiyi paylaşmak, çok önemli. Bunlar bizim yapmamış gereken şeyler. Kendimizi daha işin başında görüyoruz. Dünya artık Türkiye’den bir şeyler bekliyor. Çünkü yazma eserlerin kaynağı, menşei biziz. Yazma eserlerin yüzde 80-90’nı Osmanlı orijinidir. Şuanda kütüphanede 150 bine yakın yazma eser ve 40 bine yakında dijital eser var. Gazete ve dergi arşivimiz var.  Konya kültürü açısından önemli bir yer tutan Babalık, Ekekon gibi gazetelerin nüshaları arşivimizde mevcuttur.
* Yazma eserlerin yeniden tasnifi ve katalog oluşturulması yönünde yeni çalışmalarınız var mı?
– Elbette yazma eserlerin terminolojisinde bir standartlaşma gerekiyor. Bunların katalogların sil baştan yeniden oluşturulması gerekiyor. Biz yapılanlarla değil artık yapılacaklarla meşgul oluyoruz. Önemli olan yarınları konuşmak, yarınlara, geleceğe neler bırakmamız gerektiğini planlamamız gerekir. Bunun içinde yazma eser literatürünü ortaya koymalıyız. Şuanda eserlerin Arapça olanlarını Türkleştirelim diyenler var. Ecdadın ortaya koyduğu bu eserlerin dili de ecdada yakışır şekilde olması gerekir. Eser terminolojisinde Arapça, İngilizce, Farsça gibi bir tartışma yapılması yanlıştır. Geçmişte kim neyi kullandıysa onu kullanmamız gerekiyor. Bununla ilgili çalıştaylar yapıldı, güzel kararlar alındı. Arkadaşlarımız bu konuda çalışıyor. Bunun kitaplaştırılmasını da düşünüyoruz.
“BİLİM MERKEZLERİ KÜTÜPHANE ETRAFINDA GELİŞTİ”
* Binlerce kitabın bulunduğu bir kütüphanede ise gerekli tüm donanımların bulunması gerekiyor. Mevcut kütüphane bu imkânı sağlıyor mu?
– Kitapların bulunduğu yerde bir standardın bulunması gerekir. Kütüphanemizde koruma ve iklimlendirme konusunda ciddi çalışmalar yapıldı. Bilimsel veriler ortaya konuldu ve bugün itibari ile kütüphanemiz her konuda önemli bir yer oldu. Ancak bu yeterli değil. Teknik ve teknoloji sürekli gelişiyor. Bunun için yeni binaların yapılması gerekiyor. Mekansız hizmet mümkün değil. Bu konuda da Meram Belediyesi ile görüşmelerimiz neticesinde Meram sınırları içerisinde 21 bin metrekarelik arsa tahsisi için girişimlerde bulunduk. Evraklarımız Milli Emlak’a gönderildi. Dünya standartlarının üstünde bir kütüphane binasını Konya’ya kazandırmak istiyoruz. Artık kendimizle değil dünya ile yarışmamız lazım. Bunu hem Konya hem de Türkiye hak ediyor. Bilim merkezleri kütüphane etrafında gelişmiştir. Kütüphane ülkenin hafızasıdır, beynidir. Yazma eser ise sadece Türkiye değil dünya kültürünün hafızası durumundadır. Bugün Osmanlıdan ayrılmış 40 kadar devletin kültürleri de burada yatmaktadır. Dünya bilim adamlarının da ihtiyaç duyduğu bilgiler bu kütüphanededir.
* Yurtdışındaki kütüphanelerle ilişkileriniz nasıl? Orda ki yazma eserlerin kopyalarının getirilmesi için girişimleriniz oluyor mu?
