İnsanlar bazı tarihlere özel bir anlam atfetmişlerdir. Bunlardan birisi de 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak adlandırılmıştır.
Ben oldum olası böyle özel günlere karşıyım. Yani klasik cümle olarak: “ Sadece bir gün mü kutlanır, her gün anmak hatırlamak lazım...vs. şeklinde özel günlere karşı çıkılır. Evet bu da var ama esas batı/batıl çıkışlı bir hareket tarzı olarak ben huylanıyorum. Belki çok klasik kaçacak ama eskiler de: “Gavur adeti” derler. Tabii bir de o benzerliğin-teşebbühün- yanına bir iki dini motif eklersek değme gitsin.
Neyse biz esas konumuza dönersek 24 Kasım Öğretmenler Günü; ben Müslüman bir Türk insanı, 30 yıllık bir öğretmen emeklisi olarak çok üzülerek ve içim yanarak söylüyorum ki; Milli Eğitim tam bir çöküntü durumunda, bitik durumdadır. Gidişata bakılırsa ve görünen odur ki bu kafayla bu yapıyla düzelme imkanı yok gibidir.
Zaten çoğu zaman öğretmen problemine sondan başlayarak çözüm bulmaya çalışılmak ta, ya da bu minval üzere tartışılmaktadır. Halbuki konunun en temelinden öğrencilerin eğitiminden ele alınıp, dipten çözülmesi gerektiğini bilmemiz gerekir. Çünkü bugünün öğrencisi yarının öğretmeni olacak demektir.
Şu anda okullarımız ağzına kadar öğrenci ile dolu olup, uçak mühendisi olabilecek bir çocukla Okuma yazmayı 4 sene halledemeyen çocuk aynı sınıfta belki de aynı sırada oturmaktadırlar. Ben otuz yıl çalıştım ve mücadele ettim. Öğretmenlerimizin en azından %70-75 i nin çok gayretli, fedakarca çalıştığına şahidim.
Birçok öğretmenin gece- gündüz parasız kurs verdiğini, kendi parasından-cebinden- ödüller alıp dağıttığını, geziye, araştırma yapmaya kendi inisiyatifiyle götürdüğünü biliyorum. Daha birçok fedakarlıklarını ve çalışma usullerini sayabilirim. Maalesef bu fedakar ve cefakar öğretmenlerimizin çalışmaları lokalde faydalı olsa da; ülke genelinde boşa çıkıp gidiyor. Öğretmenlerimizin % 75 çalışıp çabalarken maalesef öğrencilerimizin % 90'ı başarısız ve geri durumda. Ancak % 10 gibi bir grup işi ciddiye alıyor.
Her geçen yıla oranla hem bilgi ve beceri ve hem de disiplin-davranış olarak geriye gitmektedir. Sözde modern eğitimle eskiyi beğenmeyip yerden yere vurarak yeni metotlarla iyi öğrenim görüyoruz. Sonuç 70'li 80li 90'lı yıllardaki Bilgiden kat kat gerideyiz. Bütün eğitim bölümlerinde ve her kademede durum aynıdır.
Çözüm yollarını, emin olun bu kuruma otuz yılını vermiş biri olarak, en az yüz tane madde ile anlatır, hatta şimdiye kadar hiç Söylenmemiş, teklif edilmemiş öneriler sunabilirim. Bakın işte onlardan bir tanesi ve de en çarpıcı olanı: Bu AKP gitmeden Milli Eğitim asla düzelmez.
Bu AKP durduğu müddetçe en büyük iddiaya giriyorum Milli Eğitim bir milim dahi düzelmez. Geri gider ileri gitmez. Yemin ediyorum bu fikrimi siyasi olarak söylemiyorum. Çünkü bütün programları bozup dağıtan, metot ve uygulamaları sulandıran bir yapı ve zihniyettir bu parti. Bunların yetiştirdiği öğrenci Hacı Salihoğlu gibi karaktersiz olur.
12 yıllık zorunlu eğitim, sınıfta kalma yok, her ilçe ve okuldan %100 başarılı rapor isteme, şakşakçı öğretmen-öğrenci, siyasi baskıcı ve kayırmacı haksızlığın zirvesi idareciler. Dünyanın hiç bir yerinde böyle geri zekalı, ucube bir sistem, yapı yok. bütün çözüm yolunu para ve cukka ile çözme. Buradan sonuç böyle çıkar.
Allah memleketimizi, milletimizi, milli eğitimimizi öğretmenlerimizi bunlardan kurtarsın! İnşallah 24 KASIM hayırlı olur.