– Dünyanın her bir köşesinde mutlaka yazma esere rastlıyoruz. Şuanda Yunanistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Dubai ve Rusya ile ilgili girişimlerimiz var. Afganistan’da yazma eserlerin çokça olduğu haberleri geliyor. Petersburg’da 25 bin Türkçe yazma eser olduğu tespiti ya da bilgisi ulaşınca biz heyecanlandık şimdi konuyla ilgili girişimlerimiz oldu. Yemen’deki ecdat yadigârı eserlerle ilgileniyoruz. Dünyanın neresinde bir yazma eser varsa onunla ilgili kendimizi sorumlu hissediyoruz. Ne yapılması gerekiyorsa onun yapılması için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.  Avusturya’da ciddi manada yazma eser var. Tabii bunlar uluslararası hukukla alakalı bir şey. Bu konuda devletimizin ciddi çalışmaları da oluyor. Ülkemizde çalınan bir kitap İngiltere de bulunuyor. Devletin araya girmesiyle ülkemize iade ediliyor. Yıllar önce değişik vesilelerle gitmiş eserler var. Bunları ülkemize getirelim bunlar bizimdi kavgasından ziyade artık dünyayla bu eserlerle alakalı neler yapabiliriz çabası içerisindeyiz.
* İnsanların elinde de dedesinden veya başka birisinden kalma çok sayıda yazma eser de bulunuyor. Bunların kütüphaneye kazandırılması konusunda girişimleriniz nasıl oluyor?
– Vatandaşların elinde bulunan kitaplarla ilgili de çalışmalarımız var. İnsanların elinde eser gördüğümüzde öncelikle eserlerin onarımını yapıyoruz ve dijital kopyasını alıyoruz. Daha sonra eserin sahibi isterse kendisine onarılmış kitabıyla birlikte tescil belgesi veriyoruz. Tüm bu hizmetler parasız yapılıyor. Çünkü vatandaşın elindeki kitapla kütüphanemizdeki kitap arasında bir fark görmüyoruz. Her yazma eser bizim kültürümüzdür. Vatandaşlar kütüphaneyi görüp gezdiklerinde kütüphaneye karşı güven duymaya başlıyor. Güven tesis edildiği takdirde de vatandaşla yapılmayacak iş yoktur. Onurlu, fedakâr ve cefakâr bir millete sahibiz. Güven hissettiği takdir de evlerindeki eserleri getirip bize emanet ediyor. Ayrıca insanlarımız ellerindeki yazma eserleri kutsal kabul edip mezarlığa gömüyorlar ya da ayakaltında çiğnenmemesi için yakıyor. Bunlar iyi niyetle yapılıyor ama feci bir katliam oluyor. Bizim için tek bir parça bile değerlidir. Biz bu kapsamda eserlerimizin daha fazla yıpranmaması için Akseki, Elmalı, Mardin, Gaziantep, Malatya gibi illerde de incelemelerde bulunduk. İnsanlarımız bunun bilincinde olsun ve ellerindeki eserleri korusunlar. Türkiye’deki yazma ve nadir eserleri korumak, restorasyonunu yapmak ve bu şekilde gelecek nesillere zengin kültür mirasını en sağlıklı bir biçimde aktarabilmek temel görevimiz olmalı. 
“KİTAPLARIN BAKIMINI ÜCRETSİZ YAPIYORUZ”
* Kütüphanede önemli kültür ve ilim adamlarının kitap koleksiyonları da var. Bu koleksiyon içinde hangi şahsiyetlerin kitapları vardır?
    – Hadimî Hazretlerinin kitapları kütüphanemizde, Fahri Kulu hocanın kitaplarının gelmesini bekliyoruz. Ali İhsan Efendi (Uyur Hocanın) kütüphanesiyle ilgili de girişimlerimiz var. Sadrettin Konevi gibi tarihi şahsiyetlerin eserleri yine kütüphanemizde. Mevlevilikle çok fazla ilgilenen ve tıp doktoru Dr. Feridun Nafiz Uzluk’un bütün eserleri kütüphanemize getirildi. Değişik kütüphanelerle yaptığımız kopya değişimi neticesinde çok ciddi bir koleksiyon oluştu. Bu durum yurtdışındaki araştırmacıların bile dikkatini çekiyor. Ayrıca her köyümüzde, ilçemizde, vilayetimiz de medreseler kurulmuş. Kitap en uzak köyümüze kadar gitmiş. Bolvadin’de Bolvadinli Yörük Zade Ahmet Fevzi Efendi Kütüphanesi’nde çalışmada bulunduk. 1 bin 200 tane kitap var. Kütüphane 50 yıl aradan sonra ilk defa açılıyor. Bu kütüphanede mektuplar çıktı. Gümüşhane Dergahı, Tasavvuf Dergahı ile alakalı ciddi manada eserler var. Diğer bir Bolvadinli vatandaşın evinde de birçok eser çıktı. Bunun gibi çok sayıda vatandaşımızın elinde yazma eser var. Değişik sebeplerle özellikle devlet buna el koyar mı? Korkusu olduğunda bu eserleri gün yüzüne çıkarmak istemiyorlar. Fakat “2863 sayılı yasa yazma eserlerin yurtdışına çıkartılmaması şartıyla alımı satımı serbest” diyor. Dolayısıyla insanlarımızın bu konuda içi rahat olsun. Ellerinde bir kitap varsa kütüphanemize getirebilirler, ücretsiz bakımlarını yaptırabilirler veya kütüphaneye bağışlayabilirler.
* Kütüphanede daha çok hangi bilim alanında önemli kitaplar mevcut?
    – Tıp tarihi konusunda, Selçuklu tarihi konusunda önemli bir koleksiyona sahibiz. Piyasada nadir bulunan eserler arşivimizde mevcuttur. Astronomi alanındaki arşivimizi geliştirmek için Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde bulunan 800 civarındaki eserin de dijital kopyalarının kütüphanemize kazandırılması için çalışmalarımız sürüyor. Yine Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesindeki eserlerin kopyalarının getirilmesi için çalışılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait Atatürk Kitaplığı ile ilgili çalışmalarımız sürüyor. Tüm bu eksiklerimiz tamamlandığı takdirde Konya’daki araştırmacılarımız bir eser için İstanbul veya başka bir yere gitmesine gerek kalmadığı gibi yurtdışından ve yurtiçinden çok sayıda araştırmacı Konya’ya gelecek.
“YAZMA ESERLER KONUSUNDA DÜNYAYA AÇILDIK”
* Kütüphanenin en ilgi çeken birimi ise Restorasyon ve Araştırma Merkezi. Bu birimde binlerce kitap onarılırken yerli ve yabancı çok sayıda kişiye de eğitim veriliyor. Bu birim hakkında biraz bilgi verir misiniz?
– Uluslararası diyebileceğimiz Restorasyon ve Araştırma Merkezimiz var. Bu merkezden ülkemizde, Milli Kütüphane, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi, Manisa il Halk Kütüphanesi ve Konya Müzesi Kütüphanesi’nde mevcut. Ayrıca Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün bu alanda daire başkanlığı var, orada elemanların eğitildiği bir kurs açıldı. Aralığın ikisinde Tacikistan’dan 8 tane uzman restorasyon, dijital kopya, katalog çıkartmayla ilgili kursa gelecek. Rodos’tan 3 tane soydaşımız gelecek. Rodos’taki Hafız Ağa Kütüphanesindeki eserlerin restorasyonunu bir kısmı yapıldı ama hepsinin yapılması mümkün değil. Bu kapsamda bir ay süreyle restorasyon kursu alacaklar. Kütüphane müdürü de iş ve işlevlerin nasıl yapıldığını takip edebilmek adına 1 haftalığında Konya’ya gelecek. Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesinin sınırları artık dünyaya açılmıştır. Kültürel sınırlar bugünkü dünyada çok önemlidir. Nerede bir kültür varlığımız varsa oraya hizmet etmek bizim için görevdir.
* Bekir Bey, son olarak insanlara yazma eserler konusunda tavsiyeleriniz nelerdir?
    – Yazma eserler bize ecdat tarafından emanettir. Ülkemizin kültürel varlıklarıdır. Bu kültürel varlıklarımızı kaybetmemeliyiz. Çünkü Türkiye’nin ruhu ve hafızası bu belgelerdir. Böyle eserleri korumak birinci görevimiz olmalı. Ayrıca son yıllarda görüyoruz ki yüksek lisans ve doktora tezlerinde yazma eserler konusuna eğiliyor, bu da çok güzel bir gelişme. Hatta şuanda yazma eserler konusunda derste veriliyor üniversitelerde. Yazma eserler ülkenin kalbidir, bilim adamları da beynidir. Kalp ve beyin birleşirse kültürel açıdan varlığımızı devam ettirmiş oluruz. Akademisyenlerimizden umuyorum ki yazma eserler konusunda daha çok çalışma yaparlar ve kültürel varlığımızın büyüklüğünü daha çok dünyaya göstermiş olurlar.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Röportaj Haberleri